Dış borç arttıkça sevinir olduk

16 Haziran 2000


       Borç yiğidin kamçısıdır ama, eğer yiğit borçlandığı para ile iş yapıyor ise... Bunu yapmayıp da borçlandığı parayı yiyip bitiren yiğit, sonunda hapı yutar.
       IMF bizim istikrar programını "dış borca" bağladı. Yatırım yapmak, üretimi artırmak için değil, Türk lirası banknot basmak için dış borcu artırmaya mecburuz.
       Şimdilerde Hazine 500 milyon dolar dış borç peşinde. Bu dolarlar gelince Türk lirası banknot basılacak. O banknot ile de ofisin satın alacağı buğdayın parası ödenecek.
       Açık anlatımı ile buğday üreticisine Türk lirası ödeme yapmak için Hazine dışarıdan döviz ile borçlanıyor. Aldığı dövizi Merkez Bankası'nın yurtdışındaki hesabına yatırıyor. Hesaplarda Merkez Bankası'nın döviz rezervinin arttığı görülüyor. Yabancıdan aldığımız dolarlar gene yabancının kasasında... Biz her yıl faiz ödüyoruz. İleride de döviz borcumuzu ödeyeceğiz.
       Ne ile? Nasıl? Bunu tartışan yok.
       Buğdaydan gidelim. Üreticiye para ödemek için 500 milyon dolar dış borç

Yazının Devamı

Döviz'de tehlike "henüz yok" ama "işareti" var

15 Haziran 2000


       Çok önemli bir nokta var: Biz bugüne kadarki istikrar programlarını döviz sorununa çözüm getirmek için hazırladık. Uyguladık. Döviz bittiğinden IMF'nin kapısını çaldık.
       Geçmişte 16 defa "dövizimiz yok" diyerek IMF ile "stand by" anlaşması imzalayan Türkiye'nin 17'nci "stand by" anlaşmasının amacı kamu açıklarını kapatmak, enflasyonu aşağıya çekmek.
       Bu defa durum farklı. Bu defa "dövizimiz var." Enflasyon sorununu çözmek istiyoruz.
       Ama öte yanda çok büyük de bir tehlike var. Anadolu anlatımıyla "Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak" tehlikesi var. Enflasyonu aşağıya indireceğiz derken, hem enflasyonu indirememek, hem de eldeki avuçtaki dövizi tüketmek tehlikesi var...
       Döviz iki şekilde tükenir (1) Normal tükeniş şekli, döviz giderinin gelirinden fazla olmasıdır. (2) Anormal tükeniş şekli halkın paniğe kapılarak dövize hücum etmesidir.
       Şimdi haziran ayının ortasındayız. Merkez Bankası mart ayı sonundaki döviz durumunu gösteren

Yazının Devamı

Ziraat "besici Ali Bey"i kurtaracak mı? Batıracak mı?

14 Haziran 2000


       SAYIN okuyucularıma ve de Ziraat Bankası Genel Müdürü'ne bugün "besici Ali Bey"in "gerçek hayat hikayesini" anlatacağım. Sonra hep birlikte karar vereceğiz: Besici Ali Bey'i batıralım mı, kurtaralım mı? Ama bütün bunlardan önce sayın okuyucularıma besicilik nedir onu özetleyeyim.
       Bugün kesime giden besili bir sığır 250 kilo gelir. Canlı olarak kilosu 2 milyon 200 bin liradan satılır. Ortalama 550 milyon lira eder. Besicilik yapan 120 kilo sığırı 300 milyon liraya satın alır. Bunu 6 ay besler. 6 ayda bu sığır 250 kiloya yükselinceye kadar 180 milyon liralık ticari yem yer. 25 milyon lira bakım ve sağlık masrafı vardır. Eder (yaklaşık) 500 milyon lira... Besicinin bu işi sıfır maliyetli para ile yaptığını varsayarsak, sığır başı 50 milyon lira kazancı varmış gibi görünür. Ama sığıra ödediği 300 milyon lira ile besi sırasındaki 200 milyon liranın, toplam 500 milyon liranın 6 aylık faizini koyarsanız, besici batar. 500 milyon liranın yüzde 50'den altı aylık faizi bile 125 milyon lira tutar.
       Bu hesapları kafanızın bir köşesine atınız ve de besici Ali Bey'in

Yazının Devamı

Sınır ticareti de biterse Doğu’nun işi zor

13 Haziran 2000


       Mezopotamya, Anadolu'nun doğusunda, Dicle ve Fırat nehirlerinin başladığı yörede, bu iki nehir arasındaki topraklara verilen isimdir. Anadolu'da başlar, iki nehrin birleştiği Basra'da biter. Burası milattan önce üç bin yıl boyunca Asya ve Yakındoğu medeniyetine hakim olan, milattan birkaç yıl sonra ortadan kalkan Sümer - Akkad medeniyetinin beşiğidir. Milattan sonra da önemini yitirmemiş, günümüze kadar önemini korumuştur.
       Mezopotamya'nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni kapsayan bölümünde yaşayanlar, millattan üç bin yıl önceden bu yana iki şey ile uğraşmışlardır: Hayvancılık ve ticaret. Hayvancılık ve ticaret, Anadolu'dan Basra'ya bir ekonomik hareket olarak gelişmiştir. Yukarıdan aşağıya hayvan gitmiş, aşağıdan yukarıya mal gelmiştir.
       Osmanlıların son yıllarına kadar da bu yaşam sürüp gitmiş, Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılması ile çizilen suni sınırlar, oluşturulan suni devletler hayvan ve mal akımının aksamasına neden olmuştur.
       Bütün zorlamalara rağmen Mezopotamya'nın bizim topraklarımızda yaşayan halkı, Doğu

Yazının Devamı

Her hafta bir "operasyon"

12 Haziran 2000


       Geçen hafta Türkiye'nin en önemli sorunu "İranlı ajan operasyonu" idi.
       İranlı ajan operasyonu yüzünden "Paraşüt Operasyonu" ikinci plana düştü. Çuval çuval hayali ihracat belgelerinin incelenmesi ertelendi. Eğer Paraşüt Operasyonu çıkmasa idi, "Umut Operasyonu" sonuçlandırılacaktı, Abdi İpekçi'nin, Mehmet Ali Kışlalı'nın, Uğur Mumcu'nun, Bahriye Üçok'un katilleri bulunacaktı.
       Ne yazık ki operasyonlar birbiri üzerine geliyor... Zincirleme gidiyor. Bir operasyon öbürünü izliyor. Kamuoyu neyin ne olduğunu şaşırıyor.
       İlksan operasyonu ne zamandı, hatırlamaya imkan yok. Ama Susurluk operasyonunu kimse unutamaz. Kumarhane operasyonu da Susurluk operasyonu ile birlikte yürütülüyordu. Aczimendi operasyonu, Susurluk'tan önce mi idi?.. Belki... Fadime Şahin operasyonu da epey ilgi görmüştü.
       Metin Göktepe operasyonu ile Özdemir Sabancı operasyonu aynı tarihlere rastlar. Müslim Gündüz ve Ali Kalkancı operasyonları bayağı renkli operasyonlardı.
       Bir

Yazının Devamı

1 milyara piyano 10 milyona ders

11 Haziran 2000


       Geçen pazar sabahı İstanbul'da şimdilerde İstanbul Teknik Üniversitesi'nin kullanımında olan "Taşkışla binası"nın küçük bir salonunda "Rita Meter"in öğrencilerinin yıl sonu "piyano resitali"ni izledim. Üç yaşından on altı yaşına kadar çoğu kız piyano öğrencileri birer, ikişer parça seslendirdi.
       Çetin Altan ustanın hayali, köylülerimizin piyano çalmayı, tenis oynamayı öğrenmesidir. Bu gerçekleştiğinde, Türkiye'nin "kara bahtının, kem talihinin" sona ereceğini söyler...
       Ama bırakınız köyleri de... Acaba koskocaman İstanbul'da kaç kişi piyano çalıyor? Kaç kişinin evinde piyano var? Kaç kişi piyano çalmayı yaşamın bir parçası olarak kabul ediyor?
       Eski dönemlerde, piyano bulunmaz bir müzik aleti idi... Fiyatı pahalı idi. Evler küçük olduğundan piyanoya yer ayrılamaz idi. Müzik öğretmeni bulmak zor idi... Müzik öğretmenine verilecek para yok idi. Şimdi devir değişti... Yaklaşık 1 milyar liraya, yani iki adet buzdolabı, üç adet televizyon parasına bir yeni veya kullanılmış piyano satın alınabiliyormuş. Piyano öğretmenleri

Yazının Devamı

Yücel Arzen'den "Gece"

10 Haziran 2000


       Gökhan Zorlusoy'un sazından "Yağmur"u dinleyince, bu türkünün orijinal kasetinin peşine düştüm. Yücel Arzen'in ilk kaseti olan ve Armoni Kasetçilik yapımı "Gece"ye böyle ulaştım. Gece isimli kasette on türkü var. Bir bölümü sadece bağlama eşliğinde, bazıları gitar, keman, çello, kanun, kemençe, flüt, klarnet ve piyano eşliğinde seslendirilmiş.
       Yapımcıdan telefonunu öğrenip Yücel Arzen'i aradım.
       Yücel Arzen, Adana'da doğmuş. Resim, heykel okurken konservatuvara gitmeye karar vermiş. İTÜ Konservatuvarı'nı bitirmiş. Armoni ve piyano üzerine "master" derecesi almış. Ve de beş yıldır sadece "müzik" yaparak yaşamını sürdürüyormuş.
       Üniversite mezunu, evli ve bir çocuklu bir sanatçı, Türkiye'de müzik yaparak hayatını nasıl sürdürür diye meraklandım.
       Yücel Arzen bilmediğim bir sektörü anlattı. İktisat okuyan üniversite mezunu eşi Ayla Hacıoğulları ile birlikte şarkı sözü yazarlarmış. Bu sözleri ve daha başka yazarların sözlerini bestelermiş. Sonra bu besteleri satarmış. Şarkıcılar,

Yazının Devamı

Halkımız otomobil kuyruğunda

9 Haziran 2000


       Anadolu'da bir anlatım vardır... Uzun süredir olmayan bir şey olduğunda "...Görülmemiş devr - i Yusuf'tan beri..." derler. İşte o biçim. 1993 yılından bu yana görülmemiş bir şey oldu. Yılın ilk 5 ayında 156 bin otomobil satıldı.
       1993 yılında ilk 5 ayda 169 bin otomobil satılmış, sonraki yıllarda 5 aylık satış rakamları 70 bine, 80 bine düşmüştü. İyi bir yıl olan 1998 yılında bile 5 ayda satılan otomobil sayısı 119 bin idi. Geçen yıl bu sayı 89 bine gerilemişti. Bu yıl 5 ayda 156 bin otomobil satıldı ama... Bu rakam piyasada otomobil olmadığından halkımız daha fazlasını bulamadığından böyle oldu... Halkımız bulabilse daha fazlasını alacak... Halkımız otomobil kuyruğunda bekliyor... Kuyruktakiler ıstırap çekiyor!..
       Önce kuyruklardan söz edeyim, sonra kuyruktakileri tanıtayım...
       Önceki gün bir okuyucum telefonla aradı "- Sizin çevreniz vardır... Bir Mercedes C - 200 otomobil satın alacağım. Kuyruğa girdim... Taaaa aralık ayında gün verdiler. Tanıdığınız firmalardan birine telefon ediniz de bana bir Mercedes bulunuz" diye

Yazının Devamı