Tatilde “SARAYBOSNA’NIN ÇELLİSTİ” adlı romanı (*) okurken de “Allah, yalnız ve güzel yurdumu iç savaştan korusun” duamı kim bilir kaçıncı kez tekrarladım.
İktidar ve komutanlar arasındaki “YAŞ’ta bilek güreşi görüntüsü” kitabın sayfalarında daha da üzücü derinliklere çekiyordu beni.
Bu kaygı eksenini yakın geçmişin Saraybosna dramına kaydıralım.
Saraybosna, Sırpların kuşatması altındadır. Havadan on binlerce gülleyle dövülmüş, yakılmış, yıkılmıştır.
Sarabosnalı Boşnaklar, bir somun ekmek için kentin tepelerinde mevzilenmiş, keskin nişancı Sırpların dürbünlü tüfeklerini bedenlerinde hissederek ölüm köprülerinden geçmek zorundadır.
Sular kesiktir. 1 hafta idare etmek için 8-10 şişeyi ipten geçirip şehrin diğer ucundaki bira fabrikası enkazına ve oradaki su kaynağına erişmek, keskin nişancılarla Rus ruleti oynamaktır.
Saraybosnalılar, 30-40 kilo vermiş, hayalete dönmüşlerdir.
10 Eylül’de Pekin’in ünlü Tiananmen meydanından start alacak 106 klasik otomobil 1 ay 6 gün sonra 16 Ekim’de Paris’e varacak.
Tarihi İpek Yolu’nu izleyerek Moğolistan, Gobi Çölü, Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran, Türkiye, Yunanistan, İtalya’dan geçerek Paris’in Zafer Takı’nda noktalanacak bu büyük yarışa Türkiye 1968 model bir Anadol’la katılacak.
İşadamları Ahmet Şefik Öngün ve Erdal Tokcan Ümraniye Belediye otoparkında buldukları 1968 model Anadol A1’i satın alıp Ford Rally Spor Garajı’na götürmüşler.
Anadol A1 üretim teknolojisi değiştirilmeden aracın üzerinde önemli değişiklikler yaptırmışlar.
12 Eylül 1980 askeri ihtilalinin üzerinden 30 yıl geçtikten sonra 12 Eylül 2010’da referandum için, halk oy kullanacak.
İktidar, referandum için “12 Eylül darbecilerini yargılayalım” sloganına yapışmış durumda.
12 Eylül’de yönetime el koyan ihtilalcilerin gene 12 Eylül’de hedef alınmaları Tanrı’nın bir işareti mi?
Bu soru kafamı kurcaladı.
12 ve 12’nin böyle örtüşmesinin analizini yapayım.
Yasaya göre referandum kararının Resmi Gazete’de ilanını izleyen 120. günün sonrasındaki ilk pazar günü sandıklara gidilir.
Burada Cumhurbaşkanı Gül’ün önüne gelen referandum kararını inceleme süresi ve imza tarihi “belirleyici”dir.
BUGÜN gazetesi dehşet verici bir yayın yaptı. Gazeteye göre hava pilot Üsteğmen Fırat Ç. telefonla hava pilot Yarbay Selami Selçuk Ç.’yi aramış.
Kayda alınan konuşma şöyle;
Üsteğmen: “Heronlar (İsrail’den alınan pilotsuz gözlem uçakları) bizimkileri (PKK’lılar) bulmuş.”
Çok kayıp veriyoruz. Ya Heron’un rotasını değiştirin ya da düşürün.”
Yarbay: “Bir çaresine bakarız...”
İnanılır gibi değil.
TSK’nın içinde PKK için çalışan bir üsteğmen ve bir yarbay...
PKK’nın “üçlü yönetim” zirve isimlerinden Murat Karayılan “eylemlerimizi yabancı turistlerin yoğun olduğu hedeflere yayacağız” diye tehdit ediyor.
Haber 18 Temmuz 2010’da The Daily Telegraph‘ta yayımlandı.
“Justin Vela Kandil dağlarında” diye anons edilen Murat Karayılan ile mülakat, “yabancı turistlerin bulunduğu tesisler” hedefte uyarısı olarak yayımlandı.
Türkiye’ye her yıl 2 buçuk milyon İngiliz turistinin gittiğine dikkat çekildi.
Yani...
Magazin sayfalarında okuduğumuz tatil beldelerinde kanlı eylemlerini sürdüreceklermiş.
Türkiye elbet önlemlerini alır.
Kardak kayalıkları, Ergenekon davasında bir sanık deniz subayının çıkartma botuna benzini kendi kredi kartıyla aldığını anlatmasıyla gündeme yeniden geldi.
Herkesin “kendi hikâyesi” var.
Bir de Yunanistan ile savaşın eşiğinden dönüş formülünün “telif hakkı” kimin tartışması başladı.
Kayalıklarda Türk ve Yunan gemileri karşılıklı mevki almışlar, gerilim kıvılcımları uçuşuyor. Her an çatışma çıkabilir.
Bizim tarafın komutanı Ankara’ya sürekli mesaj gönderiyor:
“Yunanlıların olmadığı diğer kayalığa da biz çıkalım. Bayrak dikelim. Denge sağlayalım.”
Sonunda Bodrum/Gümüşlük’ten botlarla SAT komandoları hareket eder gece karanlığında diğer kayalığa çıkar ve Türk bayrağını diker.
Adı ister “özel ordu” ister “özel birlikler” olsun. Sonuçta bunlar “paralı askerler”dir.
Gerekçesi şöyle:
3-4 haftalık eğitimden sonra mecburi askerlik yapan dal gibi gençler dağlarda çatışmaya gönderiliyorlar. Oysa karşılarında yıllardır o coğrafyanın çetin koşullarında yüzlerce çatışmada pişmiş deneyimli PKK’lılar var. Bu dengesizlik ortadan kaldırılmalıdır. Profesyonel (paralı) askerler, tercihen askerliğini komando olarak yapmış deneyimli genç adamlarla birlikler kurulmalıdır. 5-10 yıl sürekli dağlarda, sınırlarda PKK ile çarpışmak onların görev tanımı olmalıdır.
Fikre değil ama “sunuma” kesin karşıyım.
Çünkü bu “sunum” TSK’yı PKK karşısında “başarısız” ve “yetersiz” göstermekte.
Oysa...
Hiç de öyle söylemiyor rakamlar.
ESMA Sultan Yalısı’nın bahçesinde tango... Erkeğin gözlerinde siyah bir bant var.
Kollarının arasındaki genç kadınla kusursuz beden dili uyumunu ilgiyle ve merakla izliyoruz.
Neden gözlerine siyah bant çekilmiş?
Cevabı siz de seveceksiniz.