Yalçın Küçük "Aydınlık Zindan"da

12 Mart 2000


       Yalçın Küçük, Türkiye'de genel kabul görmüş ve kalıba bağlanmış fikir ve eylem çizgisinin dışına çıkan bir entelektüel, bir yazardır. Genel kabul görmüş fikir ve eylem çizgisi doğrultusunda belirlenen yürürlükteki "kanun maddelerine" aykırı davrandığı için de suçlu kabul ediliyor. Ömrünün büyük kısmı hapiste geçti, hapiste geçiyor.
       Ama o, hapse girdiği için, hapse girmemek için fikir ve eylem çizgisini değiştirmiyor. Acaba o mu doğru yolda, yoksa genel kabul görmüş ve kalıba bağlanmış fikir ve eylem çizgisi içine hapsolanlar mı doğru yolda?
       Acaba toplumda herkesin aynı şekilde düşünüp, aynı eylem içinde olması mı gerekir? Hangi fikir, hangi eylem doğru, hangisi yanlıştır?
       Kapitalist dünyanın ilahlarından Soros "Açık Toplum" hayalini anlatırken şunları söylüyor, "Açık Toplum, hepimizin eksik bilgilerle hareket ettiğimiz ilkesine dayanır. Asıl gerçeği kimse bilmez. Bu nedenle eleştirel bir düşünce sistemine sahip olmamız gerekir... Azınlıkları, farklı düşünenleri, yazanları, farklı yaşayanları korumalı ve görüşlerine

Yazının Devamı

Kurtalan'ı kilim kurtarıyor

11 Mart 2000


       Kurtalan'ın "kara bahtı, kem talihi"ni, kaymakamlığın kurduğu kilim atölyesi değiştirdi.
       Bir kilim atölyesi Doğu Anadolu'da bir şehrin yüzünü nasıl güldürür? Üç - beş kuruşluk imkan ve de birilerinin öne atılmasıyla bir şehrin kaderi nasıl değişir? Sayın okuyucularıma bunları hikaye edeceğim.
       Kurtalan, Siirt'e 23 kilometre uzaklıkta, demiryolunun Doğu'daki en uç noktasında kurulan bir "istasyon" şehri... Dağdaki "Garzan" halkı ovaya indirildi. Demiryolu istasyonu çevresi iskana açıldı. Ve de Kurtalan şehri ortaya çıktı. Merkezde 25 bin, köylerde 25 bin nüfus var. Terörde bolca göç aldı. Şimdilerde asayiş "berkemal". Gündüz, gece insanlar emniyet içinde.
       Şehirde özelleştirilen bir çimento fabrikası var. Başkaca sanayi tesisi nedir diye sual ederseniz, un fabrikasından başka bir şey yok. Kurtalan halkı tütün eker, hayvan besler işte o kadar. Şehirde zaten işsizlik vardı, göçle gelenlerle işsizlik arttı mı arttı.
       Kurtalan'ın kaderini değiştiren adım 1997 yılında atıldı. Siirt

Yazının Devamı

Sanayi üretimi geçen yıldan ileri öncekilerden geri

10 Mart 2000


       Devlet İstatistik Enstitüsü her ay 403 önemli sanayi maddesinin üretim rakamlarını derliyor. Üretim rakamlarını değer olarak değil, "ton, litre, metre" olarak derliyor. Sonra her maddenin bir ay önceye göre üretiminde ne kadar değişim olduğunu belirliyor. Kolaylık olsun diyerek 1997 yılının aylık sanayi üretimler ortalaması 100 kabul edildi. Buna göre her ayın sanayi üretimindeki değişim rakamı veriliyor.
       1997 yılının aylık sanayi üretim ortalaması 100 kabul edildi ama 1997 yılının Ocak ayında (dikkat buyurunuz sadece ocak ayında) sanayi üretimi 88.7 idi. Yıl içinde aylık üretim sayısı indi, çıktı sonunda ortalama 100.0 olarak gerçekleşti.
       Bu tip hesaplamaya endeks deniliyor. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün 1997 yılı 100.0 esası ile yayımlandığı sanayi üretimindeki gelişmeleri gösteren bilgiler de "Aylık Sanayi Üretim Endeksi" olarak adlandırılıyor.
       Devlet İstatistik Enstitüsü 2000 yılı Ocak ayı sanayi üretim endeksinin 85.3 olduğunu açıkladı.
       Bu rakam, 1999 yılı Ocak ayının

Yazının Devamı

İçerideki fiyat artışı ihracatçıyı "vuruyor"

9 Mart 2000


       Döviz fiyatlarını kazığa bağladık. Döviz fiyatı Merkez Bankası'nın "emir ve kumandası"nda artıyor. Döviz sepeti ocak - şubat aylarında yüzde 4.2 arttı.
       Ama geliniz görünüz ki, fiyatlar "emir ve kumanda" dinlemiyor. Aldı başını gidiyor. Ocak - şubatta toptan eşya fiyatları yüzde 10.1 arttı.
       Bu demektir ki, ihracatçının üretimde kullandığı malların fiyatı yüzde 10.1 artarken, ihracatçının döviz karşılığı eline geçen Türk Lirası'ndaki artış yüzde 4.2'de kaldı.
       Sadece bu fiyat ve kur makasından ihracatçının iki ayda, Türkiye'ye getirdiği her 100 liralık dövizdeki kaybı (reel/enflasyondan arındırılmış döviz gelirindeki eksilme) 5.6 lira oldu. Bu bütün ihracatçıların başına gelen bir şey.
       Tekstil, giyim ve konfeksiyon ihracatçılarının durumu daha da kötü. Tekstil, konfeksiyon ve giyim sanayicileri genelde pamuğa dayalı hammadde, ara malı kullanıyor.
       Pamuk fiyatlarında yılbaşından bu yana yüzde 30 dolayında artış oldu. Pamuk fiyatı

Yazının Devamı

Pamuk fiyatı hem dışarıda, hem içeride artıyor

8 Mart 2000


       Ekim ayı başında İzmir Borsası'nda pamuğun kilosu 485 bin liraya satılıyordu. Yılbaşında 630 bin liraya satılır oldu. Şimdilerde 890 bin liradan işlem görüyor.
       Pamuk fiyatlarındaki artış Türk ekonomisini çok, hem de pek çok ilgilendiriyor. Çünkü pamuk fiyatı iplik, kumaş ve giyim sanayiinin fiyatını belirliyor.
       İplikçi, fiyatı ne olursa olsun pamuğu alırım diyemiyor. Kumaşçı fiyatı ne olursa olsun ipliği alırım diyemiyor. Giyim sanayiindekiler fiyatı ne olursa olsun kumaşı alırım diyemiyor.
       Acaba durup dururken pamuk fiyatı neden arttı?
       Yıllık pamuk tüketimimiz yaklaşık 1 milyon 200 bin ton. Yaklaşık 800 - 850 bin ton pamuk üretiliyor. Türkiye herhalde pamuk ithal etmek zorunda. Pamuk ithalatında engel yok. İsteyen istediği yerden pamuk getirebilir. Gümrüğü, fonu yok. Yükü nakliye ücreti.
       Büyük ölçüde pamuk kullananlar ithalatı kendileri yapıyor. Günde 5 - 10 ton pamuk işleyen sanayici için bu imkansız. Onlar pamuğu genelde Tariş,

Yazının Devamı

Talep arttıkça 1999'dan kalan zamlar yapılıyor

7 Mart 2000


       Hani yaprak kımıldamıyor diyerek ağlaşıyorduk ya... İşte o yapraklar kımıldamaya başladı... Talep yavaş yavaş canlanıyor. Talebin canlanması üreticilere "yapamadıkları zamları fiyatlara bindirme" şansı yarattı.
       Fiyat artışlarının beklenenin üzerinde gerçekleşmesinin nedeni, 1999 yılında yapılamayan zamların, gecikmeli de olsa, fiyatlara eklenmesidir.
       Şubatta başlayan zam fırtınası (maalesef) martta da devam ediyor. Mart ayında da fiyat artışları yüksek çıkacak.
       Çarşıyı pazarı dolaşınız, cebinizden çıkan paraya bakınız... Ne yazdığımı daha iyi anlarsınız.
       Hükümetin enflasyon hedefinin tutması, istikrar programının selameti "teorik olarak" ortada dolanan sözlerdir. Serbest piyasa ekonomisinde fiyatlar ortada dolanan sözlere göre değil arz ve talebe göre oluşur.
       Fiyatı belirleyen kişi ve kuruluşlar karşı tarafın ödemeye hazır olduğu rakama kadar fiyatı yükseltir.

Yazının Devamı

Atik Ali Paşa

6 Mart 2000


       İstanbul'da Beşiktaş'ta yol ile deniz arasındaki arsada yıllardır yarım kalmış bir bina vardır. Tamamlanamamış bu binanın yerinde eskiden Atik Ali Paşa Hazretleri'nin yalısı varmış. Yalı yanmış kül olmuş. Onun arsasına başka binalar yapılmış. O binalar Sayın Kenan Evren'in Cumhurbaşkanlığı zamanında istimlak edildi. Yıkıldı. Yerine "Devlet Konuk Evi" yapımı için yola çıkıldı. Sonra para bulunamadığından kabası çıkmış binalar kaderine terk edildi.
       Politikacıların yakınları bu binalara göz koydu. Binalar binde 3 kar payı karşılığında politikacıların yakınlarına tahsis edilirken kamuoyunda oluşan tepki yüzünden tahsisten vazgeçildi.
       Bunun üzerine Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yarım kalan binaları 5 yıldızlı turistik otel olarak değerlendirilmesi şartı ile mülkün 49 yıl süre ile kiralanmasını ihaleye çıkardı. Dikkat buyurunuz. Mülkiyet devri yok. Mülkiyet kamuda kalıyor. İhaleyi kazanan 49 yıllık kira karşılığı devlete peşin bir ödeme yapacak. Sadece onunla kalmayacak binayı otele dönüştürmek için para harcayacak.
      

Yazının Devamı

Doğan da ölmüş

5 Mart 2000


       Otomobilde dört kişi imişler. Doğan şoförün yanında oturuyormuş. Otomobil devrilmiş. Üç kişiye bir şey olmamış. Doğan ölmüş.
       Doğan benim dostumdu. İstinye'deki Süreyya Lokantası'nı işletiyordu. Süreyya tipi lokanta geleneğini sürdürüyordu.
       Sayın okuyucularıma önce Süreyya'yı tanıtayım. Sonra Doğan'a döneyim. "Süreyya tipi lokanta"yı anlatarak yazıyı bitireyim.
       Efendim Süreyya'nın esas ismi Serj. Serj, Rus ordusunda teğmen iken, ihtilal sonrası kaçan Beyaz Rusları getiren bir gemi ile 1917 yılında İstinye'de sahile çıkmış.
       İstinye Tersanesi'nde iş bulmuş. Aynı gemi ile Türkiye'ye gelen Beyaz Rus Anavasiliye ile evlenmiş. O sırada gene bir başka Beyaz Rus olan Karpiç, Ankara'da lokantasını açıp, işini geliştirince bunları Ankara'ya çağırmış. Atatürk de Serj'i "Süreyya", Anavasiliye'yi "Asiye" yapmış.
       Önce Karpiç'in yanında çalışan Süreyya, 1942 yılında Ankara'da kendi lokantasını "Süreyya" ismi ile açmış.

Yazının Devamı