Bezdirmek mi istiyorlar?

25 Mart 2006

Uluslararası diplomasideki faal rolüyle tanınan eski İsveç Başbakanı Carl Bildt'in konuşmacı olarak katıldığı tartışmalarda, bu sorunun yanıtı arandı.Son bazı gelişmeler, Türkiye-AB ilişkilerini zora sokmaya başladı gibi. Henüz esas üyelik müzakereleri başlamadan AB'nin Kıbrıs'la ilgili (limanların açılması konusundaki) dayatmalarının ardından şimdi de teknik düzeyde ele alınacak "fasıllar"a Kopenhag kriterlerini şart olarak ekleme çabaları, gerçekten Türkiye'nin AB perspektifine gölge düşürüyor.Gerçi Ankara müzakere sürecine yakında fiilen başlamak ve üyelik yolunda ilerlemek konusunda, kararlılığını sürdürüyor, ortaya çıkan pürüzleri aşmak için de sabırla uğraşıyor. Ancak son anketler Türk kamuoyunda, AB'ye girmek konusundaki eski heyecanın ve istekliliğin gerilemekte olduğunu gösteriyor. TÜRKİYE'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından ARI Hareketi'nin dün İstanbul'da düzenlediği bir yuvarlak masa toplantısının başlığı oldukça anlamlı: "Türkiye'nin AB Perspektifi Kararıyor mu?" Müzakere sürecinde zaman zaman Kıbrıs'la ilgili bazı konuların, Papadopulos yönetiminin de çabasıyla, Türkiye'nin karşısına çıkarılacağı biliniyordu. Limanların açılması, bu konulardan biri. Ankara bu

Yazının Devamı

Terörden barışa geçiş...

24 Mart 2006

İspanya'da ETA'nın 40 yıldır sürdürdüğü terör eylemlerini izleyenler, örgütün daha önce de birkaç kez ateşkes kararını ilan ettiğini, her seferinde de bunun kısa ömürlü olduğunu bilirler. Bu kez de, aynı durumun tekrarlanmayacağı ne malum?Maskeli genç kadının okuduğu açıklama metninde bir sözcük var ki, bir umut veriyor: ETA, bu sefer ateşkesin "kalıcı" olacağını bildiriyor. İspanya Başbakanı Jose Luis Zapatero, geçen yıl meclisten aldığı yetkiyle, ETA ile el altından giriştiği temaslarda masaya oturmak için ETA'nın ateşkesin kalıcı olması şartını kabul etmesi gerektiğini belirtmişti. Şimdi ETA bu koşulu benimsiyor, yani teröre dönmeme sözünü vermiş oluyor... Beyaz maskeli, siyah bereli üç ETA militanının TV ekranlarına yansıyan video görüntüsü, ilk bakışta Bask terör örgütünün yeni bir eylem açıklamasıyla ilgili sanılabilirdi... Oysa ortada duran kadın militanın okuduğu kısa açıklama, ETA'nın artık şiddet faaliyetine son vermeyi ve bir barış süreci başlatmayı kararlaştırdığını ilan ediyordu... ETA nasıl oluyor da şimdiye kadar 850 kişinin hayatına mal olan şiddet politikasından vazgeçiyor?Bunun başlıca nedeni, örgütün iyice zayıflamış olmasıdır. Devletin aldığı tedbirler sonunda

Yazının Devamı

Çin işi, Rus işi!..

23 Mart 2006

Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra, dünyanın siyasi coğrafyasındaki büyük değişiklik Rusya ile Çin arasındaki ilişkilere de yeni bir yön vermeye başladı. SSCB'nin dağılması, Moskova merkezli komünizmin çökmesi, ABD'nin tek süper devlet statüsüne erişmesi dünyadaki dengeleri altüst etti. Bu kez eski düşmanlıkların yerini yeni dostluklar almaya başladı.Dünyadaki bu büyük dönüşüm hâlâ devam ediyor. Yani, dünyanın birçok bölgesinde (özellikle Ortadoğu'da ve Orta Asya'da) dengeler henüz tam oluşmuş ve yerine oturmuş değil.Bu yeni şekillenme sürecinde, ekonomik faktör belirleyici bir rol oynuyor. Ülkeler arasındaki yakınlaşmanın ve işbirliğinin itici gücünü daha çok ekonomik çıkarlar oluşturuyor. Yeni stratejik ortaklıklar da bu temel üzerinde kuruluyor... SOĞUK Savaş yıllarında SSCB ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler, Batı ve Doğu blokları arasındaki münasebetler kadar gergindi. Moskova ve Beijing, sadece derin ideolojik anlaşmazlıkları nedeniyle değil, aynı zamanda siyasal çıkar çatışmaları yüzünden birbirlerine rakip, hatta düşman gözüyle bakıyorlardı... Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin'in Beijing'e yaptığı ziyaret sırasında Çin lideri Hu Cintao ile gerçekleştirdiği

Yazının Devamı

Nükleer yarış ve Türkiye

22 Mart 2006

Son zamanlarda bizden çok, dış çevrelerde alenen tartışılan bir konu bu.Özellikle ABD basınında yayımlanan yazılarda, İran'ın zenginleştirilmiş uranyum programını yaşama geçirerek atom bombası yapacak duruma gelmesi halinde, Türkiye başta olmak üzere bazı bölge ülkelerinin (muhtemelen Mısır ve Suudi Arabistan'ın) da bu "nükleer yarış"a katılacağı öne sürülüyor.Ankara'da resmi ağızlar, bu tür spekülasyonlara itibar etmiyorlar ve herhalükârda Türkiye'nin -İran'ın atom bombasına sahip olmasının yaratacağı sonuçlardan endişe duymakla beraber- şu sırada böyle bir nükleer yarışa girmeyi düşünmediğini belirtiyorlar.Ancak hükümet çevreleri ve ilgili kurumlar, Türkiye'de nükleer enerjinin yakın gelecekte olası kullanımı üzerinde ciddi çalışmalar yapıyorlar. Genelde şimdi Türk yetkilileri arasında, ülkemizde giderek artan enerji ihtiyaçlarının karşılanması için, nükleer teknolojiye yönelme eğiliminin güç kazanmakta olduğu görülüyor... İRAN'ın nükleer programını geliştirmesi, Türkiye'yi de bu yola girmeye zorlar mı? Türk siyasi ve askeri analistleri, İran nedeniyle Türkiye'nin nükleer bir askeri güce sahip olmasının şart olmadığı görüşündeler. Türk Silahlı Kuvvetleri, bugünkü haliyle,

Yazının Devamı

ABD ile stratejik farklılık

21 Mart 2006

Bu farklılığın özellikle raporun ön planda tuttuğu bölgemizdeki ülkeleri ve sorunları kapsaması, Ankara ile Washington arasındaki ilişkilerin bundan nasıl etkilenebileceği sorusuna da yol açıyor.Kısaca hatırlatalım: ABD'nin yeni strateji belgesi, 2002 tarihli raporunda benimsenen temel doktrini (bu arada tek yanlı, "önleyici vuruş" konseptini) gene geçerli sayıyor, Irak'a askeri müdahaleyi gerekli ve haklı gösteriyor, özellikle İran üzerinde ciddi bir tehdit olarak duruyor ve Tahran'ın nükleer yeteneğe sahip olmasının önlenmesi zorunluğunu belirtiyor. Suriye'yi terör odaklarından biri olarak niteliyor. Raporda ayrıca Bush yönetiminin ideolojik hedeflerine, bu arada demokrasinin yayılması ve İslam radikalizminin önlenmesi stratejisine de yer veriliyor... Beyaz Saray'ın geçen hafta yayımladığı 2006 Ulusal Güvenlik Stratejisi raporu, Türkiye ile ABD'nin temel bazı stratejik konular üzerindeki görüş farklılığını ortaya koydu. Raporda belirtildiği şekliyle Beyaz Saray'ın özellikle Türkiye'nin komşu ülkelerine ilişkin düşünceleri ve niyetleri, Ankara açısından sıkıntı yaratacak nitelikte.Gerçi Türkiye, İran konusunda (ve bir ölçüde Suriye konusunda da) ABD'nin bazı görüş ve endişelerini

Yazının Devamı

Aynı nakarat...

18 Mart 2006

49 sayfalık yeni rapor, bundan önce 2002'de yayımlanan aynı başlıklı belgeden, temel doktrini itibariyle, hiç de farklı değil. Bu doktrin, ABD'nin algıladığı biçimde, tehditlere karşı "önleyici vuruş" (yani ABD'nin "düşman"dan önce askeri harekâta girişmesi) esasına dayalıdır. Bush yönetimi Irak'a karşı saldırısında bu argümanı kullanmıştı. Hatta dost ülkeleri kendi yanına çekmek için, Irak'ın kitle imha silahları ve saldırgan planlarıyla ilgili iddiaları da bu argümanına destek olarak öne sürmüştü... ABD Başkanı George W. Bush'un hazırladığı "Ulusal Güvenlik Stratejisi" raporunun, Irak'taki Amerikan işgalinin üçüncü yılına girdiği bir zamanda yayımlanması, ilginç bir rastlantı. Bu, ABD'nin Irak askeri harekâtının ışığında, yeni güvenlik stratejisinin daha iyi değerlendirilmesine imkân veriyor. Yeni raporda da, Irak konusunda bu eski argümanlar tekrarlanıyor. Yani Irak'ın işgali, aslında inandırıcılığını çoktan kaybetmiş olan kitle imha silahlarıyla ilgili iddialarla haklı gösterilmeye çalışılıyor.2006 belgesi, benzer bir mantıkla, bu kez İran'ı öne çıkarıyor. ABD'nin bu ülkenin nükleer silaha sahip olmasına engel olmasını da bu stratejinin başlıca hedefi olarak

Yazının Devamı

"Slobo"nun mirası...

16 Mart 2006

Lahey'deki cezaevi hücresinde ölü bulunan "Slobo"nun yaşamını nasıl yitirdiği konusundaki soru işaretleri hâlâ sürüyor: Onu "zehirlediler" mi? Kendisi kasten (Moskova'ya naklini sağlamak için) yanlış ilaç mı aldı?..Bir hayli tereddütten sonra, Belgrad makamları Miloşeviç'in naaşının Sırp topraklarında defnedilmesine karar verdiler, hatta yolsuzlukla suçlanan eşi Mira'nın cenaze için Moskova'dan -tutuklanmayacağı garantisiyle- gelmesine de razı oldular. Ancak her ne kadar eski lider için bir "devlet töreni" yapılmayacaksa da, cenazesi onun destekçileri tarafından büyük "sembolik bir olay" haline getirilecek. Nitekim onun vaktiyle lideri olduğu Sırp Sosyalist Partisi yetkilileri, düzenlenecek cenaze törenine bir milyon kişinin katılacağını söylüyorlar. ESKİ Yugoslav lideri Slobodan Miloşeviç'in canlısı kadar ölüsü de tartışmalara ve gerginliklere yol açan bir sorun oldu... Gerçek şudur ki Sırplar bugün "Slobo"nun kişiliği, düşünceleri ve yaptıkları konusunda bölünmüş durumdalar.Halkın bir kısmı onu hâlâ bir milli kahraman olarak görüyor. Herhalde cenazesi, onun bu kesim tarafından bir "mazlum" olarak gösterilmesine vesile olacak... Buna karşılık, halkın önemli bir kesimi de onu,

Yazının Devamı

İran "içeriden" değişir mi?

15 Mart 2006

Bu arada Bush yönetimi, daha uzun vadeli bir plan üzerinde de çalışıyor. Amaç, "psikolojik savaş" yöntemleriyle, Ahmedinecad rejimini zayıflatmak, hatta güçlendirilecek muhalefetle onu alaşağı etmektir. Başkan Bush Tahran'daki mollalara karşı propaganda faaliyeti için Kongre'den 85 milyon dolarlık bir ödenek istemek suretiyle, bu niyetini açığa vurmuş oldu... BUSH yönetimi, nükleer programını sürdürmekte ısrar eden Ahmedinecad rejimini bundan vazgeçirmenin çeşitli yollarını deniyor. ABD, Avrupalı dostlarının aksine, diplomatik diyalogdan neredeyse umudunu kesmiş görünüyor. Washington şimdi meseleyi BM Güvenlik Konseyi'nde ele almaya hazırlanıyor ve buradan da İran'ın canını acıtacak -ekonomik yaptırım gibi- bazı kararlar çıkartmayı tasarlıyor. ABD bu yöntemle İran'ı "yola getirebilir" mi? Bazı Amerikalılar, bu tür psikolojik atakların (radyo-TV yayınlarıyla propaganda, bazı yeraltı faaliyeti gibi) Soğuk Savaş döneminde özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde sonuç verdiğini örnek olarak gösteriyorlar. Ancak İran'da şartların çok farklı olduğu bir gerçek.Nitekim dünkü Amerikan basını, İranlı muhaliflerin Bush'a tabir yerinde ise "Gölge etme başka ihsan istemem" mesajını gönderdiğini

Yazının Devamı