Istanbul'da Bir Future Islands Akşamı

Haberin Devamı

Sonbahar ayları kapıda değil, artık bizzat yaşıyoruz o günleri. Müzik de büyük sahnelerden, stat konserlerinden kapalı mekânlara doğru taşınıyor. Salon İKSV, bunlardan biri örneğin. Üstelik öyle lafı dolandırmadan direkt bir merhaba bu: Zira Salon’daki sezonun ilk sahnesi Future Islands’a dair.

Seattle, Nashville, Manchester, Bristol ya da İstanbul gibi şehirlere ait müzik gruplarına ve o grupların şehriyle özdeşleşen anlatılarına inananlardan biri oldum hep. The Stone Roses’ın veya bir alt jenerasyondan başlayan James’in bir Manchester’ı vardır mesela. Her ne kadar sonraları Londra'ya taşınmışsa bile Oasis’in de öyle. Massive Attack’taki, Portishead’deki bir Bristol'le koyu tonlara doğru kayarken selamlaşırsınız. Kimileri için çoktan toprak altına giren grunge, yeryüzüne Seattle’dan bulaşır.

Birleşik Devletler, Baltimore’da da durum pek farklı değil. Beach House ve Lower Dens gibi alternatif müziğin son yıllardaki hatırı sayılır isimlerine ek olarak Wye Oak oradan çıkış alır. Future Islands da Baltimore’un bu listesine çok uzak değil elbette.

Bu yılın Mart ayında 4AD’den yayımlanan dördüncü stüdyo albüm “Singles” hatlarından önemli bir dinleyici kitlesiyle tanıştı Future Islands. Primavera, Roskilde gibi festivallerde ortaya koydukları performansla iz bıraktılar. David Letterman’daki sahneleri onlara dair sohbetlerin ilk cümlelerinden biri oldu. Hatta daha iki gün önce Jools Holland’da ortalığı yıktılar. Ancak tekrar edelim: Yıl 2014 ve “Singles” onların ilk albümü değil. Yani gökten zembille inmedi Future Islands. Synthpop başlangıcındaki tavrı temelde tutarak yıllar boyunca ilerlediler ve New Wave’e salt programlanmış vurgulardan değil, şaşırtıcı derecede yoğun enstrüman kanallarından ulaşmayı başardılar.

2006 senesinde kurulmalarını izleyen iki yıl boyunca, kendi olanaklarıyla single ve EP kaydettiler. Hatta onlardaki ilk uzunçalar olan 2008 tarihli “Wave Like Home”u da bu çabaların arasına ekleyebiliriz. Ardından yine iki yıllık bir boşluk sonrası “In Evening Air”ı duyurdular. Chicago merkezli Thrill Jockey Records etiketli bu albüm, müzik listelerine dâhil oldukları ilk çalışmaydı.

Diskografideki olumlu bir kırılma için mesafenin ne kadar kısaldığını görmüştü Future Islands. Ara soğutulmadan, “In Evening Air”ın 1 yıl sonrasında yeni uzunçalar “On the Water” piyasaya sürüldü. ‘90’lar dreampop’u ihtiva eden Give Us the Wind’dan, Wye Oak üyesi Jenn Wasner’ın da hazır bulunduğu The Great Fire’a, kapanış mesajının karşılığını ambient’ten sunan Grease’e kadar sonraki aylarda iyiden iyiye kendini belli edecek olan Future Islands sound’unun en net işaretiydi “On the Water”.

Yeni albüm “Singles” ise onların “Nevermind”ı bile olabilir. Doves, Light House, Fall from Grace, Season (Waiting on You)… Joy Division’ın rüyasına yakın, gitar - davul bağlantısını koruyarak elektronik ataklarla vokali kutsayan doğru şarkılara sahip 2014 yılının Future Islands’ı. Ön cephede ise vokalist Samuel Herring’in performans boyunca tükenmeyen, şarkıları söylerken ona aynı zamanda sözleri yaşatan enerjisi var. Ter içinde, emprovize kaçışları yok saymıyor frontman. Sizi de sarfettiği sözlerin arasına çekiyor. Diğer üyeler William Cashion ve özellikle Gerrit Welmers’ın Future Islands oluşumunda ve müzikal tutumunda payı yadsınamaz elbette, yine de şu bir gerçek: vokal burada 50%’den fazlası demek.

4 albümlük bir külliyat bu. Haliyle “ikinci perde şimdi aralanıyor” lafı doğru değil, fakat kesin olan bir şey var, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Future Islands için. Adına ne derseniz deyin, “Singles”la yeni ve bambaşka bir sayfayı açtılar. İstanbul’a da bu ayrımın başladığı bir dönemde uğrayacaklar.

11 Ekim Suuns, 16 Ekim Marissa Nadler ve hatta 5 Kasım The Boxer Rebellion gibi konserlere ev sahipliği yapacak yakın dönemde Salon. Oradaki 10 Ekim’i ise ayrıca not etmek gerek. O akşam Future Islands’ın.


Twitter / @BekirzgrAybar
bekirozguraybar@gmail.com