Abdi İpekçi, Ağca ve o gün

21 Ocak 2010

Telefon çaldı. Mehmet kaldırdı. Yüzü sarardı... Ve, “Ağca” diye bağırdı.
“Yandaki eczanenin önündeki çöp kutusuna bir mektup bırakmış, onu alın” dedi.
Milliyet’in yazı işleri masasındaydık.
Hemen arkadaşlarımızı koşturduk. Çöp kutusu altüst edildi, ama mektup yok...
Süklüm püklüm döndüler...
Ama tam o sırada bir telefon daha.
“Yanlış yere baktınız, mektubum çöp kutusunda değil, posta kutusunda.”

Yazının Devamı

3. yolu savunan yok mu?

14 Ocak 2010

Kargaşa sonunda iki noktada yoğunlaştı, toplandı. Ya “askeri darbe” olacak
Ya da “sivil darbe”
Aklı erenler, yazarlar, ekseriyet bunları tartışıyor.
“Şüyuu vukuundan beter” derler ya, sıradan vatandaşlar ve piyasa içinde bu yazılar öyle etki yapıyor ki, sonuç yurdun aleyhine oluyor.
* * *
“... üzerinde üniforma, elinde silah olanlara hukukun işlemediği bir ülkede bütün vatandaşlarınıza en başta yaşama hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlükleri için hukuk güvencesi verilebilir misiniz? Hukuk güvencesi veremediğiniz vatandaşlarınızdan, devletin ülkesi ve vatanıyla bölünmez bütünlüğünü kime karşı korumasını bekleyebilirsiniz? Generallerin komplo hazırladığı iddialarının soruşturulamadığı bir ülkede, 15 milyon Kürt vatandaşınıza dönüp onlardan bu devletin çatısı altında neye güvenmelerini talep edebilirsiniz? Başında bulunduğu ordu ile kendisine hukuk karşısında dokunulmazlık sağladığını düşünen bir generalin görev yapabildiği bir ülkede, hangi yüzle ‘çağdaş uygarlık düzeyi’ idealinden bahsedebilirsiniz? Silah hukuktan üstün ise aklın ve bilimin önderliğine, kimi, nasıl inandırabilirsiniz?..”
Bir yazar bu satırlarla düşüncesini ifade ediyor.

Yazının Devamı

“Arınç konusu” bıktırdı

7 Ocak 2010

Türkiye ortalama bir aydır suikastla meşgul. Başka uğraşı yok... Türkiye’nin saati durdu.
Önce suikast, sonra suikast teşebbüsü oldu, sonra suikast planlaması, sonra da suikast niyeti ve en sonunda suikast için izleme...
Peki, bu suikast niyeti kim içindi? Bülent Arınç için.
Olur mu?
Kime karşı yapılırsa yapılsın, planlanırsa planlansın suikast kimse için değmez. Suikasta teşebbüs eden, planlayan Ceza Kanunu’muzda öngörülen cezaya hemen çarptırılmalı.
Çarptırılmalı ki diğer kişilere örnek olsun, caydırıcı olsun.
Ama Bülent Arınç’ın suikast amacıyla evini gözetliyor diye “sanık sandalyesi”ne oturtulan 5 askeri sorgularını yapan savcı, 3’ünü de mahkeme serbest bıraktı.

Yazının Devamı

İktidarlar halktan geride

31 Aralık 2009

Türkiye en karışık yılını bu gece arkada bırakıyor. 2010’un yeni bir umutla başlanmasını temenni ediyorum. O umut “düzen, huzur” ve “kalkınma” umududur.
Tabii yalnız temenniyle bunlar gerçekleşirse...
Ama benim ve benim gibilerin, yani bizim elimizden temenni dışında ne gelebilir?
“Huzur” sağlayacak, “düzeni” yerine oturtacak, “kalkınma”yı başaracak olan iktidardır.
O iktidar ki artık 8 yıllık olmuştur.
Yani tecrübelidir. Yani huzur onun iki dudağı arasında olmalıdır.
Ama nerede?..

Yazının Devamı

Bölünmenin adı demokrasi oldu

24 Aralık 2009

“Açılım” Hep aynı soru. Açılımı açın. İçinde neler var?
Ama hükümet anlatmıyor.
Bu işi “sessiz” bir kişiye vermişler, o da ne diyor, anlayan beri gelsin.
Başkası olsa, o İçişleri Bakanı’nı çoktan görevden alırdı.
İyi insan olabilir ama iyi İçişleri Bakanı değil.
Yanan bir ülkenin İçişleri Bakanı böyle olur mu?
Türkiye gibi bir ülkenin İçişleri Bakanı Başbakan’dan bile daha önemlidir, desem acaba yanlış konuşmuş olur muyum?

Yazının Devamı

Terör burda, hükümet nerde?

17 Aralık 2009

Tokat’ta savaş yok. Türk askeri ile PKK orada çatışmıyor.
Ama 7 Türk askeri Tokat’ta alçakça bir pusu sonunda şehit ediliyor.
Sonra kızımız Serap var.
Otobüste öldürülüyor. Çatışma burada da yok.
Katiller genç kızı yakıp kaçıyor.
Bu cinayetlerde acıyı artıran unsur ahkâm kesmek ve PKK militanlarını değil, karşı tarafı suçlamak. Bu da yapıldı.
Tokat pususunda açıkça yapıldı. Tarih bunu yazacak, Türk milleti ahkâm kesen bu isimleri unutmayacak. Bunların bir kısmı arada günah da çıkarsa, timsah gözyaşı da dökse bu millet yapılanları affetmeyecek.

Yazının Devamı

Birlik ve huzur hükümeti

10 Aralık 2009

Erdoğan ve Obama buluştu. İki saat konuştu. Ortak basın toplantısı yaptılar, sorulara cevap verdiler. Erdoğan da ayrıca basın toplantısı düzenledi ve sorulara cevap verdi. Ama bunlarda yeni bir şey yoktu. Tekrardı.
Tahran’la ve İsrail’le ilgili niyetleri zaten iki ülke hemen reddetti.
Öyleyse biz Washington’dan dönelim ve içeriye bakalım.
İçeride, geleceği planlayan yok. Kalkınma unutuldu. Hükümetin işi kalkınma ama o bunu yapamıyor.
Türkiye’nin geleceği bu yüzden de tehlikede.
Bakın bu hükümet aylardır “Açılım, açılım” dedi.
Eleştirilere boş verdi, görüş birliği sağlamadı.

Yazının Devamı

Kendi kuyusunu kazan adam

3 Aralık 2009

PKK büyük şehirlere indi. Devlet güçleri onların terörünü önleyemiyor.
Ahmet Türk meydan okuyor, tehdit ediyor.
Türkiye bugünkü gibi kritik günlerden hiç geçmedi, böyle kritik günler hiç görmedi, yaşamadı.
Bir süre sonra bunu hepimiz söyleyeceğiz, bugün iyimser olanlar bile. Ama o gün iş işten geçmiş olacak...
* * *
Bakın Başbakan’a. Hiçbir dönem böylesi geldi mi?
Cumhurbaşkanı adayını o seçiyor, meclis başkanının kim olacağına Tayyip Erdoğan karar veriyor.

Yazının Devamı