Türkiye Irak'ta ektiğini biçiyor

15 Mart 2007

Ankara şimdi bu tezlerin bundan sonra yapılması beklenen dışişleri bakanları toplantısına da taşınarak o düzeyde de teyit edilmesini istiyor. Ankara ayrıca, o toplantının İstanbul'da yapılmasını istiyor. Bu yoldan hem prestij kazanmayı hem de Irak'ın kaderi üzerinde söz sahibi olmayı umuyor. Bağdat'ta geçen hafta sonu üst düzeyli memurların katılımıyla yapılan ve Amerikalı, Suriyeli ve İranlı yetkililerinin ilk kez aynı masada oturup konuşmalarını sağlayan uluslararası toplantıdan çıkan sonuçlar Türkiye'yi memnun etti. Irak'ın toprak bütünlüğünün önemi ile terörizme karşı toplu mücadelenin kaçınılmazlığı gibi hususların vurgulanmış olması, Türk tezleriyle örtüşüyor. Ancak bu konuda daha şimdiden bazı zorluklar belirmiş bulunuyor. Zira hafta sonunda yapılan toplantıdan sonra söylenenlere bakılacak olursa Irak ile İran'ın bu toplantının Türkiye'de yapılmasını istemedikleri anlaşılıyor. Öte yandan, Ankara'nın bu konudaki talebini destekler görünen ABD'nin bile bunu gerçekten isteyip istemediği kuşkulu. Zira diplomatik çevreler, "Türkiye'nin o toplantıyı bir Kürt aleyhtarı platform haline getirip yapılacak görüşmeleri PKK ile Kerkük meselelerinin ipoteğine sokmaya çalışmasını ABD

Yazının Devamı

Ermeni tasarısı görüşümü revize ediyorum

8 Mart 2007

Nedenlerine gelince, her şeyden önce Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan ile Ermeni lobisinin ABD Kongresi'ndeki başlıca isimleri Frank Pallone ile Joe Knollenberg'in yansıtmaya başladıkları endişeyi sayabilirim. Oysa üçü de, Kongre'nin Demokratlara geçmesiyle, birkaç hafta öncesine kadar "Son 10 yılın en iyi şansını yakaladık" diye emin konuşuyorlardı. Şimdiyse Oskanyan'ın Washington'da Dışişleri Bakanı Rice ile görüşmesinde, tasarının geçmemesi için yaptığı "yüksek düzeyli lobicilik faaliyetinden" dolayı Türkiye'yi şikâyet ettiğini görüyoruz. "Bu kez kesin geçer" diye düşündüğüm, ABD Temsilciler Meclisi'ndeki Ermeni soykırım tasarısı konusundaki görüşümü revize ediyorum. Kanımca tasarının geçme şansı hâlâ yüksek, ancak "kesin" değil. Bu arada ABD Senatosu'nda, Hrant Dink cinayetini kınayan, 301'in kalkmasını ve Ermenistan sınırının açılmasını isteyen bir tasarının görüşülmesinin, Kongre'nin etkin isimlerinden Richard Lagar'ın girişimiyle ertelenmesi de Ermeni lobisini kaygılandırdı. Öte yandan, Oskanyan'ın Rice'a Türkiye'yi şikâyet etmesi ayrıca ilginç, zira Bush yönetimi bu tasarıya zaten karşı. Bu nedenle Oskanyan'ın Bush yönetiminden de şikâyetçi olduğu anlaşılıyor.

Yazının Devamı

Başkaları köprü kurarken Türkiye seyrediyor

5 Mart 2007

İran ve Suudi Arabistan arasında gerçekleştirilen bu görüşme, ciddi bir Sünni-Şii çatışmasından endişe edenleri de bir nebze rahatlatmış bulunuyor. Zira, bölgenin bu kilit iki ülkesi, mezhepsel aidiyetlerine takılmadan ve birbirlerine karşı duydukları tarihi antipatiyi de aşarak ilk kez ortamı yatıştırmaya dönük, yapıcı bir girişimde bulunuyorlar. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile Riyad'da yaptığı görüşme, bölgenin yeni gelişmelere gebe olduğunu gösteriyor. Bağdat'ta 10 Mart'ta yapılacak olan ve ABD Dışişleri Bakanı'nın İranlı ve Suriyeli mevkidaşlarıyla ayna masada oturmalarını sağlayacak olan toplantı ise bunun bir diğer işareti. Türkiye de, yeni köprülerin kurulmaya çalışıldığı bu hareketliliğin dışında değil tabii ki. Dışişleri Bakanı Gül de zaten bu çerçevede Bağdat'taki toplantıya katılacak. Buna karşın bu hareketliliğin odağında olup olmadığımız tartışılabilir.Zira, Iraklı Kürtler misalinde olduğu gibi, yeni bölgesel gerçeklere göre politikalar üretmenin Türkiye için hâlâ bir sorun olduğunu görüyoruz. Bu durumda da kendimizi, yol açan "aktif" bir oyuncu olarak değil, hoşlanmadığımız gerçekleri önlemeye çalışan "reaktif" bir

Yazının Devamı

Irak petrol tasarısı çıkarlarımızla uyumludur

1 Mart 2007

Bizde bazıları, Washington'un Irak petrolleri üzerindeki emellerini Türkiye'nin çıkarlarına ters olarak algılıyorlar. Oysa Washington'un güdümünde kabul edilen bu petrol yasa tasarısı aslında tam aksine işaret ediyor. Başlıca nedeni ise tasarının Irak'ın bütünlüğüne katkıda bulunacak olmasıdır. Amerika'nın asıl amacının Irak'taki petrolü kontrolüne geçirmek olduğunu varsayarsak, o zaman Irak hükümetinin önceki gün kabul ettiği petrol yasa tasarısının bu yönde atılmış önemli bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Ancak burada, ağaçlardan sıyrılıp ormanı da görmeliyiz. Başka bir ifadeyle, bu tasarı yasallaştığında, anlamlı olması için ülkenin bütünlüğünün korunması gerekiyor. Bu yüzden de Irak petrollerini kollayan ABD için şu anda bölünmemiş bir Irak, bölünmüş bir Irak'tan çok daha fazla önem taşıyor. Nedeni ise malum. Amerikalı yetkililer, Irak'ın bölünmesi halinde güneydeki petrollerin Şiilerin eline geçip bölgedeki İran eksenli Şii varlığını daha da güçlendireceğinin farkındalar. Aynı zamanda, kuzeydeki petrol yatakları için büyük olasılıkla -dış ülkelerin müdahalelerine de açık olan- iç çatışmaların yaşanacağını biliyorlar.Özetle, Amerika'nın nihai çıkarlarına hizmet etse bile,

Yazının Devamı

MGK bildirisiyle gelen önemli açılım

26 Şubat 2007

Diplomasiyle ilgili olanlar bilir. Her resmi bildirinin, "operatif" diye tanımlanan ve işin püf noktasını özetleyen bir cümlesi veya paragrafı vardır. MGK'dan çıkan bildirinin operatif cümlesi de şudur:"Irak'taki duruma ilişkin temel kaygılarımız ışığında Kuzey Irak'tan yönelen terör tehdidinin ve Kerkük'ün statüsüne ilişkin uzlaşmazlığın Irak'ta yarattığı istikrarsızlık ve gerilimin aşılabilmesi amacıyla siyasi ve diplomatik çabaların yoğunlaştırılmasında yarar görülmüştür.'' MGK toplantısı sonrasında açıklanan bildirinin bazılarının hoşuna gitmediği anlaşılıyor. Gayet net ifadeler içeren bildirinin niçin sandığımız yöne işaret etmediğini açıklama ihtiyacı da bundan kaynaklanıyor olsa gerek. Oysa bize göre bildirinin söylediği gayet net. Burada "askeri çabalar"ın değil, "siyasi ve diplomatik çabaların yoğunlaştırılmasından" söz ediliyor. Bunun farklı yönlere çekilmesine el verecek bir söylem ise yok. Siyasi ve diplomatik çabaların hangi ülkelerle veya gruplarla yürütüleceği de tanımlanmıyor. Kısacası MGK, bu bildirisiyle, "sokak hissiyatına" teslim olmadan, Fransızların "raison d'etat", bizim "devlet aklı" ve eskilerin "hikmet-i hükümet" dedikleri şeyi ön planda tuttuğunu

Yazının Devamı

Sorun 301'in kendisinde değil

24 Şubat 2007

Çiçek'in daha önce de dile getirdiği bu sözü aslında doğru. Konuyu gerçekten biz gazeteciler canlı tutup büyütüyoruz. Ama bunun nedeni var. Bu maddenin sıkıntısını en çok çeken meslek gruplarından biriyiz de ondan. Çiçek'in ilk bakışta doğru olan bir sözü daha var. Kendisi, Avrupa'da da benzeri maddelerin olduğunu söylüyor. İtalya'da, Avusturya'da, Almanya'da ve birçok AB üyesi ülkede bu tür maddeleri tespit etme ve inceleme fırsatım oldu. Hafta içinde İstanbul'dan Ankara'ya dönerken aynı uçakta seyahat eden Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile kısa bir sohbetim oldu. Kendisine "301 tartışmasının neresindeyiz?" diye sorduğumda, konunun tekrar tekrar gündeme getirilmesinden duyduğu sıkıntıyı yansıtan Çiçek, "Milletin 301 diye bir derdi yok, bunu siz gazeteciler büyütüyorsunuz" diye sitem etti. Ancak bunlarda genellikle "millete", "bayrağa", "devlet kurumlarına" veya "devlet memurlarına" dönük hakarete karşı cezalar öngörülüyor. Bizdeki "Türklük" kavramını çağrıştıran ifadeleri en azından ben bulamadım. Daha doğrusu tek bir örnek buldum. O da Yunanlıların "Helenizm" kavramıdır. Nitekim "Helenizm" de soyut ve tam olarak neyi kapsadığı belli olmayan bir kavram. Buna karşılık, Avrupa'daki

Yazının Devamı

Türkiye'de ırkçılık artarken...

12 Şubat 2007

Oysa etrafımıza bakmamız yetiyor. Söz konusu olan bir futbol maçı, bir parti mitingi veya bir konser olabilir. Kin ve nefret sloganları, kana susamış kavgacı kitlelerin dilinin ucunda her an atılmaya hazır bekliyor. Futbolcu Emre Belözoğlu İngiltere'de ırkçılıkla suçlandığında bizde birçok kişi kızdı. "Türklerin ırkçı olamayacaklarını" iddia edenler dahi çıktı ki, bu bile bir tür ırkçılıktı. Hrant Dink'in katli ve ardından yaşananlar da zaten, toplumları her zaman karanlığa sürükleyen ve akılların ancak sonra başa gelmesine neden olan bu olgunun Türkiye'de yüzeye ne kadar yakın olduğunu gösterdi. Cehalet kol gezerken, dincilik ve/veya milliyetçilikle ırkçılığın buluşmasının, başkalarına olduğu kadar, o topluma da eninde sonunda nasıl felaket getirdiğini geçmişte çok gördük. Tabii bu felaketin yolda olduğu ilk etapta anlaşılmaz. Milliyetçilik ve/veya dincilikle bezenmiş bu tür ırkçılığa kapılan lümpen veya lümpenleştirilmiş toplumlar, başta kendilerini "yükselişte" hissederler. Kuracakları imparatorluk ise bin yıl yaşayacaktır. Felaketin gelişi anlaşılmaz Bu görüntüyü bozanlar ise ya sürülürler ya da katledilirler. Ancak, ortam kana bulandıktan ve ülkenin itibarı sıfırlandıktan

Yazının Devamı

Abdullah Gül'ün yerinde olsaydım ne derdim?

10 Şubat 2007

"Beyler, kaçan fırsattan söz ediyorsanız, gerçek dünyaya bakın ve orada neler olduğunu görün. Sizler burada bir asır önceki olaylardan söz ederken bugün Tiflis'te Avrupa ile Uzakdoğu'yu birleştirecek bir demiryolu projesinin temeli atılıyor ve Ermenistan bunda yok. Bunu engellemek için bir tasarı bile kabul ettiniz. Peki, ne oldu? Önceki gün kendimi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün yerine koydum. Yakında Ermeni soykırımı tasarısını görüşecek olan ABD Kongresi'nde, önüme Ermeni Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan'ın Los Angeles Times'ta çıkan "Türkiye diyalog şansını kaçırdı" başlıklı yazısı konduğunda ne derdim diye düşündüm. Söyleyeceklerim herhalde şöyle olurdu: Hazar petrolü de bugün Türkiye üzerinden dünyaya ulaşıyor ve bunun güzergâhı da Ermenistan'ı baypas ediyor. Çok çalıştınız ama bunu da engelleyemediniz. Bunların Ermenistan için ne denli kötü gelişmeler olduğunu anlamak için Los Angeles Times'ı değil, Ermeni basınını okuyun. Bu arada, siyaseten medet umduğunuz Amerika'daki Türkiye düşmanı Ermeniler rahat yaşarken, 70 bin Ermenistan Ermenisinin, asgari yaşam koşullarını yakalamak için, Türkiye'de sorunsuz çalıştığını unutmayın. Ermeni kuruluşlarınca yapılan kamuoyu

Yazının Devamı