Türkiye biyolojik çeşitlilik anlamında gözde bir merkez. Binlerce endemik türü etkin şekilde koruyacak yeni yasal düzenleme, ağır para ve hapis cezaları öngörüyor. Yasal altyapı ile bu zenginlik ‘bilimsel turizm’ kapsamında önemli bir turizm zenginliği yaratabilir.
Dünyada önemli bir gündem, biyokaçakçılık. Uyuşturucu ve silahtan sonra üçüncü sırayı alan ciddi bir suç tanımı. Resmi net rakamlar olmasa da boyutunun dünya çapında 25 milyar dolardan fazla olduğu tahmin ediliyor. Birçok ülke ‘genetik zenginlik ve biyoçeşitlilik verimliliği’ için birbiri ile yarış halinde.
Türkiye biyolojik çeşitlilik ve habitatların korunması açısından güçlü ve gözde bir ülke. Yani ekolojik ve genetik altyapı, yaşam formları çeşitliliği, ekosistemin zenginliği anlamında. Bu değerler sürdürülebilir bir verimlilik kapsamında ele alındığında ülke ekonomisi için de önemli bir kaynak yaratacak elbette.
Her yıl çok sayıda yerli ve yabancı bilim
Gelecek 30 yılda ormanlarımızın yarısı yok olacak. Tarımsal ürün verimliliğimiz yüzde 10’un üzerinde azalacak. Bu durum fiyatları tırmandıracak. Acil önlem alınmalı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında bir tarım şurasının toplanmasına yönelik beklenti var.
Kuraklık ve susuzluk, geleceğin dünyası adına en büyük tehdit. Daha şimdiden tehlike çanları çalıyor. Türkiye’de 25 tarımsal üretim yapan kentte ‘kuraklık’ tehlikesi var. Başta tahıl olmak üzere çeşitli ürünlerde üretim kaybı yüzde 10 -25 arasında. Boyut daha riskli bir noktaya gelebilir. Zaman hızla akıyor ve zamanın sesi ‘Bir an önce önlem ve planlama’ diyor. Belki de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında ‘acil ve yaşamsal bir tarım şurası’.
Böyle giderse kuraklık, üretimde aksamalara ve eksilmelere yol açacak. Adeta bir ‘kıtlık süreci’. Tahıllar ve bakliyat ile et ve süt ürünleri üretiminde, tohum sağlanmasında sorun yaşanacak. Bunun sonucu da gıda fiyatlarında artış. Hem de ‘korkutan
Küresel iklim değişikliği ve yarattığı sorunlar, 2050 yılı sonrasında dünya için önemli göç ve değişim hareketleri doğuracak. Neredeyse 9 Türkiye’lik bir nüfus ayaklanacak. Suyu, enerjisi, yaşamsal kaynakları ve verimli toprağı olan yerlere akın olacak.
Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere Uluslararası önemli kuruluşların gerçekleştirdiği bilimsel araştırmalar, dünyanın gelecek 25 yıl içinde önemli göç dalgaları yaşayacağını ortaya koyuyor. Dünya bir yerden başka bir yere taşınacak. Kaynakları zengin, suyu bol, tarımsal üretimi verimli olan yerlere...
‘Göç politikaları’ ve göçmenlik de bu yüzden daha çok tartışılıyor. Bu kadar insan ne olacak? Açlık ve yoksullukla nerede, ne kadar, nasıl mücadele edilecek? Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) arka arkaya raporlar yayımlıyor, “Önlem için zaman bu zaman. Yarın çok geç olacak” diye. Açların ve yoksulların sayısı çoğalıyor. İklim krizi de bu sorunu tetikledikçe tetikliyor.
Bir başka önemli not: Avrupa
30 Ekim’deki İzmir depreminde evleri yıkılan ya da hasar gören depremzedeler, devlet desteği bekliyor. Bir daha yıkılmamak için projeleri görmek, süreci birlikte oluşturmak ve kredilerde ödeme güçlerine uygun yüzde 0.30’luk faiz oranları ile uzun vade istiyorlar.
Türkiye, deprem ülkesi. O yüzden de hep ‘duyarlılık’. Son acı İzmir’deydi. Bir zamanlar enfes üzüm, enginar, narenciye, bamya, domates, bakla yetişen topraklar, Türkiye’nin son büyük depremini üretti.
117 cana malolan depremin üzerinden 6 ay geçti. Acılar ve özlem dinmiyor. Felaketin izleri ağır. Yıkılan evler, zarar gören binalar... Kentsel dönüşüm çabaları... Ağır, orta, az hasarlı binalarla ilgili düzenlemeler... Yeşil alan istekleri...
Binden fazla binada ve 5 bine yakın bağımsız inşaat bölümünde hasar oldu. Şu anda depremzede ailelerin boşaltılan, yıkılan, zarar gören binaları ile ilgili beklentileri var. Hasarın 5 milyar liradan fazla olduğu sanılıyor. Yaraların ne kadarı sarılacak, bürokratik engeller nasıl kalkacak
Ne anlamlı başarılar armağan etti bize.
Futbolun futbol olduğu günlerde ne keyifli maçlar izledik…
Ne hoş satırlar yazdık; başarı, gurur, heyecan, alın teri ve onur yüklü.
Ya UEFA Kupası’nda son 16’ya kaldığı sezon?
Hepimiz Denizlisporluyduk, hepimiz ‘Horoz’duk…
Dile kolay, 55 şanlı, şerefli yıl…
Yeniden şahlanışta ‘O sene, bu sene’ diye haykırmıştı ya Denizli taraftarı, keşke bu 26 Mayıs’ta, doğum gününde ‘yeniden doğuş’ armağan etseydi futbolcular vefakâr, cefakâr Denizlisporlulara…
Yönetim ve hakem hataları, ekonomik zorluklar, koordinasyonsuzluk...
İklim Zirvesi ve çevre duyarlılığı tüm dünyaya ‘ayar’ veriyor. Türkiye’de de önemli girişimler var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2023, 2030 ve 2050 hedefli üç ayrı programla akıllı şehirlere zemin hazırlıyor. Bu şehirlerin çevreye duyarlı sakinleri için de teşvikler söz konusu
Büyük yankı uyandıran son İklim Zirvesi ve çevre duyarlılığı tüm dünyaya ‘ayar’ veriyor. Birçok şey değişecek. ‘Kafalar’ ve ‘politikalar’ öncelikli. Bir yandan ‘çevre ve sağlıklı yaşam gelecek kuşaklar için önemli’ diyen kesimlerin sayısı artıyor, bir yandan da yeni önlem, girişim ve projeler devreye sokuluyor. İklim değişikliği, yoksulluk, kirlilik, kaynakların hoyratça kullanımı, zengin fakir ayrımını derinleştiren sosyal adaletsizlik ve açlık ile kuraklık sorunları dünyanın bir çok ülkesinde yoğun bir şekilde tartışılırken,
Türkiye’de de bu konuda yeni adımlar geliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ‘İklim değişikliği ile Mücadele Sonuç
Kuraklık devletin gündeminde. Bazı kentlerde büyük su kaçakları var. Yeni planlama hayata geçerse iş sıkı tutulacak, kayıp ve kaçağı yüksek olan belediyelere su tahsisi yapılmayacak. Kaçağı önlemeyen belediyeler için ‘su puan’ değerlendirmeli ciddi kurallar devreye girecek.
İklim krizi ve kuraklık tehlikesi büyüyor. Yazın sıcak geçeceği haberleri su ve kuraklık konusunu yine gündemin ön sıralarına taşıdı. Barajlar da tam dolmadı.
İki yıl önce çıkan bir yönetmelikle ‘içme suyu kayıplarının azaltılması’ yönünde bazı önlemler alındı. Belediyeler büyüklüklerine göre 2023 yılına dek su kayıp oranlarını yüzde 25 ve yüzde 30 maksimum noktasına çekecek. Sonraki yıllarda bu oran daha da düşürülecek. Olumlu bir karardı. Ancak pek de uygulandığı söylenemez.
Hatta bana göre tolerans sınırı hayli yüksek. Normali yüzde 10 - 15 olmalı.
Resmi rakamlara yansımasa da birçok büyük kentte su kayıplarının yüzde 70’ler noktasında olduğu ifade ediliyor.
Birçok ülkede verimliliği artıran yapay zeka destekli tarımsal üretim Türkiye’de de ilk kez havza ölçeğinde uygulanacak. Pamukkale ve Çukurova Üniversitelerinin işbirliğinde gerçekleştirilen proje, üretimde su kullanımını azaltırken, verimliliği artıracak.
Türkiye’de tarımsal verimlilik ve su kaynaklarının akılcı, tasarruflu kullanılması anlamında yoğun çalışmalar var. Bilim insanları ‘daha mutlu bir Türkiye’ için çaba içinde. Bu girişimlerde önemli güçlerden biri de ‘yapay zeka’.
Dünya yapay zekayı daha etkin ve verimli kullandıkça büyük avantajlar sağlıyor. Ne güzel ki, Türkiye de bu konuda atak. Önemli projeler var.
Bu çalışmalardan bir tanesi Pamukkale ve Çukurova Üniversiteleri işbirliği ile gerçekleşiyor. Amaç, tarımda adeta bir ‘yeniden doğuş’. Çiftçinin, köylünün, üreticinin gelirinin yükseltilmesi. Doğal olarak da verimliliğin arttırılması.
TÜBİTAK’ın gündemindeki ‘yapay zeka destekli