Yılın son günlerinde, gelecek planlarından çok, geçmişte kalanın hesabına girişilir. 2013 artık bitmek üzere. Uzatma anlarındayız ve biliyoruz ki; koca bir yılın dehlizlerine tekrar uğramak için en uygun zaman dilimindeyiz.
Raporlar, listeler, istatistiki yansımalar... Bunların her biri içinden geçilen takvime son bir bakış anlamı taşıyor.
Biz de işin müzikal yanına yoğunlaşarak ilgili dönem albümlerine tekrar uzandık ve içerikteki şarkılara yeniden alan açmak için ülke içinden 10 LP'ye, alfabetik akışla değindik.
- ‘Darmaduman’ - Duman
Yine uzun bir aradan sonra geldi Duman’ın yeni albümü. Yine beklediğimize değdi. Yine memnuniyetle çekildik onların dünyasına. Bu defa daha da kalabalıktık üstelik.
‘Seviyorsan İnanıyorsan’, ‘Kolay Değildir’, ‘Melankoli’, ‘Yürek’ gibi parçalar başa oynasa da; yaz sonu yayımlanan ‘Darmaduman’ın ayak izleri 'Eyvallah’la ispiyonlanacaktı aslında. Taksim’de, Kızılay’da ve neredeyse tüm ülkede gaz bulutunun hakim olduğu, demir perde anlayışın üzerine yekvücut gidildiği günlerdi ve işte 'Eyvallah' böyle bir dönemin sloganı oluvermişti. Albümle ilgili yazımda da belirtmiştim: 'Darmaduman', kendine ait kuşağın anlatısıdır. Haziran günleri her aklımıza geldiğinde, ‘Eyvallah’ da bir yerinden zihnimizin kapısını zorlayacaktır. Kısacası 'Darmaduman' bize dairdir. Bizimdir.
- ‘Hayat Memat’ – Erdem Tekeli
Yılın ilk haftalarında yayımlanan bu albüm; ülke içinde filizlenmiş net olmayan sözde Rock projelerine doğru yolu hatırlatacak kadar iddialı. Bir yandan da kendi halinde ve şahsi hikayesinin odağında. Cihangir’in orta yerindeki Noiseist’ten çıkan bir LP’nin günlük yaşamın koşturmacasını anlatıyor olması belki de çok şaşırtıcı değil; ama ‘Hayat Memat’ bu işi daha da öteye götürüyor. Elektro gitar vuruları olabildiğince temiz tutuluyor. Mevcut disiplin, kullanım tarihi çoktan geçmiş prodüksiyon cilalarına boca edilmiyor. Davul, geri planı kapatmanın ötesinde bireysel alanları açıyor. Tüm bunların merkezinde de Tekeli’nin vokali meseleye yetişiyor.
‘Aslında’, ‘Parantez’, ‘Çalış’… Ritimsel geçişlerin izlerini taşıyan parçalardan birkaçı. Peki ya kapanışı üstlenen ‘Tekrarlar Hayat’. Her şeyin özeti gibi, tüm anlatıya noktayı koyuyor.
- ‘İkinci Cihan’ – Birsen Tezer
Takvimler 2009 senesini yaşarken ilk stüdyo albümünü ‘Cihan’ adıyla gün yüzüne çıkarmıştı Birsen Tezer. Bu yıl da anlatının ikinci paragrafı kabulündeki devam albümü ‘İkinci Cihan’ yayımlandı.
Şarkıların güç dayanakları içerikteki cümlelerden nefes alıyor. Hayata bağlıyor, sessizliğe gömüyor, kalabalıklarla tanıştırıyor ve çoğu zaman naif tonlarda rest çekiyor Tezer’in satırları. Sonrasında, belki de aynı anlarda, müzikal yüklenişler beliriyor. Akın Eldes, Birol Ağırbaş, Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur gibi isimlerle tekrar selamlaşılıyor. Tezer; söylüyor, savuruyor ve bizzat soluk aralarına gömüyor yaşanmışlıkları. O saniyelerde bir şeyler oluyor. Hissediyorsunuz, belki bir tek siz hissediyormuşsunuz gibi geliyor: Başka kapıların zilleri çalınıyor. Saatler ölüyor.
- ‘Kiracı Odaları’ – Ayyuka
Debut LP’nin üzerinden tam 6 yıl geçmişken, grup adına nihayet iki numaralı geçiş çıkageldi. “Ne zaman dalgayı yakaladılar, ikinci albümü yaptılar.” notu düşülmüşken resmi sayfaya; bize kalan da uzun yılların tozunu, yenilenen diskografik başlıklarla silmektir.
Tam 14 şarkı kapısı var ‘Kiracı Odaları’nın. Bunların kimisi içten içe açılıyor, kimisi de bağımsız kirişleri kilit altında tutuyor. ‘Namık Abi’nin Türküsü’ örneğin ya da girişteki ‘Başsız Tavuk’, 8 numaradaki ‘Acaba’. Tam plaklık denir ya kimi albümler için işte öyle bir haleti ruhiyesi var ‘Kiracı Odaları’nın. Ayyuka, bu toprakların günü çağıran ritimlerini, yine mahallenin anlatısına uzanan sözlere istifliyor. Bize de bu etkileşimle yaşamak düşüyor.
- ‘Loop’ – Selin Damar
'Loop' için bir arkadaşım: “Indie, hiç bu kadar yakınımıza gelmedi” demişti. Ben de bu tespiti görmüş ve artırmıştım: “Ülke içinden pek az albüm bu denli Indie’nin anakarasına yakın durmayı başarmıştır.”
‘Again’, ‘Mercy’, ‘So Many Tears’, ‘Hatred’. Buraya yazmadığım şarkıların sorumluluğunu taşıyor gibiyim. Boşa dönmeyen tracklist’lerin her birinde duyumsadığım bir iç ses bu. Kendisiyle yaptığım röportajda: “Tek amacımız bağımsız müzik” demişti Damar ve ben de hiç düşünmeden bu cümlenin yanına “başlık için değerlendir” notunu düşmüştüm. İşte ‘Loop’un manşeti de budur. “İngilizce sözler olmaksızın, İstanbul’un lehçesiyle ilerlenebilir miydi?” sorusunu taze tutmak bir eleştiri silahı sınıfına girer mi, bilemiyorum; ama bir yandan ‘Loop’ akarken soruların her biri kayboluyor. O dakikalarda tek başımızayız. Bir de duyduklarımız.
- ‘Organic Hologram’ – Post
Yılın ilk çeyreğinde yayımlanan albümlerden. Gerektiğinden fazla tek bir ekleme yok, sözlerde tavan seviyesi söz konusu dahi değil. New Wave, Synth Pop ya da genel kategorize paranteziyle Indie.
‘Organic Hologram’ın her bir bölümünde inişler, çıkışlar, devirli seyirler ve elbette düzensizliği çağıran Radioheadvari bitişler mevcut. ‘Reset Me’den başlayan bu major anlatılar; ilk teklik ‘Unstable’da belirginleşirken, ‘Wrong Place Wrong Time’da zamanı doğrulamaya girişiyor. ‘Coming Back’ yeni sözleri synthesizer etkisindeki yükle getirirken, ‘Endsless Night’ her şeyi her şeyle çiviliyor. O son şarkı ki; outro’ya uzanan yolda, iki kanal arası gidip gelen dokunuşları kalp atışınızla aynı ritim çizgisine çekebilmeniz gerekiyor. Zira o bölümde az evvelki çivi darbelerinin izlerine yaşam pompalanıyor.
- ‘Short Stories’ – Yavuz Akyazıcı
Yavuz Akyazıcı’nın Esen Müzik’ten yayımlanan son stüdyo albümü 'Short Stories'; yıla hızır gibi yetişen Jazz menşeili çalışmalardan.
Teoman’ın ’17’sinden Hande Yener’in ‘Romeo’suna değin uzak ihtimalleri örten parçalara Jazz pratikliğindeki elleriyle uzanan bir isimdir Akyazıcı. Burada ise tarzın merkezinden çıkan şarkıların her birini hikâyeler eşliğinde anlatıyor. Açılıştaki 'Rock', 5 numaradaki 'First Contact' ya da kapanışın bir önceki ayağını tutan 'Stay'… Canlı kayıt özelliğindeki LP’de yer alan 9 şarkıda da gidişatın yönleri esnek ve belirleyici. Haliyle göz kapama mesafesi kadar refleksleri güçlü bir albüm 'Short Stories'. Buradaki hiçbir hareket mecburiyete ait değil ve her bir saniye kendine özgü.
- ‘Yoldan Çıkmış Şarkılar’ – Cenk Taner
Kaptan, bu defa Kesmeşeker’i evde bırakıp girmiş stüdyoya. 2001 çıkışlı ilk solo albümün ardından 12 yı geçmişken, ikinci albüm de tek girilen o stüdyoda netleşmiş.
‘Yoldan Çıkmış Şarkılar’da Cenk Taner’in, haliyle Kadıköy’ün kalemine ait kalınıyor. ‘Özgür Olduğunda Marmara’, endüstriyel yükselişe heba edilmiş ve bir göl kıvamına dönüştürülmüş bir denizin hikayesini anlatırken, ‘Hep Yarın Olsun’, forma aşkına oynanan oyunları kutsuyor. ‘Aklımın Sibiryası’, ‘Tahta Kılıçlar’ da bu listeye eklenebilir. Söz konusu bu şarkılar birer hikaye özgünlüğünü paylaşıyor. Üstadın şarkıları, dizeleri her zaman hayatı yakalamıştır ve her daim bulunduğu kıyının ışıklarına odaklanmıştır. İşte ‘Yoldan Çıkmış Şarkılar’ da; bu ışıkları tali yollara evriltmenin derdine düşmekte. Belki bu tenha yollarda tek başınalıkla tanışılabilir. Olsun. Metin Kurt’un da dediği gibi tercih edilmiş bir yalnızlıktır bu. Mutlu bir yalnızlıktır.
- ‘Ziyaret’ – Şirin Soysal
Şirin Soysal’ın ikinci stüdyo albümü ‘Ziyaret’ adıyla yakın geçmişte yayımladı. Burada, standart ve popüler kalıplarda kaybolmayı üstelik de bilerek hedeflemiş projelere dahil edilemeyecek çalışmalardan biriyle karşı karşıyayız.
Art-Rock girizlerinde saklı şarkıların çoğunda Şirin Soysal’ın imzası var. Kimi bölümlerde de Şevket Akıncı ile ortak iş bölümüne gidilmiş. Albümün lansman konseri 3 Aralık gecesi, Babylon’da gerçekleşmişti. O geceyi kaçırdıysanız ve henüz ‘Ziyaret’i dinleme fırsatınız olmadıysa buradan açık önerimizdir. Buradaki hiçbir şarkı sektör kaygısı taşımıyor ve hareket anını öyküsel anlatılardan başlatıyor. Şu soğuk günlerin içinde ayakta kalmak için mücadele ederken, ‘Yükseldikçe’, ‘Kara Kabare’ ve ‘In The Beginning’ gibi varoluşsal akımlarda yüzen şarkılar iyi ki yakında bir yerdeler.
- ‘Zümrüdüanka’ – Aylin Aslım
Ateşlerin ortasında küle dönse de; yeniden, yeniden ve yeniden hayata açılan, külleriyle yaşamın ölümcül döngüsüne sert virajlarda şarampolü gösteren bir efsane. Zümrüdüanka.
Aylin Aslım’ın, geçtiğimiz Mart ayında yayımlanan dördüncü stüdyo albümü de bu efsanenin civar kıyılarında konumlanıyor. Görünürde alınan nefesler, içten infazlar, yüksekten uçma hayalleri ve nihilist çıkarımlar tek tek okunuyor satırlarda. 8 şarkılık LP’deki iki tekrar yorum (‘Ölünür de’ – ‘Hasret’) ve iki düet desteği (Teoman – Cem Adrian) bu yeni albümün kolaycılığa kaçtığı anlamına gelmiyor. Aksine Aylin Aslım; her bir bölümden eşit miktarda güç alıyor ve her söz girişinde küllerinden arınıp yeniden bir hikaye anlatıyor.Tıpkı Zümrüdüanka gibi.
Twitter / @BekirzgrAybar
bekirozguraybar@gmail.com