Balkanlar, 20. yüzyıl boyunca Avrupa'nın en hassas ve sorunlu bölgelerinden biri olmuştur. Yüzyılın son yarısında, 40 yıllık komünist rejimlerin ve son 10 yılda Yugoslavya'nın parçalanmasının ve etnik çatışmalara sürüklenmesinin yarattığı şok dalgaları, sadece bölgeyi ve Avrupa'yı değil, tüm dünyayı sarsmıştır.
Uluslararası camia, bu son dönemde Balkanlar'da olup bitenler karşısında başta adeta sendelemiş, ne yapacağını şaşırmış, hatta Bosna trajedisine lakayt kalmıştır. Neden sonra, alev iyice bacayı sarınca, - o da Amerikan diplomasisinin devreye girmesi ile - dünya soruna eğilmiş ve bu faciaya zar - zor bir son verebilmiştir.
Kosova olaylarında da başta, Avrupalılar hareketsiz kalmış, adeta birilerinin (ki bu gene ABD olmuştur) bir şeyler yapmasını beklemiştir. Neyse ki; sonunda NATO çerçevesinde bir uluslararası müdahale gerçekleşmiş, buradaki dram da - geniş boyutlara vardıktan sonra - nihayet durdurulabilmiştir.
Bu olaylar, özellikle Avrupalıları düşünmeye ve kısa vadeli çıkarlara dayalı günlük politikalar yerine, daha tutarlı ve uzun vadeli stratejiler oluşturma gereğini duymaya sevketmiştir. Balkanlar'ı huzura ve
Saraybosna'daki Balkan Zirvesi'nde ele alınmakta olan "İstikrar Paktı"na Türkiye'nin katkısı ve planlanan "imar işleri"ndeki payı ne olacak?
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in katıldığı bu konferansın amacı, son zamanlarda etnik çatışmalar ve savaşlarla sarsılan Balkanlar'da barışı, demokrasiyi ve kalkınmayı sağlamaktır.
Bu amaçla Almanya'nın önayak olduğu "Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı" adlı bir yardım programı gündeme getiriliyor. Balkan Zirvesi'nde bugün detayları tartışılacak olan bu program, aslında tüm Balkanlar'ı kapsıyor, ancak ağırlığı ve önceliği, son savaşta yıkılan Kosova'ya veriyor.
Önceki gün Brüksel'de AB Komisyonu'nun görüştüğü bir rapora göre Kosova'da yıkılan evlerin sayısı 78 bini buluyor. Kış gelmeden 1300 köy ve kasabadaki bu evlerin ivedilikle yeniden inşası veya onarımı gerekiyor. Tabii bunun yanı sıra Kosova'da yıkılan köprü, yol, elektrik şebekesi ve diğer altyapı tesislerinin de yeniden inşası söz konusu.
Bütün bu işler için - daha uzun vadede - gereken para milyarlarca dolar tutuyor. AB Komisyonu, ilk aşamada acil işler için yaklaşık 2 milyar dolarlık bir fon
İran'ın Türk uçakları tarafından bombalandığını iddia ettiği sınır bölgesi, Türk askeri yetkililerinin de açıkladığı gibi, İran değil, Irak toprağıdır. Dün İran makamları ile yerinde ortak incelemelere başlayan Türk uzmanlarının elinde, bunu kanıtlayacak belgeler var. Ankara, bu çalışmanın sonunda durumun açıklığa kavuşacağını ve Tahran'ın bu iddialarından vazgeçeceğini, böylece son günlerde ilişkilere düşen gölgenin de kalkacağını umuyor.
Bölgeyi iyi tanıyan bir yetkilinin verdiği bilgiye göre, söz konusu sarp bölge, bir nevi "no man's land" niteliğinde. Buradaki sınır taşları dahi, zaman zaman yerinden oynar. İran - Irak savaşından beri bazı noktaların kime ait olduğu tartışılır.
Bölgenin uzantısı, Celal Talabani'nin denetimindeki topraklara dayanır. Ancak bombalanan noktalar Talabani güçlerinin direkt kontrolünde değildir. PKK, bölgenin bu karmaşık siyasi coğrafyasından yararlanarak, buralarda üslenmiştir. Bunun Türk istihbaratı tarafından saptanması üzerine de, sınırlı hava operasyonu gerçekleştirilmiştir.
Türk yetkilileri, zaman zaman sınır boyunca benzer olayların cereyan ettiğini anımsatarak, bu kez İran'ın Türkiye'ye
Çıta baştan alçak tutulduğu için, görünüşe göre işler iyi gidiyor.
Ankara'da başlayan ve Atina'da devam edecek olan Türk - Yunan diyaloğunun seyri, şimdilik umut verici.
Bunun iki nedeni var:
Birincisi, yıllar sonra yeniden başlayan Türk - Yunan görüşmeleri için, bu kez iki tarafın da ihtiyatlı davranması ve beklentileri fazla yüksek tutmaması. Bunda önemli olan, Ankara'nın da, Atina'nın da böyle bir diyalog arzusunu duyması ve bunu nihayet gerçekleştirmesidir.
İkinci neden, "teknik düzeyde" yapılan görüşmeler için nispeten "mütevazı" sayılan bir gündemin seçilmesidir. Ankara'da ele alınan konular; turizm, çevre ve ticaret. Bu alanlarda işbirliği konusunda, Ankara'daki görüşmelerde iki tarafın da "yapıcı ve istekli" davrandıkları anlaşılıyor...
* * *