Yüzde 70 tenzilat 7 taksit

2 Ağustos 2004

Bakınız, okuyucum (ismini vermeyeceğim) neler yazmış: "Uzun yıllar ABDde bulundum. Oradaki ünlü bir firmanın, mokasen tipi bir deri ayakkabısı vardır. Çok rahattır. Yıllardır aynı kaliteyi ve fiyatı korur. Her mağazada perakende 99 dolara satılır. O ayakkabıyı giymeye alıştım. Şimdilerde Türkiyeye de ithal ediliyor. Mağazalarda satılıyor. Peşin 600 milyon liraya bir çift ayakkabı satın aldım. Arkadaşım ayağımda gördü. Özelliklerini anlattım. Fiyatını söyledim. Bir süre sonra baktım, onun da ayağında aynı ayakkabı... "Sana söylemeye utanıyorum. Ben bunu 300 milyon liraya aldım. Hem de kredi kartı ile 3 taksit yaptılar" dedi... Kafam karıştı. Bir şey söyleyemedim... 2 hafta falan sonra idi... Mağazanın önünden geçerken bir de ne göreyim. Aynı ayakkabı vitrinde. Kocaman da bir yazı. "Yüzde 70 tenzilat. Kredi kartına 5+2=7 taksit"... Şaşkınlığımı bir arkadaşıma anlatıyordum... O ise bana aynı ayakkabının İkitellideki bir "outlet mağazasında" (ünlü markaları ucuza satan mağazada) 150 milyon liraya satıldığını söyledi... Yapabileceğim bir şey olmadığını biliyorum ama, içimi boşaltmak için size yazıyorum... "Okuyucumun mektubu böyle idi...Daha yazın başında, haziran ayından itibaren

Yazının Devamı

Troçkinin son evi de "çökmüş"

1 Ağustos 2004

Eski Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdiresi Nazan Ölçer Hanım dedi ki, "Meksikada Troçkinin 3 yıl yaşadığı evi gezdim. Yaşandığı şekliyle korunuyor. Müze gibi ziyaret ediliyor." (Bir not: Nazan Ölçer Hanım, Meksikada Troçkinin müze haline getirilen evine girince, bilet parasını nereye ödeyeceğini sorduğu genç onu azarlamış. Burası Troçkinin evi, burada para geçmez. Burası Troçkinin hatırasının ve fikirlerinin yaşatıldığı bir mabettir, demiş.)Davidoviç Bronsteyn, 1979 yılında Ukraynada doğdu. Yahudi burjuvası bir ailenin çocuğu idi. Hukuk okudu. Devrimcilere katıldı. 21 yaşında "Troçki" adıyla İngiltereye kaçmak zorunda kaldı. Daha sonra hayatı hep kaçmakla geçti.Lenin ve Stalinin devrim arkadaşı idi. Stalin ile çatışınca 1927de Komünist Partiden ve 1929da Sovyet Rusyadan kovuldu. 12 Şubat 1929da İstanbula geldi. Bir süre Şişlide oturduktan sonra Büyükadada Çankaya Caddesi 52 numaradaki 3 katlı İliasko (Arap İzzettin Paşa) yalı köşküne taşındı. Bu köşk 1 Mart 1931de yandı veya yakıldı. Troçkinin bütün belgeleri ve çalışmaları yok oldu. Bir süre İstanbulda ve otellerde yaşayan Troçki, 10 Ocak 1932de gene Büyükadaya, Hamlacı Sokaktaki yalı köşke taşındı.14 Kasım 1932de Kopenhaga

Yazının Devamı

Baba Gül de fabrika temeli atıyor

31 Temmuz 2004

Metin Yipelli, Kayserinin İncesuyundan. Celal Alptekin, Kayserinin Erkiletinden. İkisi de 1969 doğumlu. İkisi de ilkokulu bitirdikten sonra bir marangozun yanına çırak olarak girmiş. Daha sonra değişik marangoz atölyelerinde çalışmışlar. Çelik kapı imal eden bir atölyenin ahşap bölümünün ustalığını yaparlarken 1997 - 1998 krizinde atölye kapanmış. İki arkadaş ortak olarak kendi atölyelerini kurmuş. Ve çelik kapı üreten firmalar için, çelik kapının iki yüzünü kaplayan ahşap kapı üretmeye başlamışlar. On yılda işleri o kadar büyümüş ki, ayda 3 bin çelik kapının iki yüzünü kaplayacak 6 bin ahşap kapı kaplaması üretecek hale gelmişler.Şimdi iki ortak Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde 5 bin metrekare arazi üzerinde fabrika yaptırıyor. Yatırım iki aşamada tamamlanacak. Birinci aşamada 10 bin çelik kapı ahşabı üretecekler. İkinci aşamada kapasite 20 bin kapı ahşabına yükseltilecek. Doğrudan ihracat yapmadıklarını, ama ürünlerinin aracı firmalarca ihraç edildiğini söylüyorlar. Kayseride bugün 101 fabrikanın temeli atılıyor. Bu 101 fabrikanın birini, çalışmaya bir marangoz yanında çırak olarak başlayan, bugün 35 yaşında olan iki ilkokul mezunu yaptırıyor. Onların "gerçek hayat hikayesi"ni

Yazının Devamı

Karada, havada, denizde sigorta var, trende yok

30 Temmuz 2004

Ölen, sakat kalan, malı hasara uğrayan, Demiryolları İdaresine dava açacak. Davayı kazanınca Demiryolları İdaresi tazminat ödeyecek. Sonra da bu tazminatı zarar yazacak.Demiryolları zaten zarar ediyor. Zararı da halkımız, Demiryollarının "Görev Zararı" olarak ödüyor. Anlayacağınız, Demiryollarının insanları öldürmesi, yaralaması, malını zarara uğratması "görevden" sayılıyor. Bu görevin faturasını da saf ve bakir Türk halkı "tıkır tıkır" ödüyor.Demiryolları yıllardır sigorta sistemi dışında kalmakta ısrarlıdır. Her medeni insan ve kurum sigorta şemsiyesi altına girerken Demiryolları sigorta sistemini "gereksiz" bulur.Halbuki günümüzde karada, havada, denizde "zorunlu" sigorta uygulaması var.- Karayolu mali mesuliyet (trafik) sigortası, karayolunda seyreden tüm araçlar için zorunlu bir sigorta. Araç başına 4 milyar TL, kaza başına 8 milyar TL maddi hasar ödeniyor. Kişi başına 40 milyar lira, kaza başına 200 milyar liradan 1 trilyon liraya kadar değişen tedavi, sakatlık ve ölüm tazminatı var.- Zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası ise karayolunda seyrederek şehirlerarası yolculuk taşıyan tüm araçları kapsıyor. Kişi başına 40 milyar, tedavi, sakatlık, ölüm tazminatını

Yazının Devamı

Bundan iyisi can sağlığı

29 Temmuz 2004

İSO tarafından yayımlanan rakamlara göre,(1) 2003 yılında büyük sanayi kuruluşlarının (ABD dolarıyla) satış hasılatında yüzde 34.4 büyüme var.(2) Genel inanış, üretim artışının dış talebe (ihracata) dayandığıydı. Halbuki anlaşılıyor ki, (ABD dolarıyla) iç satışlar (iç talep) 2003 yılında yüzde 33.7 oranında büyümüş. Büyük sanayi kuruluşlarının toplam satış hasılatında iç pazarın (iç talebin) payı yüzde 69.8 oranında.(3) Genel inanış, dış satışların (dış talebin) patladığı şeklindeydi. Halbuki görülüyor ki, sanayi kuruluşlarının 2003 yılında dış satışları 5.9 milyar dolar artarken, iç satışlardaki artış 13.0 milyar dolara ulaşmış.(4) Sanayicimiz kar edememekten yakınırdı. 2003te sabit fiyatlarla sanayicimizin karı yüzde 34.3 artmış.Koç Topluluğu tarafından yapılan açıklamalara göre,(1) 2004ün ikinci yarısında inşaat dışında her sektörde canlanma hızlanarak devam ediyor. Koç fabrikaları bayilere mal yetiştiremiyor. Sadece Koç Grubu değil, başka üreticiler de talebi karşılamakta güçlük çekiyor. Beyazeşya ve otomotivde üretim o kadar hızlı artıyor ki, Erdemir piyasaya yassı çelik yetiştiremez duruma düştü.(2) Koç Topluluğunun toplam cirosu (ABD dolarıyla) 2004 yılının ilk 6 ayında

Yazının Devamı

Çocuklarımız mecburiyetten istemedikleri mesleğe yöneliyor

28 Temmuz 2004

Sabancı Üniversitesindeki uygulama bu tür "liberal eğitim" düzeninin Türkiyede de uygulanabileceğini ve de yararını ortaya koydu. Aileler eski yıllarda, "Benim çocuğum doktor olacak, paşa olacak, öğretmen olacak" diyerek çocuklarının beynini yıkardı. Çocuklar da "Mühendis olacağım, pilot olacağım, avukat olacağım" diyerek kendilerine hedef belirlerdi.Günümüzde ne ailelerin yönlendirmesi ne de çocukların kendilerine hedef belirlemesi işe yarıyor. İş kumara döndü... "Ne çıkarsa bahtına!.."Çocuklarımız puan hesabıyla istemediği mesleğe yöneltiliyor. Puan durumu yüksek olduğu için istediği meslekte eğitim görmeye başlayanlar ise bir süre sonra gerçeğin hayallerine uymadığını görüyor, pişman oluyor ama "mecburiyetten" sevemedikleri bir mesleğe yöneliyor.Bugünlerde çocuklarımız 2004 - 2005 öğretim dönemi için üniversite ve fakülte tercihi yapacaklar... Çocuklarımızın "mecburiyetten" istemedikleri mesleklere yönelmelerini istemiyorsak, üniversitelerimizin "bölümsüz akademik yapı"ya geçmelerini teşvik etmekte, ve de iki yıl ortak derslerde temel eğitim alacak çocuklarımıza ikinci yıl sonunda istedikleri alanı seçme şansı tanımakta yarar var. Bir bölümü istedikleri üniversite ve fakülteye

Yazının Devamı

TBMM, her 2 saat 18 dakikada bir kanun yaptı

27 Temmuz 2004

Bu rakamlara bakarak "TBMM bu yıl çok iyi çalıştı diyebilir miyiz?" Kanun kimin için çıkarılır? Halk için çıkarılır... Halkımız bu dönemde TBMMden çıkan 261 kanunun kaçının "ne olduğunu / halk için ne getirdiğini" biliyor ki?Üstelik kanunların içinde de kanunlar var. Yakup Kepenek, "torba kanun" uygulamasına örnek vermiş. TBMM tatile girmeden son gün genel kurulda kabul edilen "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile: "(1) Emekli Sandığı Kanunu, (2) Taşıt Kanunu, (2) Vergi Usul Kanunu, (3) Harçlar Kanunu, (4) Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun, (5) Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, (6) Devlet İhale Kanunu ile diğer 19 kanunun hükümleri değiştirilmiş." TBMM geçen dönem, 10 ay boyunca 600 saat çalışmış. Bu 600 saatte genel kurulda 261 tasarı kanunlaşmış. Arkadaşım Taylan Erten hesaplamış. Bu hesaba göre ortalama olarak TBMMden 2 saat 18 dakikada bir kanun çıkmış. Biz yıllardır güçlü hükümet özlemi çektik. Şimdi güçlü iktidarımız var. AKP hükümeti kendi milletvekillerinin oylarıyla istediği kanunu TBMMden geçirecek çoğunluğa sahip olunca da "işte böyle bir tablo" ortaya çıktı.Hükümet, pusula yazar gibi tasarı yazıyor. Tasarılar

Yazının Devamı

Trene hız veren lokomotif değil, ray

26 Temmuz 2004

Dikkat buyurunuz, Avrupanın "Trans European" (Avrupayı geçen) hızlı tren projesi İskandinav ülkelerinden başlıyor. Ve de Yunanistanın Türkiye sınırında bitiyor. Çünkü Avrupa ülkeleri daha başlangıçta bu konuda Türkiyenin bir şey yapamayacağını anlamıştı.Bizde, Ankara - İstanbul arasındaki tren raylarını "ıslah ederek" trenleri hızlandırma derdiyse, 1970li yılların başında başladı. Bu konuda 1977den itibaren üç ciddi proje hazırlatıldı. Yıllık yatırım programlarına ödenek konuldu. Bu çerçevede İstanbul - Ankara - İstanbul demiryolu hattının elektrifikasyonu, sinyalizasyonu ve de ıslahı için harcamalar yapıldı. Bu çalışmaların amacı, mevcut trenlerin hızlandırılmasıydı.Gerçek anlamda "hızlı tren" projesi Birkan Erdalın DDY Genel Müdürlüğü döneminde gündeme geldi. Ankara - İstanbul arasında hızlı tren için kaliteli hat döşenmesi ve tren işletilmesi işi, uluslararası ihaleye çıkarıldı. Yap - İşlet - Devret modeli ile bu işe istekli firmalar teklifler verdi. Ama sonuç çıkmadı."Hızlı tren"den ümit kesilince tekrar "hızlandırılmış tren" konusu gündeme geldi. Ankara - İstanbul hattında trenleri hızlandırabilmek için; (1) kalitesiz rayların değiştirilmesi ve birbirine kaynakla eklenmesi,

Yazının Devamı