IMF vermese de döviz buluyoruz

22 Şubat 1999


BU Türkiye, acayip bir Türkiye... Herkesin aklını karıştırdığı gibi IMF'cilerin de aklını karıştırıyor. IMF'ciler ne yapacaklarını şaşırıyor. IMF Türkiye'ye yeşil ışık yakmıyor. Para vermiyor. Türkiye gidiyor. Avrupa piyasalarından istediği kadar para buluyor.
Olacak iş mi bu?.. Ama oluyor. Burası Türkiye abicim!..
Sayın okuyucularım, size güzel haberlerim var: Türkiye 1999 yılında da dövizsiz kalmayacak. Enflasyona, istikrarsızlığa, seçim ortamına, içteki dıştaki sorunlara rağmen Türkiye döviz kredisi bulacak. Bulduklarımız, bulacaklarımızın teminatıdır!..
- 1998 Kasım ayında 3 yıl vade, yüzde 9.5 faiz kuponu ile 1 milyar Alman markı bulduk.
- 1998 Aralık ayında 10 yıl vade (5 yılda geri satma opsiyonu) ve yüzde 12 faiz kuponu ile 200 milyon Alman markı bulduk.
- 1999 Şubat ayında 4 yıl vade yüzde 9.25 faiz kuponu ile 750 milyon Alman markı bulduk.

Yazının Devamı

Bizans'ın "mor"u Galatasaray'da sergileniyor

20 Şubat 1999


İSTANBUL Boğazı'nın iki yamacını ilkbaharda erguvanlar renklendirir. İstanbul, mor - mor, erguvan - erguvan olur... Yamaçlardaki erguvanların Bizans'ın mirası olduğunu, İstanbul'u her ilkbahar renklendiren morun, erguvan renginin "Bizans'ın rengi" olduğunu pek az kişi bilir.
İstanbul'da açılan "Akdeniz'in mor bin yılı" isimli sergi unutanlara, bilmeyenlere Bizans'ı anlatıyor, hatırlatıyor.
Ben de yürüdün bu sokakta,
durup denize baktım bu balkondan.
Asker, rençber ya da imparatordum,
ne farkeder! Yaşadım

Yazının Devamı

Kapı ve pencerede plastikçiler savaşıyor

19 Şubat 1999


HALKIMIZ plastik kapıyı ve pencereyi sevdi. Bunun üzerine plastik kapı ve pencere üretimi pazarında patlama oldu. Ama geliniz görünüz ki, pazar "ölçüsüz patladı!" Üretici ve satıcı sayısı talebin üzerine çıktı. Derken efendim, kriz nedeniyle inşaat kesimi frene basınca ve de kriz nedeniyle ödemeler gecikince sektörün neşesi kaçtı.
Plastik kapı ve pencere nedir? Önce onu anlatayım. Sonra pazarın durumuna geçeyim.
Petkim tesisinde petrolden plastik hammaddesi üretiliyor. Bu hammaddeyi satın alanlar, özel makinelerde eritiyor. İçine tuz, biber eker gibi katkı maddesini ekliyor. Sonra da altışar metre uzunlukta "profil" denilen plastik çubuklar haline getiriyor.
Bu plastik çubuklar, ölçüye göre kesilip biçilerek, pencere haline, kapı haline getiriliyor. Tabii ki pencere ve kapı haline getirilirken bunlar içlerine demir çubuklar konularak güçlendiriliyor. Yanaklarına hava geçirmemesi için lastik bantlar geçiriliyor. Kulp takılıyor. Kol takılıyor.
Türkiye'de kapı ve pencere için plastik profil üreten kırkı aşkın plastik üreticisi fabrika, plastik profil ithal eden onu aşkın firma var.
1998 yılında Türkiye'de

Yazının Devamı

Çiller'e göre "halkımız çare istiyor"

18 Şubat 1999


TANSU Çiller, "Anadolu"yu gezmiş. Anadolu izlenimlerini anlatıyor:
Siz işin "garabetine bakınız"!.. Eskiden politikacıların ömrü Anadolu yollarında tükenirdi. Şimdi politikacılar iki şehirde dolanıp duruyor. Ankara bir, İstanbul iki... Bu nedenle Anadolu'yu gezmek bir ayrıcalık oluyor. Anadolu'daki insanların söyledikleri onları şaşırtıyor. Çiller diyor ki, "- Anadolu'yu gezdim. Halkımız suskun değil. Konuşuyor. Ama dinleyen yok. Halkımızın dağarcığında bin yıla yetecek kadar "vaat" birikmiş. Bin yıllık vaat "stoku" var. Halk "vaat" değil, "çözüm" istiyor. Halk bilgisiz değil. Halk sorununu biliyor. Hatta çözüm yolunu söylüyor. Halk çözmek istiyor. Halkı bıraksak kendi sorununu kendi çözmeye hazır. Çözümü omuzlamaya hazır. Ancak halk devre dışı. Halktan sadece seçimde "sandığa gidip oy kullanması" onun dışında sesini çıkarmaması isteniyor. Cumhuriyet'ten bu yana "Milli İrade" ilkesinin bayraktarlığı yapılıyor. Ama "Milli İrade" gerçekleşemiyor".
Bunları dün sabah Tansu Çiller söyledi. Dün sabah Çiller İstanbul'da Ceylan İntercontinental Oteli "Balo Salonu"nda seçim programını medyada çalışanlara anlattı. Daha önce de Mesut Yılmaz ANAP'ın

Yazının Devamı

Beşiktaş'a "Four Seasons" geliyor

17 Şubat 1999


BEŞİKTAŞ'ta Boğaz'ın kıyısında Kenan Evren döneminde "Konuk Evi" olarak kullanılmak üzere yapımına başlanan binalar "Atik Ali Paşa Yalısı" diye adlandırılıyor. Binaların daha önce aynı yerde bulunan yalı ile ilgilisi, ilişkisi yok.
Yapımı yarım kalan bu binaların irtifak hakkının (mülkiyetinin değil, kullanma hakkının) devri için açılan ihaleyi Yapı Kredi Bankası'nın sahip olduğu Sultanahmet Turizm ile, Sultanahmet'deki eski Dersaadet Cinayet Tevkifhanesi'ni (hapishaneyi) otele dönüştürüp işleten "Four Seasons Hotels" firması kazandı.
Yapı Kredi Bankası'nın sahip olduğu Sultanahmet Turizm firması hapishaneyi dünyanın en lüks otellerinden biri haline dönüştüren kuruluş.
Four Seasons Otel firması ise, dünyadaki lüks otel zincirlerine eklediği Sultanahmet'teki oteli kısa sürede tepeye çıkardı. Sultanahmet'teki otel Türkiye'de odası en pahalı, Türkiye'de ve Avrupa'da en fazla doluluk oranı ile çalışan otel haline geldi. 1998 yılında ortalama oda satış fiyatı 329 dolar, ortalama doluluk oranı yüzde 78 idi. 1998 yılında Sultanahmet'teki otelden sonra gelen Türkiye'nin en pahalı otelinin ortalama oda fiyatı 80 dolar daha ucuz, 250

Yazının Devamı

"Cine Alhambra" yandı

16 Şubat 1999


ELHAMRA Sineması yandı. Elhamra Sineması ile birlikte bir tarih yandı.
Elhamra'nın geçmişi 1827 yılına uzanır. Guistiniani adında bir Cenevizli, Galata'da çalıştırdığı tiyatroyu kapayarak Pera'ya taşınınca burada Fransız Tiyatrosu adını verdiği bir bina yaptırmıştı. Tiyatro 1831 yangınında yandı. Guistiniani yanan binanın yerine aynı yıl içinde yeni bir tiyatro binası yaptırdı. 1861 yılında tiyatronun girişine "Palais de Cristal" Kristal Saray adını taşıyacak bir balo salonu eklendi.
Fransız Tiyatrosu ve Kristal Saray'ın tam karşısındaki Concordia Gazinosu yıkılıp, onun yerine Saint Antoine Kilisesi yapımına başlanınca hem tiyatro hem balo salonu bilinmeyen bir nedenle kapandı.
Bina Osmanlı - Avusturya halı ve mobilya firması tarafından kullanıldı. 1920 yılında binayı alan Arapzade Sadi Bey, (Sait Adapazarlı) yeniletti. Han haline dönüşen binadaki eski tiyatro salonu 1923 yılında "Cine Alhambra" (Elhamra Sineması) olarak işletmeye açıldı. 1936 - 1944 yılları arasında ismi Sakarya Sineması oldu. 1958 yılından sonra burada Sururi Kardeşler'in İstanbul Tiyatrosu temsiller verdi. İstanbul Tiyatrosu 1970'lerde kapanınca salon bir

Yazının Devamı

Çiller "değişeceğini, değiştireceğini" söylüyor

15 Şubat 1999


TANSU Çiller'in önümüzdeki seçimler için hazırladığı program "değişim" vaadi üzerine oturtulmuş. Madem ki bu ülkede hiçbir şey iyi gitmiyor, "bunların hepsini değiştirmek gerekir." Demokrasi değişecek, devlet yeniden yapılanacak, adalet sistemi değişecek, sağlık sistemi değişecek.
Tabii ki bütün bunların olabilmesi için Tansu Çiller ve Doğru Yol Partisi de değişecek.
Mesut Yılmaz, seçimler için hazırladığı programı "sessiz çoğunluğa" dayandırmış, "ANAP'ın alternatifi şer kuvvetleridir, yarınınızı ve çocuklarınızı kime emanet edeceğinizi iyi düşünün" demişti.
Tansu Çiller ise, 1946 yılında "Yeter, söz milletindir" sloganı ile demokrasi mücadelesini başlatan Demokrat Parti'nin varisi olarak DYP'nin bu seçime "Hak milletin olacak" sloganı ile gireceğini söylüyor.
Bir parti başkanı için ve de bir parti için "değişmek kolay" da "değiştirmek çok zor." Anayasa'yı, yasaları, bürokrasiyi değiştirmek parlamentodaki oy çokluğuna bağlı. Ekonomiyi, hatta adalet sistemini, sağlık sistemini, eğitim sistemini değiştirmek ise paraya bağlı.
Para demek, üretim demek. Üretim artmadan hiçbir şey yapılamaz. Değişim

Yazının Devamı

New York'ta "Mavi Oda"

13 Şubat 1999


GEÇEN cumartesi Hürriyet gazetesinin arka sayfasının dörtte birini kaplayan beş resim ve kısa bir haber vardı. "Nicole'ün soyunduğu 14 saniye! New York'ta Brodway'de sahnelenen ve Nicole Kidman'ın sahnede soyunduğu oyun için bilet bulunamıyor."
Ben Nicole'ün soyunmasını resimden değil sahneden izleyen şanslı kişilerden biri olarak iki düzeltme yapayım: (1) Nicole Hanım sahnede 14 saniye değil 3 saniye soyunuk kalıyor. (2) Biletler Nicole Hanım soyunduğu için değil, 1 saat 40 dakikalık oyunun güzelliği nedeniyle yok satıyor.
"The Blue Room" (Mavi Oda) isimli iki kişilik bir temsil. İki ay önceden çarşamba matinesi için tanesi 90 dolara satın alınmış bilet ile, tiyatronun ikinci kattaki tepe balkonunun en arka sırasından oyunu izleyebildik.
Oyunun yazarı Arthur Schnitzler (1862 - 1931), Freud hayranı Avusturyalı bir hekim - yazar.
1900 yılında sahneye konulabileceğini düşünmeden yazıp, sadece arkadaşlarına okumaları için dağıttığı, kadın - erkek / aşk - seks ilişkilerini konu alan "Riegen" isimli eseri, yirmi yıl sonra Viyana ve Berlin'de sahnelenmeye kalkıldığında polis oyunu durdurmuş.
1950 yılında Max

Yazının Devamı