6 yıl önce, “Exquisite Corpse” adlı EP üzerinden keskin bir çıkış yapmıştı Warpaint. İki yıl içinde gelen ilk LP’ye de uzanmayı bilecek rüzgârın kaynağıydı bu esasen. Şimdi ise döngüler yenileniyor. Los Angeleslı topluluk, ikinci albümüyle kapıyı çaldı.


İlk Perde: Var Olmak

Kimi şarkılar, duyuldukları anda, henüz ilk saniyesinden başlayarak köklerini ele verirler. İlk dönem Interpol’ü, ’65 sonrasının Beatles’ı, debut albümündeki güce dayalı 1991’in Blur’u. Liste bir kitap ağırlığı kadar uzar gider.

Tekrara düşmeyen ve bir meselesi, birikimi, yansıttığı bir ışığı olan parçaları; duyuldukları ilk saniyede hissetmeye başlarsınız. Yaşamınıza çekilirler ve her defasında vurucu etkilerini artırırlar.

Warpaint’i de, en ufak bir tereddüde dahi fırsat vermeden yukarıdaki listeye eklerim. 2008 yılının son günlerinde gerçekleştirdikleri sadece 5 şarkılık çıkışta; yani o komple projelerin salt A-Side’ı boyutundaki mesafede yeni bir dünya kurdular çünkü. Üstelik bunu yaparken de kendilerini referans aldılar.

‘Stars’, ‘Elephants’, ‘Billie Holiday’. Bu 3 sıra o denli büyük etkileri sahiplendi ki; grup, 1 yıl içinde dünya geneline yayılmayı başardı. John Frustiance’nin mix’lerden sorumlu olmasının yanında, Josh Klinghoffer da görünmüştü mevcut EP’de. Ne ki, işin özünü çevreden alınan desteklerle soyutlamamak gerek. Zira o sözleri müzikal çizgideki renklere boyayan Warpaint’in ta kendisiydi.

Hemen ardındaki yıl ilk LP ‘The Fool’ adıyla gelir. ‘Set Your Arms Down’ ile düşük tempoyla girişini tamamlayan albümde ‘Undertow’, ‘Shadows’, ‘Composure’ ile dehlizlere düşülür ve kapanışa da benzer açılardan yüklenilir.

'The Fool'; hem Birleşik Devletler’de, hem de Kıta Avrupası’nda övgü üzerine övgü topladı. NME’nin yıl içindeki gözdesi oldu. BBC, kapılarını sonuna kadar bu şarkılara açtı. İki tekliğin kâfi sayıldığı bir albümden söz ediyoruz. Underground’ın Pyschedelic’e sarıldığı hiza olabildiğince iyi yakalanmıştı ve tracklist’te dolaşmak başlı başına bir yolculuk tadındaydı.

Çok hızlı geçen birkaç yıl yaşamışlardı. Kuruluş tarihi 2004’ün Şubat 14’üne kadar uzansa da onlar için “devrim sonrası” süreç o tarihten 4 sene ötede başlayacaktı. Yüzlerce sahne kurmuş, onlarca ülke dolaşmış, binlerce insanın ses tellerine katılmışlardı ve evet, bunu yalnızca tümüyle bağımsız üretimden çıkan bir EP’ye ek olarak profesyonel adımdaki tek LP ile başarmışlardı.

İkinci albüm için 4 yıla ihtiyaç duymalarının sebebi, biraz da o başlardaki dikine yükselişin hızından kaynaklanıyor bana kalırsa. ‘Abartıdan ibaretler’ diyemem; ama bulundukları yerden uzaklaşmamak için bir hızlı dönüş daha gerekliydi. Hayır, onların bir proje topluluğu olduğunu, kadın bedeni üzerinden para kazanmaya bayılan popüler müzik kanadının Warpaint’i şişirdiğini, artık projenin yenilenmeye ihtiyaç duyduğunu filan ima etmiyorum. Söz konusu uçuşun etkisi devam ettiği sürece grup da ayağını gazdan çekmedi; ama artık yeni bir tavır geliştirmeleri, yönü tümüyle farklılaşmasa da merkezindeki balansların şerit kaydırdığı şarkılarla diskografinin ilerlemesi gerekiyordu. Onlar da bu durumun farkındalardı.


111 Saniye ve Ötesi

Geçtiğimiz yılın Ekim ayında duyurulan “Love Is to Die” tekliği dışında, grupla aynı adlı yeni LP’den şarkıları ilk kez Kasım ayında çıktıkları İstanbul konserlerinde duymuştum. Ülkedeki ilk performanslarıydı bu, kalabalığın aklında erken dönem Warpaint şarkıları dolaşıyordu sıklıkla; ama vokalist Emily Kokal, henüz başlarda gecenin özetini geçmişti bile: “Önümüzdeki ay yayımlayacağımız albümden çalacağız sıklıkla. Çok heyecanlıyız.”

O geceki şarkıların çoğuna biraz da olsa mesafeli kalmış, bilinmezliğin de getirisiyle eşlik edememiş, kıyaslama işine girmeden sahneye odaklanmıştım. Aynı şarkıları, yaklaşık iki ay sonra, bu defa stüdyo kayıttan dinlerken ise o geceyle kolaylıkla ortaklaşabilmiştim. Konserdeki vurgu açılarını, zirve bölümlerini LP akıcılığında hissedebiliyordunuz.

Theresa Wayman klavyesi 'The Fool’a nazaran biraz daha önde gidiyor burada. Kokal ile birlikte vokale de bulaşıyor Theresa. Geri vokal anlayışının öndeki ritmi yönlendirdiği şarkıları vardır Warpaint’in. ‘Feeling Alright’, ‘Love Is to Die’, ‘Teese’ üzerinden yeni albüme de sinmiş bu gelenek. Haliyle vokal haznesine diğer üyeler Jenny Lee Lindberg ve Stella Mozgawa’yı da eklemekte bir sakınca yok.

‘Intro’da, nefes boşluğuna bile yer vermeksizin davul tırnaklarıyla tutuluyor anlatının ucu. Bu bölümde, yani o ilk 111 saniye boyunca Joy Division – The Chameleons arsında gidip geliyoruz. Bir sonraki sırada ‘Keep It Healthy’ beliriyor. Vokal, yansıma gücüyle hemen arkasındaki gitardan cesaret alarak alanını genişletiyor ve geri vokallerin büyücü etkisiyle buluşuyor. O anlarda duyulanlar albümün en iyi bölümleri için adaylıklarını koyuyorlar ortaya.

Haberin Devamı


3 numarada ise 2014 model Warpaint’in alâmetifarikalarından ‘Love Is to Die’ var. Yakın zamanda verdikleri bir röportajda artık daha fazla Rock’a dönük olacaklarını, -klasik yönlerden- tarza daha açıktan tutunacaklarını belirtseler de, söz konusu şarkıda bir istisnaya gidilmiş. Sözlerin yer yer varoluşçu sayfaları karıştırması bir yana, burası bir önceki albüme en yakın konumu karşılıyor.

Rough Trade Records’tan çıkan LP’nin müzikal karşılığı tek bir noktada durmuyor. Indie Rock’tan Progressive’e, Indie/Dream Pop’tan Soft Disco’ya kadar uzanan disiplin geçişleri mevcut burada. Debut albüme göre sesler daha yoğun, daha kırılgan bir trafiğin içinde ilerliyor. Bu da kolay çözümleri reddeden şarkıları ortaya çıkarıyor.

Prodöktör koltuğunun ikiye bölünerek; Depeche Mode, The Charlatans, Nine Inch Nails ve U2 gibi isimlerle de çalışan Flood ile paylaşılması albümün bu tavrını az çok açıklıyor aslında. Warpaint’le birlikte hareket eden Flood, dokunuşların özünü grubun külliyatından radikal biçimde dışlamayarak bir düzene oturtmuş ve görece daha fazla enstrümanı yalın halde ritme eklemiş.

Sadece ‘Teese’ bitimiyle kapanan A-Side’dan ibaret değil her şey. 1970’ler sonuyla 2000’leri Dance mazeretiyle buluşturan Disco//Very, yakın dönemden örnek vermek gerekirse The xx arazisine karışan ‘Drive’ ve ağır adımlarla kapanışı haber etme görevini üstlenen ‘Son’; ‘Warpaint’deki mühim başlıklar arasında bulunuyor.

Artık 10. yılı geride bırakan toplulukların arasındalar.

Şurası bir gerçek ki; bu son albümle birlikte grubun kariyeri yeni bir bölüme açılıyor.

Warpaint, sistemini yeniliyor.


Albümde Yer Alan Şarkılar

Haberin Devamı
  1. Intro
  2. Keep It Healthy
  3. Love Is to Die
  4. Hi
  5. Biggy
  6. Teese
  7. Disco//Very
  8. Go In
  9. Feeling Alright
  10. CC
  11. Drive
  12. Son


Twitter / @BekirzgrAybar
bekirozguraybar@gmail.com

Haberin Devamı