Atı alan Üsküdar'ı geçti

28 Mart 2000


       Cep telefonu beş yıldır Türkiye'de kullanılıyor. İki firma (1) Telsim, (2) Turkcell firmaları beş yıldır cep telefonu işletmeciliği yapıyor.
       Önce her biri 500 milyon dolar ödedi, lisans aldı. Sonra ülkenin her köşesine alıcı verici dikti. Bunun için yatırım yaptı. Sonra teşkilat kurdu. Abone kaydetti. Cep telefonlarını birbiriyle konuşur hale getirdi.
       Geldik 2000 yılına... Telsim'in 2.4 milyon, Turkcell'in 5.6 milyon abonesi var. İki işletmeci firma piyasaya yerleşmiş durumda.
       Derken efendim, "Türk'ün aklı sonradan gelir" ya!.. Bizim devletimizin aklı da sonradan geldi... Türkiye pazarı için iki cep telefonu işletmecisi az... İşletmeci sayısını beşe çıkaracağız... İki işletmeciyi ihale ile belirleyeceğiz. Bir cep telefonu hattını da Türk Telekom işletecek" denildi...
       Şimdi iki işletmeciyi belirlemek için ihale açılıyor...
       İhale açılıyor, iki işletmecinin piyasaya girmesi bekleniyor ama... İşin aması var... Acaba "atı alan Üsküdar'ı geçmedi

Yazının Devamı

Zonguldak "kömüre bağımlı" değişimde

27 Mart 2000


       1970 yılında Zonguldak'ta çalışan nüfus sayısı 42 bindi. Çalışanların yüzde 63'ü madenden, yüzde 14'ü özel hizmetlerden ekmek yiyordu.
       1996 yılında çalışan nüfus 51 bine çıktı. Madenden ekmek yiyenlerin toplam çalışanlar içindeki oranı yüzde 27'ye düştü. Çalışanların yüzde 30'u ticaret, banka ve sigorta işinden geçimini sağlamaya başladı. Özel ve genel hizmetler çalışanların yüzde 27'sini istihdam eder duruma geldi.
       1970'lerde Zonguldak'ta tek ekmek kapısı madendi. Yirmi altı yıl sonra madenin istihdam etkisi azaldı ama kömürün Zonguldak için önemi azalmadı. Zonguldak 1970'ten bu yana büyük değişim içinde ama bu değişim farklı bir değişim. Türkiye'de değişimin sosyal ve ekonomik sonuçlarına önem vermiyoruz. Değişimin izlenebilmesi için belli aralıklarla durum tespitine ihtiyaç var. Bizde bu yapılmadığından değişim izlenemiyor.
       Zonguldak bu bakımdan şanslı. Şehir ve bölge plancısı Engin Erkin Hanım 1973 yılında Zonguldak metropolitan alanındaki (Zonguldak - Kozlu - Kilimli - Çatalağzı yerleşim bölgelerindeki) ekonomik

Yazının Devamı

Çiçekli Mumlar Sokağı

26 Mart 2000


       Çiçekli Mumlar Sokağı, Yılmaz Karakoyunlu'nun yeni romanı. Doğan Kitapçılık tarafından yayımlandı. Bir haftada ikinci baskısı tükendi. Bu yeni romanında Yılmaz Karakoyunlu, "gerçek bir hayat hikayesi"nin etrafında dolanarak 1900 yılının hemen öncesi ve sonrasında Batum ile İstanbul'u anlatıyor.
       Gerçek hayat hikayesi "Mülazım İsmail Halit Beşiktaş"ın hayat hikayesi. "Yüzbaşı Reşit, iki erkek kardeşi Ruslar tarafından kesilince, kız kardeşi Gülistan'ı yanına alarak Batum'dan İstanbul'a gelir. Sarayda görev alır. Kız kardeşi Gülistan'ı Yıldız Sarayı Telgrafhane Müdürü Tevfik Bey ile evlendirir. Tevfik Bey genç yaşta ölür. Tek çocukları Halit Bey'i Gülistan Hanım büyütür. Halit Bey, Harbiye'yi bitirir. O yıllarda Osmanlı İmparatorluğu çalkalanmakta, İstanbul kaynamaktadır. Genç Osmanlı zabiti Halit Bey "Teşkilat - ı Mahsusa"ya katılır. Teşkilat - ı Mahsusa onu Trablusgarb'da görevlendirir. Trablusgarb dönüşü son Osmanlı Şehzadesi Abid Efendi'nin yaverliğine getirilir.
       İstanbul'un işgali ve Milli Mücadele'nin başlaması ile Halit Bey "Anadolu"ya geçmeye karar

Yazının Devamı

Vehbi Koç'un "zar zor" yaktığı ışık sönüyor

25 Mart 2000


       Amerikalılarla Türkiye'de bir ampul fabrikası kurmak Vehbi Koç'un en büyük hayali idi. Bunu "zar zor" başardı. General Electric firması ile ortak oldu. General Electric, harp sonrası Türkiye'de en önemli yabancı sermaye yatırımını yaptı. Türkiye'nin yabancı sermayeli ilk ciddi sanayi kuruluşu olan General Electric ampul fabrikası 30 Nisan'da kapanıyor.
       Vehbi Koç'un "Hayat Hikayem" başlığını taşıyan hatıralarını tekrar okudum. Kitabın 75'inci sayfasında ilk New York seyahatini ve bu seyahatte General Electric'e Türkiye'de fabrika kurdurmak için çabalarını anlatıyor:
       "General Electric firması adeta bir hükümet gibiydi. Türkiye işlerine bakan müdürden başlayarak her kademede müdürlere derdimi anlattım. İş, genel müdür ve idare meclisi başkanı olan Mr. Reed'de bitiyordu. Bana 45 dakika randevu verdi. İngilizce bilmediğimden tercüme dolayısıyla iki misli zaman kayboluyordu. Mr. Reed ahret soruları sordu. 34 dakika o konuştu, 11 dakika ben konuştum. Derdimi anlatamadan 45 dakika bitti. Saatine baktı. 'Gidin' demekti. Bir randevu daha rica ettim. Bir hafta sonra 45

Yazının Devamı

İşçiye "hisse satışı" işletmeyi coşturuyor

24 Mart 2000


       Margaret Thatcher, İngiltere'de 1979 - 1990 yılları arasında başbakanlık yaptı. Özelleştirmedeki başarısı ile sadece İngiliz sanayiini değil, İngiliz ekonomisini de batmaktan kurtardı. Dünyadaki rekabet gücünü artırdı.
       Margaret Thatcher'ın yaptığı "özelleştirme" sadece KİT'lerin hisse senetlerini halka ve işçilere satıştan ibaret değildi.
       Bir farklı felsefesi vardı. Bir farklı yapıda gerçekleşti. Sayın okuyucularıma kısaca anlatayım.
       Thatcher işbaşına geldiğinde, 1979 yılında, İngiltere'de "manzara - i umumiye" şu şekilde idi: Ana sanayi kuruluşlarının ulaştırma, haberleşme, enerji tesislerinin çoğu kamuya aitti. KİT statüsünde idi. Eskimişti. Zarar ediyordu. İşçilerin çoğu kamu işçisiydi. Güçlü sendikaları vardı. Çalışmadan para alıyorlardı. İşyerleri greve gitse, çalışmasa, batsa da umurlarında değildi. Paraları muntazaman ödeniyordu.
       İşçilerin kaldıkları evler, lojmanlar kamuya aitti. İşçi çok az kira ödüyor, kapısının önüne devlet sütünü bırakıyor, çocuğuna bakıyordu.
 &

Yazının Devamı

TÜPRAŞ özelleşmiyor "halka arz" ediliyor

23 Mart 2000


       Bir "KİT"in, (kamu iktisadi teşekkülünün) özelleştirilmesi demek, yönetim sorumluluğunun "kamu"dan çıkması demektir.
       Eğer kamu mülkiyetinde kalan hisse senetleri, o işletmenin yönetiminde kamunun hakimiyetini sürdürmesine imkan veriyor ise "özelleştirme" söz konusu değildir. Bu şekilde hisse senedi satışına "halka arz" denilir.
       Kamunun bir işletmenin yönetiminde hakimiyetini sürdürmesi için illa da hisse senetlerinin yüzde 51'ini elinde bulundurması gerekmez. Eğer hisseler halka arz edilmiş, çok yaygın bir dağılım gerçekleşmiş ise, kamunun elinde tutacağı daha düşük orandaki hisse senedi ile de yönetimdeki hakimiyetini sürdürmesi mümkün olabilir.
       Kamunun mülkiyetindeki Petrol Ofisi'nin satışında çoğunluk hissesi blok halinde satıldı. Petrol Ofisi'nin yönetim hakimiyet kamunun elinden çıktı. Bu gerçek "özelleştirme"dir.
       Fakat TÜPRAŞ'ta durum farklıdır. TÜPRAŞ'ta çoğunluk hissesi kamunun mülkiyetinde kalıyor. Bu nedenle hisse senedi satışı "özelleştirme" değil, TÜPRAŞ hisselerinin

Yazının Devamı

Dört yıllık işi 29 yılda bitirebiliyoruz

22 Mart 2000


       Devlet kuruluşları bütçede para olmadığını bile bile ihale açıyor. Müteahhitlerle sözleşme yapıyor. Müteahhit işe başlıyor. Ama müteahhide ödeme yapılamıyor.
       Bir yıl 9 ayda bitecek iş, 15 yılda (evet 15 yılda) bitirilebiliyor. Dört yıl, dört ayda bitecek iş 29 yıl sürüyor.
       Bu kadar süre içinde yapılan işin niteliği değişiyor. Bazı durumlarda ihtiyaç ortadan kalkıyor. Bazı durumlarda teknoloji değişiyor. Araziyi sulamak için ihale açılıyor, on beş yılda tarım arazisi sanayi arazisine dönüşüyor. Sulama tesisleri tamamlandığında hiçbir işe yaramıyor.
       Türkiye İnşaat ve Tesisat Müteahhitleri İşveren Sendikası (İntes) tarafından yayımlanan derginin son sayısında İntes Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Şencan'ın bir yazısı var.
       İbrahim Şencan yazısının sonuna kamu yatırımlarının uzun sürede nasıl tamamlandığını göstermek için örnekler eklemiş. Sayın okuyucularıma ben de bir baraj, bir karayolu ve bir sulama yatırımının nasıl sürüm sürüm süründüğünü anlatacağım.
    &nbs

Yazının Devamı

Ayşe Hanım Teyzem "hisse" peşinde

21 Mart 2000


       Ayşe Hanım Teyzem "- TÜPRAŞ hissesi satın alayım mı?" diye soruyor. "- Neden?" dedim. "- Eee... Herkes alıyor, ben neden almayayım?" diyor.
       Anlatmaya çalıştım: "- Ayşe Hanım Teyzeciğim, herkese bakarak hisse senedi satın alınmaz. Siz kendi durumunuza bakınız..." O ise ısrarcı. "- Ama evladım herkes borsada şakır da şukur para kesiyor... Milyarder oluyor..." Tekrarladım. "- Ayşe Hanım Teyzeciğim, siz herkese bakmayınız, kendinize bakınız. 19 Ocak 2000 tarihinde 2 milyar 41 milyon lira para yatırarak borsaya girmiştiniz... Bakınız bakalım o günden bu yana yatırdığınız para ne olmuş? O portföyü satıp da mı TÜPRAŞ alacaksınız? Yoksa, repodaki paranızı mı bozduracaksınız?"
       Ayşe Hanım Teyzem "bilenmiş" bir yatırımcı olmuş: "- Halka açılan şirketlerin hisselerini önceden satın alıyormuşsun. İki gün sonra bu senetler borsada alınıp satılmaya başlandığında fiyatları havalara çıkıyormuş. Hemen satıyormuşsun. Dünya kadar kar ediyormuşsun... Ben de bunu yapacağım" diyerek direniyor.
       Ayşe Hanım Teyzem'e anlatmaya çalıştım: "(1)

Yazının Devamı