Düzce'deki KOBİ'nin ABD'den alacağı mal yok. Derdi mal satmak

20 Kasım 1999


       Düzce'de ahşap parke üreten fabrikanın çatısı olduğu gibi makinelerin üzerine inmiş. Ne bina kalmış, ne makine... Fabrikanın sahibi, yanında iki üç arkadaşı, yıkıntının karşısına geçmiş, kara kara düşünüyor. Yağmur bardaktan boşanırcasına insanları ve yıkıntıları ıslatmaya devam ediyor.
       Geçmiş olsun diyerek yaklaştım... Fabrikanın sahibi "- Geçti ama kötü geçti..." dedi. Yakındı: "- Ekonomik durgunluk nedeniyle satış durmuştu. Çek ve senet verenler borçlarını ödemiyordu. Buna karşılık bankalar kredi ve faiz alacakları için bizi sıkıştırıyordu. Fabrikayı ya bankalara teslim edecektik ya da satışa çıkaracaktık... Şimdi ortada fabrika kalmadı. Ama borçlarımız olduğu gibi duruyor. Faizleri de katlanarak çığ gibi büyüyor."
       ABD Başkanı Clinton'ın, depremden zarar gören KOBİ'lerin (Küçük ve Orta Boy İşletmelerin) üretime geçmesine yardımcı olmak için Amerikan Eximbank'ından Türkiye'ye verilmesine aracılık ettiği 1 milyar dolarlık kredinin işe yarayıp yaramayacağını tartıştık.
       Fabrikası enkaz yığını haline gelen KOBİ

Yazının Devamı

Bakü - Ceyhan için "imza" var "para" yok

19 Kasım 1999


Dün sabah dolmuşun şoförü sevinçli idi: "Bakü - Ceyhan işi bugün tamam oluyormuş abi..." diyordu. "- Bakü - Ceyhan işi tamam olunca ne olacak?" diye sordum. Önce duraladı. Sonra cevapladı: "- Çok şey olacak abi... Türkiye petrole kavuşacak... Petrolsüz kalmaktan kurtulacağız. Petrol ucuzlayacak... Petrol zengini olacağız... Baksana kaç yıldır hükümetler sadece bununla uğraşıyor... Clinton bile bunun için geldi..."
Dolmuşun içinde neyin ne olduğunu anlatmaya kalksam adamcağızın neşesi kaçacak... Petrolü çıkaran biz değiliz. Boru bizim olmayacak. İçinden geçen petrol bizim olmayacak, Ceyhan'daki tesis bizim olmayacak. Ceyhan'a akan petrolü kime ve kaç paradan satacaklarına başkaları karar verecek. Biz sadece borular topraklarımızdan geçiyor diye yılda 100 milyon dolar geçiş parası alacağız... İşte o kadar diye anlatsam ne işe yarayacak... Sustum.
Anladım ki, Bakü - Süpsa hattı, halkımıza mal olmuş bir dava haline gelmiş. Halkımız boru döşenince çok şeyler olacağını sanıyor...
Dün bütün gün TV haberleri Bakü - Ceyhan boru hattı için imza atıldı atılıyor... Boğaz'da gemide atılacak... Hayır sarayda atılacak... şeklinde haberler verdi. Nihayet imza atıldı...
Oh... "Bu iş de

Yazının Devamı

Düzce'de bir "Kamikaze" dalışı 50 milyon lira

18 Kasım 1999


       Gece başlayan yağmur şakır şakır insanı ıslatıyor, insanın iliklerinin içine geçiyor.
       Biz "Kamikaze" peşindeyiz. Kamikaze'lerin hepsi meşgulmüş. Biri bulundu. Sıkı bir pazarlık yapıldı. "Arkadaşımla birlikte enkaza dalış yaparım. Mutfak 50 milyon. Buzdolabı ile bulaşık makinesini çıkarırım. Mutfak dolapları benim... Oturma odasına dalarım. 50 milyon... Televizyon ile kanapeleri çıkarırım. Masa, sandalyeler ve perde benim..." diyor.
       El sıkıştık... Başka çare yok... Artçı depremler sürüyor. Yıkıntı bütünüyle çöktü çökecek... Yeğenlerim yıkıntının karşısındaki arsada kurdukları uydurma naylon depremkonduda iki gündür enkazdan bir şeyler kurtarılmasını bekliyor.
       Doğrusunu isterseniz, "Horozcular", "Kamikazeciler"den daha iyi çalışıyor. Onların ücreti iki misli ama, yaptıkları iş sağlam. Horozcuların binaların en üst katına kadar uzanabilen tekerlekli bir vinçleri var. Vincin ucuna ahşap bir platform bağlamışlar. Platforma da iki kişi çıkmış. Platformu eşya çıkarılacak pencereye yaklaştırıyorlar. İki kişi eşyaları

Yazının Devamı

AGİT bir aslandır kükrer... Ama dişi yoktur ısıramaz!

17 Kasım 1999


       AGİT bir aslandır. Bolca kükrer... Ama dişi olmadığından ısıramaz. AGİT batıdan doğuya 55 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getiren, "teşkilatı olmayan bir teşkilattır." Çok fazla konu ile ilgilenir. Toplantıda karar alınabilmesi oybirliğine bağlıdır. Tabii ki 55 ülkenin bir konuda oybirliğine varabilmeleri için kararın "sulandırılmış" olması, isteyenin istediği yana çekebileceği "elastikiyete sahip olması" şarttır. Oybirliği ile alınan kararların hiçbir yaptırım gücü yoktur.
       AGİT toplantıları önemli konuların tartışılmasına (sadece ve sadece tartışılmasına) imkan verir. Devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı toplantılar ikili görüşme fırsatı doğurur. Toplantı sırasında "politika panayırı" kurulur. İşi olan, akıllı olan bu panayırda istediği devlet adamını köşeye sıkıştırıp ayak üzeri kulis yapar. İş bağlar.
       AGİT toplantılarının birinin İstanbul'da yapılması, dünya politikasında ağırlığı olan devlet adamlarının İstanbul'a gelip bu vesile ile Türkiye'nin sorunlarına ilgi duymalarına zemin hazırlayacaktır.
    &n

Yazının Devamı

Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş

16 Kasım 1999


       Clinton,Çankaya Köşkü'nün kapısında üç önemli mesaj verdi: (1) 'Beş gün kalıp, Türkiye'nin bütün sorunlarıyla ilgileneceğim' dedi. (2) 'Türkiye'nin AB içinde yer alması gerekir. Bu konuda Türkiye'yi destekliyeceğiz' dedi. (3)'Deprem bölgesindeki sanayinin ayağa kaldırılması için küçük ve orta boy sanayi işletmelere kredi sağlayacağız. ABD Eximbank'ından 1 milyar dolarlık imkan aktaracağız' dedi.
       Clinton Çankaya Köşkü'nün kapısında bunları söyleyince Borsa tırmanışa geçti. Borsa'nın tırmanışı, ABD Başkanı'nın sözlerinin iş çevrelerine nasıl bir "moral" verdiğinin göstergesidir.
       Şu anda Türkiye'nin "moral"e ihtiyacı var... Hem de çok var... Çünkü üst üste gelen felaketler, depremler, sorunlar Türk halkını bunaltmış durumda.
       Bir zamanlar Milliyet Gazetesi'nde "Hoş Memo" isminde bir çizgi roman yayınlanırdı. Hoş Memo'nun başının belası bir "Kara Bulut" vardı. Her yer günlük güneşlik iken bu "Kara Bulut" Hoş Memo'nun tepesinden eksik olmaz, yağmur yağdırır, şimşek çaktırır, Hoş Memo'nun hayatını karartırdı...
&

Yazının Devamı

Sigorta yaptırmayan kaybediyor, kaybedecek

15 Kasım 1999


       Eviniz var ise, depreme karşı sigorta ettiriniz. Sigorta şirketleri sadece deprem sigortası yapamıyor. Deprem sigortası yangın sigortasına bağlı olarak yapılıyor. Yangın sigortası da (1) Sadece bina, (2) Sadece bina içindeki eşya, (3) Bina ve eşya sigortası olarak yapılıyor.
       (1) 20 milyar lira değerinde ve konut olarak kullanılan bir binanın yangın sigortası (su basması dahil) yılda 20 milyon lira dolayındadır. Buna deprem riski (sigortası) da eklenince yıllık ücret 70 milyon liraya çıkar.
       (2) 20 milyar lira değerinde bir konut eşyasının yıllık sigortası yaklaşık 60 milyon liradır. Buna deprem teminatı (sigortası) da eklendiğinde yıllık ödeme 110 milyon liraya çıkar.
       Eğer bir aile kendi malı olan konutta oturuyor ise hem bina, hem deprem sigortası yaptırması gerekir. Bu durumda 20 milyar liralık bina ve içindeki 20 milyar liralık eşya için ödenecek sigorta ücreti yılda yaklaşık 180 - 200 milyon liradır.
       Eğer bir aile, başkasına ait binada kira ile oturuyor ise, sadece

Yazının Devamı

Can önemli ama... Mal da canın yongası

14 Kasım 1999


       Ben Düzce'de doğdum. Düzce'de benim doğduğum evin yerinde şimdi boş bir arsa var. Ben bu satırları yazarken Düzce'deki akrabalarım canlarını bağışladığı için Tanır'ya şükrederek tek varlıkları olan ve toprağa gömülen evlerinin karşısında bekleşiyorlardı... Depremde canlarını kurtarmışlardı ama, malları gitmişti. Çöken binada kalan evraklarını, kıymetli varlıklarını çıkarıp çıkaramayacakları arayışında bütün geceyi ve günü sokakta geçirmişlerdi.
       Yeğenimin büyük oğlu Cem üniversiteyi bitirdi. Askerlik görevini tamamladı. İstanbul'da iş arıyor. Dostumuz Atıl Saryal iş bulmasına yardımcı olmaya söz verdi. Atıl Saryal'dan uzun süredir haber gelmedi. İstanbul'da haber beklemeyi sürdürdüklerini sanıyordum. Annesi ile birlikte cuma öğleden sonra Düzce'ye dönmüşler. Eve yerleşmişler. Annesi çorba pişirirken deprem vurmuş. İstanbul'dan ayrıldıklarından haberim olmadığı için depremi duyar duymaz İstanbul'daki adreslerinde aradım... Eyvah yoklar... Düzce'ye döndüklerini anladım... Telefonlar kesik... Çaresiz bekleyiş içinde iken, Düzce'de yakınlarım olduğunu bilen Hasan Pulur Ağabey aradı... "Ne

Yazının Devamı

8 milyar dolarlık tank alıyoruz

13 Kasım 1999


       Türkiye şu anda dört büyük ülkenin sahip olduğu tanktan daha fazla sayıda tanka sahip ve bu tankları çalıştırıyor. Bu dört ülke Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere. Bu dört ülkenin sahip olduğu tankların toplamı 3 bin 681 iken Türkiye'nin 4 bin 205 tankı var.
       Türkiye, 7 bin 684 tankı olan ABD'den ve 5 bin 510 tankı olan Rusya'dan sonra dünyada en çok tankı olan üçüncü ülke konumunda.
       Türkiye şimdi bin tank daha almak üzere ihale açtı. Bu bin tankın maliyetinin 8 milyar doları bulacağı hesaplanıyor. Türkiye'nin tank siparişi son yirmi yılın en büyük siparişi olduğu için silah üreticileri birbirleriyle yarışıyor.
       Türkiye'nin tank siparişi, 20 yılı kapsayan ve toplam maliyeti 150 milyar doları bulan Silahlı Kuvvetler'in modernizasyonu projesinin bir parçasını teşkil ediyor.
       Sayın okuyucularıma bu bilgileri 9 Kasım 1999 tarihli "The Wall Street Journal" gazetesinin 16'ncı sayfasında yayımlanan Edward Taylor imzalı yazıdan aktarıyorum. Aynı yazı ile birlikte yayımlanan

Yazının Devamı