Rock’n Coke’a dair geri sayımı neredeyse tamamladık. Virajı son düzlüğe bağlarken geriye kalan birkaç günün aradan çıkmasını bekliyoruz artık. 6-7-8 Eylül tarihlerinde istikamet Hezarfen olacak. 8. kez kapılarını açmaya hazırlanıyor söz konusu festival; hem de daha önce hiç olmadığı kadar net çizgilerle.
Ne takvimler 2005’in içindeyken sahnede beliren The Cure’a saygısızlık etmek gibi bir amacım var, ne 2006’nın Placebo odaklı depremine, ne de geçen yılın Limp Bizkit’ine. Yıllar içinde (son dönemde ise iki yılda bir) inişli-çıkışlı bir line up güzergâhında ilerlendi Rock’n Coke’ta. Kimler geldi kimler geçti bu sahneden. The Kooks’a bağlanan öğle sonlarımız oldu örneğin; Franz Ferdinand’la gecenin dehlizlerinde kaybolmuşluğumuz da yok değil. Biraz daha irdelersek, sokağın hemen başında Kasabian, Travis ve Linkin Park’la karşılaşmamızın an meselesi olacağından şüphe duymamalısınız. Evet, tüm bunlar bir tarafta duruyor. Yine de yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda ‘2013 bir başkaymış’ diyecekmişiz gibi bir his var içimde.
Hezarfen Hiç Olmadığı Kadar Yoğun
Alelade bir kelime tercihi değil bu. Ayaklarını 5 farklı sahnenin ıstakalarına prangalayan bir yoğunluktan bahsediyorum. Belçika’nın medar-ı iftiharları Selah Sue ve Triggerfinger’ın 2 no’lu sahnede çıkacağını ve Editors ile Primal Scream gibi lider ruhlu toplulukların ana sahnedeki gündüz seanslarına aitlendiğini düşünürsek; iç katmanlı bir trafikten de söz edebiliriz. Şunu da belirtmeliyim ki; Editors, karanlığa geçişin epey öncesinde değil de bizzat üst zaman dilimlerinde İstanbul’a savrulmalıydı. Primal Scream da hakeza.
Belli ki sahneler arasındaki geçişlerin sıkça yaşanacağı bir 3 güne tanık olacağız Hezarfen’de. Maximo Park; Coca Cola Zero Sahnesi’nde, saat 21:00’de iş başı yapacak, Portecho; aynı akşamın benzer dakikalarında Party Arena’da ritim kazanacak ve yine tam olarak o sularda Ana Sahne’nin geçici hükümdarı Hurts’e, bu topraklardaki ilk performansı özelinde meyledilecek. Bu durum; aslında genel çizgide boğulmamak anlamına da geliyor ve şüphe yok ki eğer bir müzik festivaliyseniz; genel çizgilerin dışına çıkmalısınız. Görece öncü isimlerin, festivalleri alıp götürdükleri dillendirilir; ama esas kritik nokta tabelaya oynamayan bir line up’ı, gerekirse farklı sahneler üzerine kurmaktır. İşte 10. yaşını kutlarken bunu başarıyor Rock’n Coke.
Kaçırılmaması Gerekenler
Yukarıda da bahsettiğim gibi geniş bir line up’la karşı karşıyayız. Headliner konumu; Jamiroquai, The Prodigy ve Arctic Monkeys’e yapıştırılmış. Öte yandan listenin altını dolduran bazı isimler de bu üç günlük müzik merkezli cümbüşün olmazsa olmazları. Biz de bu cümbüşün arasında kaçırılmaması gereken, kaçırılırsa üzüntüye sevk edebilecek kimi performansları bir kez daha hatırlamakta fayda var diye düşündük.
- Editors: 7 Eylül // 17:30 // Rock'n Coke Sahnesi
Birleşik Krallık çıkışlı topluluk, dördüncü stüdyo albümü “The Weight of Your Love”ı geçtiğimiz ay yayımladı. Albümle ilgili kaleme aldığım yazımda da söylemiştim: Editors için ileriye doğru atılan bir adım bu yeni LP. İlk teklik “A Ton of Love” da ileriye dönük bu adımı anbean kanıtlıyor. Artık ikinci yirmi yıllık bölümünü yaşıyor Editors. Haliyle 2006 yılında izlediğimizden daha rahat ve daha atik bir topluluk olarak çıkacaklardır karşımıza. Kimi akımların, kimi isimlerde zirveyi gördüğü dönemler vardır. Editors da şu an kendi Indie’sinin üst sınırlarında geziniyor. Her ne kadar gündüz vakti, o koyu perdeli parçalar; atmosferdeki karşılığını tam anlamıyla sahiplenemeyecek olsa da Rock’n Coke’un en afili bölümüne tanıklık etmek istiyorsanız, 7 Eylül günü bu ekibin dakikalarını kaçırmayı unutun!
- Palma Violets: 7 Eylül // 19:30 // Coca Cola Zero Sahnesi
Rock’n Roll’un en sade haliyle üzerinize geldiğini düşünün. Oralarda bir yerde ‘70’lerin psychedelic temalı ritimleri; ‘gürültü’nün bir durak öncesinde anlamını koruyan beste-güfte birleşimiyle arz-ı endam etmeye sabırsızlanıyordur. İşte böyle bir topluluk Palma Violets. Debut albüm “180” yayımlanalı henüz iki yıl bile olmadı; ama onlar çoktan NME ve BBC gibi ülke içi merkezlerde adlarından söz ettirmeyi başardılar. Haliyle onlar adına hikâyenin Rory Attwell prodüktörlüğünde oluşturulan “180”le sınırlı kalmayacağı şimdiden belli gibi. “Best of Friends”, “All the Garden Birds” ve “We Found Love”a dikkat!
- Primal Scream: 8 Eylül // 17:30 // Rock'n Coke Sahnesi
Eğer, 8 Eylül gecesinde şalteri indiren grup olsalardı; yine kabul görürlerdi. O denli mühim ve o denli güçlü sound’u var Primal Scream’in. Bu yılki Glastonbury’de The Rolling Stones’a çıkan yolun bağlacında sahne almaları da onların özgünlüğünün bir kanıtı olsa gerek. Sonuç olarak hem 30 yıl öncesinde, hem de bugünlerde yeni bağlantılarla yola devam etmek kolay değil. Burada çalarken de salt geçmişin tozlarını gözümüzün önünde süpürmeyeceklerinden eminim. Geçtiğimiz aylarda yayımladıkları yeni LP’leri “More Light”ı, icabında sahnelerinde anbean işleyeceklerine şüphe yok. Boby Gillespie’nin başı çektiği İskoç ekip; psychedelic’i Classic Rock’a, oradan da elektronik altyapıya batırıp çıkarırken tüm bu mesaiden yansıyanlar hiç de karmaşanın dehlizlerinde boğulmuyor. “Movin on Up”, “2013”, “Loaded” ya da “Can’t Go Back”… Hangi dönem üzerinden ilerlerse ilerlesinler; elektro gitar bas gitarı içten oyarken, davul geriye baskı uygulayıp sözlerin üstünü çatılarken “işte bu Primal Scream diyorsunuz.” İşte bu Primal Scream. Rock’n Coke’un en kritik performanslarından biri.
- The Cribs: 8 Eylül // 20:30 // Party Arena
Gary, Ryan ve Ross Jarman kardeşlerin ortak çalışması; The Cribs. Zaman içinde Johnny Marr gibi bir ismi kadrosuna katmışlığından söz edilebilse de, tıpkı kurulduğu dönemde olduğu gibi şu günlerde de Jarman kardeşlerin merkezinde ilerliyor işler. İngiltere çıkışlı ekibin, neredeyse tüm külliyatı boyunca okyanusun diğer tarafıyla sıkı bir bağ kurduğunu söylemek mümkün. Gary’nin vokalindeki boşluklar üzerinden yer yer ritmin dışına çıkma girişimi; bize salt Garage Rock’ın siluetini ispiyonlamıyor. Burada 90’ların Grunge’ı da ve hatta Ross’un davulundan sızdığı kadarıyla günümüzün Post-Punk Revival’ı da mevcut. Line up’da biraz geride kalmış olmalarının yanıltıcı etkisine kapılmamak için elimizde çok fazla örnek var. Biliyorum, az bir zaman kaldı; yine de 8 Eylül gelmeden 2009 çıkışlı “Ignore the Ignorant” ve geçtiğimiz aylarda yayımlandıkları “Payola” adlı albümlerine göz atmak; onların sahnesine öncelik vermek adına belirleyici olabilir. İngiliz üçlü Party Arena’ya ayak bastığı sırada Rock’n Coke Sahnesi Teoman’ın, Coca Cola Zero Sahnesi ise Melis Danişmend’in kontrolünde olacak. Tercihler şahsidir. The Cribs de o şahsi tercihlere eklenmeli.
- Ellie Goulding: 8 Eylül (9 Eylül'e dönerken) // 00:15 // Coca Cola Zero Sahnesi
Debut albümün rüzgârıyla çabucak kendini belli edenlerden Goulding. “Lights” adlı söz konusu bu ilk LP’si dâhilinde Brit Ödülleri’ndeki kulvarlardan birine kadar uzandığını da söylemek gerekiyor. Ardından Goulding, geçtiğimiz yıl ikinci stüdyo albüm kartını “Halcyon” ile oynadı. Onun müzikal yansıması olabildiğince etkileşimlerle dolu. Erken dönem synthpop da, 2000’lerin elektronik indie bağlantısı da ve elbette merkezi popüler aranjmanlar da mevcut burada. Vokalin gücü; ne Lana Del Rey’deki gibi derinlere çekiliyor, ne de Adele gibi her fırsatta öne atılıyor. Goulding; çıkışları ve durakları enstrüman geçişlerine sabitliyor. “Burn” tekliğindeki statik gidişat da bu yöne odaklanmakta. 3 gün boyunca yorulmayanlar ve “Hadi dahası yok mu?” diyenler; bu 20’lerinin ikinci yarısındayken 40’larındaki bilinçle işine odaklanan İngiliz’in gece yarısı performansına bir şekilde ortak olmalı.
Twitter /@ BekirzgrAybar
bekirozguraybar@hotmail.com