Aydilge: "Yalnızım. Panzehirim ise Müzik"

Kulağıma uydurabildiğim bir albüm, üreticisinin üçüncü ya da dördüncü albümüyse eğer, hazıra konmakla suçlayabilirim kendimi. Birini sonradan yakalamanın keyfi de başka olur; ama kimi müzisyenleri ilk albümleriyle tanımaktan dolayı şanslı hissedersiniz kendinizi. Keza ilk röportajını okumaktan ve ilk konserinde orada olmaktan da büyük bir keyif alırsınız. O ilklerin heyecanına ortak olmanın naif duygusunu solumak; ayrı bir deneyimdir.

İşte yaklaşık 7 yıl önce Aydilge'nin "Küçük Şarkı Evreni" isimli debut albümünü dinlediğimde de bu naif duyguyu hissetmiştim. Tarzını kendi belirleyen bir vokal ve geriden gelerek merkezde bir yerde bütün olmayı başaran muhtelif ritimler; Küçük Şarkı Evreni'ni dinlediğim en iyi debut albümler arasına koyma nedenlerimden yalnızca birkaçıydı.

Haberin Devamı

Şu günlerde ise dördüncü stüdyo albümü Yalnızlıkla Yaptım'ın heyecanını yaşıyor; Aydilge. Ben de bir yolunu bulup Aydilge ile Kozyatağı'nda görüştüm ve bu yeni albümün heyecanını, öznesinin yüzünde hissettim.

Müzik kariyerinde henüz yedinci yılındasın; yine de diskografine bakıldığında dört adet digital teklik, üç adet de stüdyo albümün görülüyor. dördüncü stüdyo albümünü de 14 Mart'ta ekleyeceksin külliyatına. Bu yoğunluğu yürütmek zor olmalı.

Beste yapabilen biri olduğum için zamanımı şarkı bulabilmek amacıyla insanların peşinden koşturarak harcamıyorum. Vaktimin büyük bir bölümünü kendi şarkılarımı oluşturmak için harcıyorum. Senin bahsettiğin yoğunluk da beni hiç yormadı aslında. Çünkü üretmediği zaman bunalıma giren ve kendisini sıkışmış hisseden insanlardan biriyim ben. Kendi içinde patlayan bir yapıya sahibim. İçimde hissettiğim, ön oluşumunu yaptığım duyguları, besteleri ya da sözleri dışıma çıkaramadığım zaman çok sıkıntı çekiyorum. Yoğunluktan beslendiğim için söz yazdığım ya da beste oluşturduğum anlarda kendimi sağlıklı ve mutlu hissediyorum.

Yaşadığın yoğun süreç ters tepiyor ve direncini kırmak yerine arttırıyor, diyebilir miyiz?

Kesinlikle. Devamlı olarak bir üretim üzerine yoğunlaşmazsam ruhumun yıprandığı hissine kapılırım. Bunu şöyle açıklayayım sana: Ben hızlı yaşayan bir insanım. Herşey çok çabuk olsun, hızlıca gerçekleşsin istiyorum. Hatta o kadar ki; zaman yetirince hızlı akmıyor benim için. Zaman yetişemiyor bana kimi durumlarda. (Gülüyor) En büyük sıkıntım da budur: Zamandan hızlı koşuyor olmak. Kimi dönemler; zamanla denk koşabilmek için kendimi yavaşlatmam gerekiyor. Çünkü fikirlerim, bestelerim, hislerim, duygularım o kadar yoğunlaşıyorlar ki; onları dizginleyemiyorum ve onlar bir anda ortalığa saçılıyorlar. Dolayısıyla benim için esas problem; içimden gelen bu birikimlere birilerinin "Biraz bekleyelim, acele etmeleyim" demesidir.

Haberin Devamı

Üretimindeki bu hızlı süreç, bestelerinin olgunlaşmasını engellemiyor mu?

Hayır. Elbette fazla vakit kaybetmeden tüm çalışmalarımı somutlaştırmak isterim; ama bu demek değil ki; şarkılarımı, albümlerimi alelacele yapıyorum. Tek bir bestemi dahi hızlıca bitireyim diye düşünüp de yarım yamalak bırakmadım. inanılmaz titizim o konuda. Hani hep denir ya: "Sanatçı, Tanrı'ya en yakın olan insandır." diye. Sonuç olarak bir şarkıyı var etmek; bir yaratıcılıktır ve yaratıcı da yarattığından sorumludur. Bu sorumluluğu her beste yapma sürecinde hissettiğimden dolayı da hiçbir şarkımın sakat doğmasına izin vermiyorum. Eğer hem plak şirketime hem de yanımda olan diğer insanlara dört tane stüdyo albümü yayınlayacak kadar güven verebildiysem; herşey yolunda gidiyor demektir.

Haberin Devamı

Şimdi de yepyeni bir albüm geliyor. "Yalnızlıkla Yaptım". Bu yeni albümün oluşum süreci nasıl gelişti?

Aslında "Sobe", "Kilit" ve bu yeni albüm benzer bir ilerleyişe sahip. İlk albümümün kayıtlarında Cem (Sarıoğlu) yoktu. Sonraki çalışmalarımda müzik direktörü olarak hep yanımda oldu Cem. Bestelerimi henüz daha yapım aşamasındayken gösterebileceğim ve fikir alış-verişinde bulunabileceğim birisini yanı başımda bulabildim böylelikle. Bu çok önemliydi benim için. Çünkü çoğu zaman kendi dışınıza çıkıp kendinize bakamıyorsunuz. Cem'in bu konuda büyük katkısı olmuştur bana. Sonrasında Alen Konakoğlu ile tanıştık. Prodüktörümüz olarak en üst mercimiz oldu Alen. Bu albüm şöyle ilerledi: Ben besteleri akustik gitarla yapıp Cem'e çaldım. Cem, bu bestelerin üzerine eklemeler kattı. Sonrasında Alen'e gittik ve o da aranjeler üzerine yoğunlaştı. Ama bu süreçte hep birlikte hareket ettik. Yani ben şöyle bir müzisyen olmadım hiç: "Bir şekilde şarkılarımı oluşturayım. Ardından da götürüp prodüktöre bırakayım." Hayır. Ben böyle yapmadım. Tabii Alen'e sürekli olarak müdahale edip, işine burnumu sokmadım. Öyle anlaşılmasın (Gülüyor). Onun bazen hem bana şarkı sözlerim hakkında, hem de Cem'e gitarın ne yönde duyulması hakkında kendi görüşlerini söylediği gibi biz de ona kendi görüşlerimizi söyledik. Senin anlayacağın; bir ekip ruhuyla hereket ettik. Zaten çok kalabalık bir ekip de değiliz. Çok kalabalık olmaya da gerek yok. Çünkü ben iyi bir müzisyen olduğuma inanıyorum. Yanımda da güvenebileceğim iki insan var. Cem ve Alen. Ayrıca Dokuz Sekiz Müzik'ten yapımcım Ahmet Çelenk de güvendiğim insanlar arasındadır. O, demolarımı dahi dinlemeyip: "Ben sana güveniyorum" diyebilen bir yapımcıdır.

Peki, albümün sahne kadrosunda kimler var?

Bas gitarda İlker Delicioğlu, davulda Muratca Akça ve gitarda da Ahmet Süngü ile Cem Sarıoğlu var. Sahnede böyle bir ekibiz. Hemen belirteyim; albümde davulları Alen Konakoğlu çaldı. Koray Erkan da bas gitarı yine Alen Konakoğlu ile birlikte çaldı.

"Yalnızlıkla Yaptım"; içerisinde yer alan parçaların birinin ismini taşıyor. Yine de sormak istiyorum; albümün adı yalnızca bir kelime oyunu mu yoksa sırtını dayadığı bir yaşanmışlık var mı?

Yalnızlıkla Yaptım; Alen'in bestesi. Sözleri de bana ait. Hatta ilginçtir; stüdyoda başka bir şarkı üzerinde çalışırken Alen o şarkıyı tesadüfen benim yanımda mırıldanmaya başladı. Benim birden dikkatimi çekti o mırıldanış. "Bu nedir?" diye Alen'e sorduğumda: "Benim bestem, öylesine." filan dedi. Orada Cem ile ben biraz daha üstüne düştük Alen'in. Gitarla birlikte ben de mırıldanmaya başladım şarkıyı. Henüz sözü yok şarkının tabii. Sonra eve gittim ve birden içimden o sözler döküldü. Sonuç olarak elbette bir kelime oyunu var albümün ve parçanın isminde. Ama yaşanmışlık da var, hissediş de var, duygu da var. Her insan gibi tarifsiz bir yalnızlık yaşıyorum ve hem maalesef, hem de iyi ki; etrafımdaki insanların acısını, ruhlarındaki sıkıntıları direkt olarak emebiliyorum. İçime aldığım bu duyguları kimseyle paylaşamadığımdan ötürü bestelerime, sözlerime yansıtıyorum; içimdeki bu sıkıntıları. İşte Yalnızlıkla Yaptım da böyle bir sürece tekabul eden bir albüm. O nedenle yalnızca bir kelime oyunu değil.

2006 çıkışlı debut stüdyo albümün Küçük Şarkı Evreni'nin açtığı güzergahı koruyan bir ses tonu ve Pink Floyd vari kıvrak gitar soloları Yalnızlıkla Yaptım'ın önemli artıları. Buna ek olarak albümde ağırlıkla işlenen bir aşk teması da var. Bu yeni stüdyo albümün ana temasını Aydilge nasıl betimler?

Aşk ve Yalnızlık. Buradaki aşkı; yalnızca karşı cinse gönderilen bir duygu olarak da nitelendirmemek lazım. Karşılıksız kalan tutku gibi görüyorum ben onu. Herşeyi yoğun hissedip, yoğun yaşayıp artık dünyanın sana yetememesi olarak da açıklayabilirim. Bezen "Çok büyük hayaller dikiyorum; ama bunu giyecek insan bulamıyorum." dediğim oluyor. Bir olguyu anlattığında, eğer anlayan yoksa; o anlattıkların öyle bir kırılıyorlar ki; işte öyle bir yalnızlık benim anlatmaya çalıştığım. Mesela bir şarkımda: "Aşk paylaşılmaz, anlatsan anlaşılmaz." diyorum. Bu şarkıyı dinlerken "Olur mu hiç öyle şey? Aşk bal gibi de paylaşılır." dedi bir arkadaşım. Halbuki öyle değil. Aşk; hissettiğin kişiyle bile paylaşılamaz. Senin hissettiğine yakın hissedebilir aşkını. Ama birebir aynı olarak hissedemez. Buradan hareketle; albümde anlattığım hikayelerin, bestelerin benim anladığım gibi anlaşılamayacağını da biliyorum. Belki şarkılarımdan biri gidecek bir başkasının kalbinde binlerce derin anlamlara bürünecek. Bu da yalnızlığa bir örnek.

Yalnızlığın olumlu yanına bir örnek oldu bu. (Gülüyorum)

Evet, ama yine de yalnızlık ortadan kalkmıyor (Gülüyor). Öte yandan, yalnızlığın senin de bahsettiğin bu olumlu yanı; benim panzehirim aslında. Bunda bir sıkıntı olduğu için söylemiyorum. "Madem yalnızsın, o halde insanlarla neden paylaşıyorsun?" diye soracak olursan: "Çoğalmak için" derim. Çoğalmak; yalnızlığın oluşturduğu yanıkları iyileştiren bir merhemdir benim için.

Öte yandan albümün kapanışı Sezen Aksu'nun ünlü bestesi Sorma ile yapılmış. Sen yaklaşık iki yıl önce bir teklik olarak da yayınlamıştın bu cover'ı; ama yine de insanların belleğinde Zeki Müren versiyonuyla yer bulan bir parçayı albüme eklemek; tracklist'i oluşturan diğer parçaların gölgeye itilmesi gibi bir riski de içinde barındırmıyor mu?

Eğer bu cover'ı ilk defa bu parçayla duyuruyor olsaydım; bu riski hissedebilirdim. Fakat şimdi bir risk durumu yok; çünkü bu parça, benim ağzımdan daha öncesinde biliniyor. Biz Sorma'ya, teklik olarak yayınlandığı dönemde bir de klip çekmiştik. Şimdi ise yalnızca digital ortamda kalmasın, komple bir albümümde de bulunsun istediğim için böyle hareket ettik. "Akıllı bir Deli" parçası da keza aynı şekilde yalnızca digital ortamda yayınlanan bir teklikti ve onu da albüme dahil ettik. Kısacası Sorma'nın albüm içinde bir risk taşıdığını düşünmüyorum. Sonuçta bir daha klip çekmeyeceğim o parçaya.

Albümün habercisi olarak 1 Mart'ta Yine Ben Aşık Oldum'un ön sürümü gerçekleştirildi. Komple albüm yayınlanıncaya kadar da 30 bin civarında bir dinlenme sayısına ulaştı bu şarkı. Yalnızlıkla Yaptım'dan ilk olarak hareketli bir parçanın duyulması; kapıya dayanan baharı selamlama isteği olsa gerek. Çünkü albümün geneli daha ciddi ve melankolik.

Klibi de Yalnızlıkla Yaptım'a çektik bu arada. Yine Ben Aşık Oldum'un ardından Yalnızlıkla Yaptım'ın klibi farklı bir hareket olarak algılanabilir. Ama buradaki amacım; albümün hem stabil hem de hızlı ritimleri içerdiğini göstermek. Bir de bizim ülkemizde şöyle bir algı var: "Eğer bir şarkı hareketli ve neşeliyse derinliği yoktur." Rock grupları da genellikle hüzünlü ve ağır parçaları ön plana çıkarıyorlar. Bunu belki de cool ve entelektüel bir görüntü vermek için seçiyorlar. Çünkü ne kadar acıdan bahsedersen, o kadar derinlikli sayılıyorsun. Öte yandan eğer hareketli ve neşeli parçalarla yol alırsan, hayatı anlamamakla ve hatta boş yaşamakla dahi itham edilebiliyorsun. İşte ben bunu kırmaya çalıştım. Rock müziğinin de salt ajitasyondan ziyade bir isyan içermesi gerektiğini düşünenlerdenim. Açıkcası "Ben Rock müzisyeniyim." gibi bir iddiam da yok.

Neden olmasın?

Elbette, olabilir. Ama ısrarla Ben Rock'çıyım demenin de bir alemi yok. Rock üzerine gitmenin de bir üst kademe olduğunu düşünmüyorum. Öyle bir algı da var ki; çok gülünç. Kısıtlamıyorum kendimi. Tarzımı ortaya dökerken, bir besteye yoğunlaşırken "Şu çizgiyi geçmemeliyim." gibi bir sıkıntım yok. Bir de Alternatif diye bir şey var. Her yerde dönüyor bir alternatif. Hiçbir şeye benzemeyeni alternatifliğe sığdırma çabaları var. Ben ne Alternatife, ne Pop'a ne de Rock'a tam anlamıyla ait olmak istemiyorum. İnsanlar beni istedikleri gibi bir yere konumlandırabilirler. Bunda sorun yok. Benim için önemli olan tek şey samimi olmak. Müziğimi yaparken dikkat ettiğim tek şey de samimiyet.

Son sorum: Yeni albüme dair ilk konser ne zaman?

16 Nisan'da, Jolly Joker'de albümün lansmanını gerçekleştireceğiz. İlk konser için sabırsızlanıyorum doğrusunu istersen. Heyecan da var tabii. (Gülüyor)

Yalnızlıkla Yaptım'da yer alan parçalar:

  1. Intro - Yükseliş
  2. Aşk Paylaşılmaz
  3. Yine Ben Aşık Oldum
  4. Yalnızla Yaptım
  5. İstanbul
  6. Aşk Acı Sever
  7. Haberin Yok
  8. Akıllı bir Deli
  9. Demode
  10. Sorma

Twitter / @BekirzgrAybar

bekirozguraybar@hotmail.com