İmtiyazlı, sınıflı bir milletiz

21 Mayıs 2001


<#comment>Mustafa Kemal, "İmtiyazsız, sınıfsız bir milletiz" demişti ama... Mustafa Kemal’den bu yana "derelerin altından çoooook sular aktı." Şimdilerde "İmtiyazlı, sınıflı bir milletiz." Ekonomik krizler de "millet"i farklı etkiliyor.
Efendim, bizim milletimiz 4 sınıfa ayrılır: (1) Tuzu (hep) kurular. (2) Devlet memurları ile devlet işçileri. (3) Garibanlar. (4) Üreticiler ve emekliler.

Bu milletin çok az sayıda bir bölümünün "tuzu kuru"dur. Onların tuzu hiç ıslanmaz. Tuzu kurular hep ortalıkta görüldüğünde "Yavuuuuu... Ne de çok Mercedes var... Lokantalar ağzına kadar dolu... Eller havaya meyhanelerinde işler iyi..." aldatmacasına kapılanlar "ülkeyi güllük gülistanlık" sanır.
Bu son krizde de "tuzu kuru"ların bir süre moralleri bozuldu... Ama "tuzu kuru"ların "üç gün sürer kalp acısı"... Üç gün sonra, krizi unuttular.
Kriz olsun olmasın, durumu değişmeyen bir başka millet grubu "garibanölardır. Bu garibanlar dağda, köyde ve de varoşlarda yaşar. Koyun, inek güder... Tarlada buğday diker. Simit satar. Akşamları köy kahvesinde, gecekonduda oturup TV ekranında milletin halini seyreder. Bunlar zaten "doğarken kaybetmiştir." Bunların erkekleri askere

Yazının Devamı

Yalıkavak Marinası

20 Mayıs 2001


<#comment>Yalıkavak Bodrum yarımadasının çevresindeki koylardan biri, Yalıkavak koyu, yan yatmış bir U şeklinde. U şeklindeki koyun bir yakası 3 km. öbür yakası 4 km. uzunluğunda. U şeklindeki koyun orta bağlantısı (orta çanağı) ise, 1.500 metre kadar. Koyun iki yakası arasındaki en geniş yeri 1.800 metre. Koyun içinde kalan denizin en derin yeri 50 metre. Koyda ortalama derinlik 25 - 35 metre. Koy tabanı karadaki dik yapıya benzer şekilde hızla derinleşiyor. Ortalama olarak kıyıdan 150 metre açıkta, derinlik 20 metreyi buluyor. Yalıkavak'ta devamlı 6.800 kişi yaşıyor. Bunların 1.500'ü Geri köyünde, 1.800'ü Gökçebel köyünde, 3.500'ü merkezde yerleşmiş durumda. U şeklindeki koyun ortasındaki çanak yerleşim bölgesi. Buranın kıyısında balıkçı lokantaları ve balıkçıların yanaştığı rıhtım, geride de dükkanlar var.

U şeklindeki koyun 4 kilometre uzunluğundaki yakasının, çanaktaki yerleşim bölgesinden başlayarak, 550 metrelik kıyı şeridi yat limanı yapımı için Milli Emlak'tan 1998’de kiralanmış. İlk yılın kira bedeli 35 milyar lira. Sonraki yıllarınki ayrıca belirlenecek.
Bu kıyı şeridinin gerisinden karayolu geçiyor. Yat limanı için tahsis edilen ince uzun kıyı şeridi

Yazının Devamı

Halkımız "parrra" bekliyor

19 Mayıs 2001


<#comment>Sabah Yeniköy’den Taksim dolmuşuna bindim. Köşeye sıkıştım. Gazetemi açtım. "Acep bugün Derviş Bey ne yapmış?" diyerek haberlere bakıyordum. Yanıbaşımdaki yolcu "Abi" dedi, "paralar ne zaman geliyor?" Konuşma havasında olmadığımdan kısa kesmek istedim... "Yakında gelir... IMF’den karar çıktı... Mesele kalmadı." Yanımdaki yolcunun niyeti kötü... Konuşmayı sürdürmekte ısrarcı... "Abi, biz parayı ne zaman alacağız?" diyerek ikinci soruyu yapıştırdı... Baktım ki, olacak gibi değil. Gazeteyi katladım. Çantama yerleştirdim. Başladım, sohbete...

• Hemşerim, önemli olan IMF’den kararın çıkmasıdır. Paranın ne zaman geleceği önemli değil. Gelir yavaş yavaş..."
• Abicim bize ne zaman dağıtacaklar? Ben onu soruyorum...
• Ne dağıtması?
• Abicim, IMF parayı kime verdi? Bu millet krizden "keriz" oldu, parasızlıktan kıvranıyor diyerek para göndermiyorlar mı? Tabii ki bize dağıtacaklar...

Yazının Devamı

Sadun Hoca’nın "âşıköları

18 Mayıs 2001


<#comment>Koyun ve keçinin arka ayaklarının diz kısmından çıkarılan ve dört yüzü değişik şekiller gösteren kemiğe aşık kemiği denilir. Çocuklar bu kemikleri kurutur. Yere düştüğünde farklı şekiller gösteren kemiği zar gibi kullanarak oyun oynar.
Mülkiye’den hocamız olan Prof. Dr. Sadun Aren, "dış borçların işleyişini ‘aşık oyunu’nu hikaye ederek anlatır. Sadun Hoca’nın anlatımına göre, mahalledeki çocuklardan biri ‘aşık oyununda’ usta imiş. Bütün çocukları ‘üter’ (yener) ellerinde ne kadar aşık kemiği var ise toplarmış.
Aşık kemiklerinin tamamı usta oyuncunun eline geçince oyun bitermiş. O zaman usta oyuncunun canı sıkılır, ellerinden aşık kemiklerini topladığı çocuklara üçer, beşer kemik dağıtır... Tekrar oyunu başlatırmış.
Sonra kemiklerin tamamı gene usta oyuncunun eline geçer... Oyun da böyle sürüp gidermiş."
Sadun Hoca "dış borç işte bu aşık oyununa benzer. Üttükleri ülkelerin elinde para kalmadığını gören zengin ülkeler, arada sırada onlara para dağıtır, onları oyuna sokar... Gene üter... Ellerindeki, avuçlarındakini alır... Sonra gene oyunu başlatır... Oyun da böyle sürüp gider... Taaa ki, gariban oyuncular da ütülmemeyi öğreninceye kadar..." der.

Yazının Devamı

Merhaba "enflasyon"

17 Mayıs 2001


<#comment>Sayın halkım... Pabuç size dar geldi ise... Pabuç yerine şöyle bir yün çorap verelim... Ayağınızı sıkmaz... Rahat edersiniz... Pabucu sonra düşünürüz!..
İşte o biçim... Sayın halkım... IMF ile mutabık kaldığımız 17’nci mektup gereği uygulanan politikaların hedefi enflasyonu düşürmek idi. Bu nedenle "parasal" bir program hazırlanmıştı. Bu program halkı da, piyasayı da, bankaları da sıktı... Perişan etti... Şimdi 18’inci mektup gereği uygulanacak programda "parasal" hedefler bir yana atıldı. "Yapısal" hedefler esas alındı. Açık anlatımı ile "enflasyon"a yeşil ışık yakıldı.

2001 yılı sonunda toptan eşya fiyatlarında yüzde 52.5 artış bekleniyor ama bu bir hedef değil... Bekleyiş... Ankara, bunun altını önemle çiziyor. Enflasyon oranı değil, yapısal değişimde yol almak.
Önce enflasyon neden artar, sonra neye yarar sorusunu cevaplayayım. IMF ve Dünya Bankası’ndan gelen dövizler Merkez Bankası’nın kasasına girecek. Merkez Bankası bu dövizlere karşılık olarak Hazine’nin ihtiyacı kadar Türk lirası para verecek. Böylece bütçe açığını kapatacak. İç borçlanma ihtiyacını azaltacak.
Bitmedi... Hazine kamu bankalarına ve fon bankalarına özel tertip bonolar

Yazının Devamı

Derviş ile halkın niyeti farklı

16 Mayıs 2001


<#comment>Halk enflasyon düşsün istiyor. İş istiyor. Aş istiyor. Her gün ne olacak diye endişe içinde uyanmaktan bıktı. Huzur istiyor. Bütün bunların "hemen" olmasını istiyor.
Bütün bunların hemen olacağını Derviş’in ağzından duymak, niyet mektubunda okumak istiyor. Ama bunlar niyet mektubnda yok, olmasına da imkan yok.
Halkın bu bekleyişinin ne zaman gerçekleşeceği de belli değil. Derviş diyor ki, "Önceliğimiz (1) yapısal reformlar, (2) iç borcun milli gelire oranını düşürmek ve borç stoğunu küçültmek. Niyet mektubunda bu öncelikler yer alıyor. Yapasal reform gerçekleşecek, iç borç küçülecek ki, reel ekonomide büyüme başlayabilsin. Halka iş ve aş imkanı doğabilsin. Enflasyon aşağı çekilebilsin."
Bunun anlamı şudur; Derviş ve de hazırlayıp IMF’ye onaylattığı niyet mektubu kısa sürede halka para akıtmayacak. Duran piyasayı açamayacak. Üretimi hızlandıramayacak. İş imkanları yaratamayacak. Türkiye bir süre, uzun bir süre bozuk yapının onarımı için uğraşacak. Bu onarımın finansmanı için kemer sıkacak. Para ayıracak.
Niyet mektubu memura, işçiye bu yıl maaş ve ücret zammı için yeşil ışık yakmıyor. Maaş ve ücret zammı yok ama kamunun ürettiği mal ve hizmetlere

Yazının Devamı

Bilgisayar tarlaya girdi

15 Mayıs 2001


<#comment>Fatma’nın sekiz kardeşi var. Beş yıl önce Cizre’den Adana’ya göç ettiler. Babası Cizre’de bakkal idi. Gelirken bakkal dükkanını sattı. Adana’nın Şakirpaşa semtinde dükkan parası ile bir ev aldı. Ama işsiz. Arada sırada inşaatlarda iş buluyor. Anne, baba ve sekiz çocuktan düzenli işi olan iki kişi. Biri Fatma, diğeri konfeksiyonda çalışan küçüğü. Evdeki on nüfus onların geliri ile yaşıyor. Fatma on yedi yaşında. Kara gözlü, kara kaşlı, sevimli yüzlü, cin gibi bir kız. Kınalı parmakları ile domates döllüyor. Önce vibratör ile erkek domates çiçeklerinin polenlerini tüpe dolduruyor. Sonra cımbız ile dişi domates çiçeklerini ayıklayıp, üreme organına erkek polenlerini sürüyor. Böylece "kaliteli tohum" verecek domateslerin yetişmesini sağlıyor.

Fatma ile aynı işi yapan on dokuz genç kız daha var. Onlar da Mardin, Urfa, Diyarbakır, Batman yörelerinden Adana’ya göç eden ailelerin kızları. Başlarında Harran Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’ndan mezun, Elazığlı "ıslah teknikeri" 22 yaşında bir başka genç kız, Aynur Binici duruyor.
Bu kızlarımıza iş imkanı sağlamak için tam 290 bin dolarlık yatırım yapılmış. Basit bir hesap ile bir genç kıza iş imkanı yaratmak için

Yazının Devamı

Ben bir ‘vatan haini’ oldum(!)

14 Mayıs 2001


<#comment>Eski yapı çöktü. Milletin başına yıkıldı. Şimdi yeni bir mimar veya yeni mimarlar, yeni bir yapı ortaya çıkarmak için çabalıyor.
"Biz beceremedik sen yap" diyerek bu iş Kemal Derviş’e "ihale" edildi. Kemal Derviş yeni bir yapılanma çabası içine girdi.
Yapıyı değiştirmeye, yeni bir şeyler yapmaya çalışıyor. "Acelem var. Ne diyorsam yapın. Sakın bana karışmayın. Sonra çok kötü olur" diyor.
Her şey iyi de... Bu yeni yapının eskisinden daha iyi olacağı ne malum? Kimin aklı ile bunlar yapılıyor? Bu yeni yapılanmanın tek düşünürü, tek mimarı Kemal Derviş mi? İçeride veya dışarıda akıl hocaları, yardımcıları, danışmanları kimler? Hazırladığı proje ne? Teker teker açıkladığı çizimler birleşince nasıl bir yapı ortaya çıkacak?

Bu soruları veya benzerlerini gündeme getirene "vatan haini" gözü ile bakılır, "vatan haini" muamelesi yapılır oldu. Kemal Derviş’e karşısın... Adamı harcamaya çalışıyorsun. Bu memlekette insanı böyle yerler... Popülistlik, halk dalkavukluğu yapma... Eski düzeni, hortumlamayı savunma... Banka soygunları devam mı etsin?.. Kemal Derviş gücenir ise yanarız... Aman hükümet dağılmasın, borsa çöker, dolar fırlar... Kemal Derviş’i

Yazının Devamı