12 yaşındaki bir kıza tecavüz ettiği için şu anda cezaevinde; açık öğretim öğrencisi, Freud'u biliyor, 39 yaşında. Duygularını, "önüne geçilemez bir istek duyuyorum. Plan yapmadan, o anda bir çocuk buluyorum. Karşı koyması hoşuma gidiyor" diye açıklıyor
Yasa, bir erkeğin ya da kadının anal yoldan ırzına geçilmesini, fiili livata diye tanımlıyor. Kocaman, dev gibi olmasına rağmen, hareketlerinden ve konuşmalarından, zihinsel sorunu olduğu izlenimi uyandıran 23 yaşındaki delikanlı, 19 yaşındayken 14 yaşındaki bir erkek çocuğa yönelik işlemiş bu suçu. Babasız, dört kardeşli bir evde, çiftçilik yaparak yaşarken, parasızlık çekiyorlarmış. O yaşa dek sadece bir kez tatmış erkeklik duygularını o da, genelevde.
Bir gece rakı içmiş kadehlerce, yanında o delikanlı ile birlikte. Sonrasını hatırlamadığını söylüyor, gözlerini kaçırarak. 4.5 senedir devam eden cezası, 8 ay sonra bitecek olan dev adamın anlattıklarından, epileptik nöbetler de geçirdiği şüphesine kapıldım. Hem ona hem de cezaevinde çalışan sosyal hizmet uzmanına sorduğumda, ne zihinsel ne de nörolojik anlamda, gerekli tetkiklerin yapılmadığı çıktı ortaya.
O halde tüm suçlarda; suçu işleyen kişiyle ilgili gerçekçi tespitlerin yapılması ve cezasına karar verilmesi sürecinde, psikolog, psikiyatr ve sosyal hizmetler uzmanı vb. görevlilerin, gerekli tetkikleri yapması ve patolojik bir durum söz konusuysa, yargı mekanizmasına iletmesi gerekir.
Çocuklara düşkün erkekler
Görüştüğüm bir başka hükümlü, tasaddi (teşebbüs) ve tecavüz suçlarından kabarık bir sicile sahip. Babasız, iki kardeşle ve sınıfları çift dikişle giderken ilk suçunu işlemiş, hırsızlık. İkincisi 17 yaşında 11 yaşındaki bir çocuğa adres sorup kandırarak, tasaddi (taciz) şeklinde gerçekleşmiş. Bir kadınla ilk cinsel deneyimini, cezaevinden çıktıktan sonra yaşayan, 20'den fazla kez benzeri suçları işleyen, açık öğretim öğrencisi olan ve Freud'u bilen 39 yaşındaki erkek, 34 yaşındayken 12 yaşındaki bir kıza tecavüz ettiği için şu anda cezaevinde. Af çıkarsa ceza indirimine girecek, çıkmazsa 65 yaşına kadar hapiste. Yine de umudunu kaybetmemiş, gelecek kaygılarını da. "Çıktığımda sudan çıkmış balığa döneceğim. Mesleğim yok. Devlette de, özel sektörde de iş bulamam. Artık suç işlemek istemiyorum, ama ne yapabilirim ki?" diyor, hiç ziyaretçisi olmayan ve işlediği boncukları satıp, para kazanarak yaşamını sürdüren Mehmet.
Suçları işlerken hissettiği duyguysa:
"Önüne geçilemez bir istek duyuyorum. Plan yapmadan, o anda bir çocuk buluyorum. Kandırıp okşayarak, nadiren tecavüzle boşalıyorum. Karşı koyması hoşuma gidiyor" şeklinde. Gerçi parası olduğunda genelevlere gidiyormuş, gönül ilişkileri de olmuş, ama hiçbiri çocuklar kadar zevk vermiyormuş.
Çocukluğunun beş senesinin geçtiği Çocuk Esirgeme Kurumu'nda, zincirle dövülmüş defalarca, cezalandırılmış. 20 yaşından beri uyuşturucu kullanıyor ve ömrünün 20 senesi hapislerde geçmiş.
Kötü geçen çocukluk yaşları; sevgisizlik, yoksulluk, uyuşturucu alışkanlığı, cinsel amaçla çocuklara yönelmenin bir nedeni olabilir mi?
Konuşmayı sürdürürken, hiç ummadığı bir soru soruyorum ona.
"Haftada kaç kez mastürbasyon yapıyorsun?"
Erken boşalmanın neden oldukları
Haftada 3 - 4 kez mastürbasyon yaptığını, televizyonda ya da gazetede gördüğü bir şey karşısında hemen uyarıldığını ve boşalma ihtiyacı hissettiğini söylediğinde, atağı hızlandırıyorum.
"Erken boşalma sorunun var mı?"
Adamcağız apansız yakalanmış, cevap veriyor.
"Fahişelere dokunduğum anda boşalıyorum. Mastürbasyonda da."
Erken boşalma, sertleşme gibi cinsel sorunlar, erkeklerin çocuklara yönelip, erkekliklerini görüp, sorunlarını yok saymak için kullandıkları bir
araç olabilir mi?
Yirmi yıllık cezaevi yaşamında bu konuda bırakın tedavi olmayı, uzman yokluğundan ya da var olanların bu konuyu konuşmadıklarını öğrenince, basit birkaç teknik öğretiyorum ona. Yüzü gülüyor.
"Bunları yaparsam kendimi kontrol edebilirim, di mi? Basit sıradan bir hayat istiyorum artık" diyor.
Cezaevlerindeki uzman sayısının hızla artırılması ve bu uzmanların, her türlü konuda eğitilmesi gerekiyor. Yoksa cezası biten insanlar sokağa çıktıklarında, çocuklarımızı kandırmaya, hem kendi hem de çocuklarımızın yaşamlarını mahvetmeye devam edecekler.
Cinsel organı kesilmiş ceset
Bugünün
son öyküsü ise bir karı - kocaya ait. İkisi de aynı cezaevinde kalıyor. Suçları aynı, "planlayarak adam öldürmek."
Hasan Bey ve eşi on sene önce evlenmişler. Altı yaşındaki kızlarıyla beraber, bir köyde yaşayıp çiftçilik yaparken değişmiş yaşamları.
Birden fazla eşleri olan komşu evin erkeklerinden bir tanesi, göz dikmiş Hasan Bey'in eşine. "Benimle olursan, sana altınlar takarım, para veririm" demiş. Kadın karşı çıkmış çıkmasına, susmuş da, ama komşu baskıyı artırınca, kocasına söylemiş.
Hasan Bey bir düşünmüş, evi köyü satıp, gidecek hal yok. Korkudan karısını bırakıp, tarlaya da gidemez. Tek çare komşuyu ortadan kaldırmak.
Kadın "cilve yapıp, kandırarak eve al" talimatı üzerine, komşuyu ertesi gece için eve çağırıyor. Sabah olunca Hasan Bey, şüphelenmesin diye komşunun amcası ile birlikte başka bir köye doğru yola çıkıyor. İçindeki sıkıntıya dayanamayarak, amcaya fikrini açıklıyor. İşin tuhaf yanı, amca da haklı buluyor, vazgeçirmek için hiçbir şey yapmıyor. Gizlice evine dönen Hasan Bey, akşam olunca komşuyu bekliyor. Gelince de, halı sopasıyla başına vura vura öldürüyor. Yetinmiyor "satırla, kulaklarını ve cinsel organını" kesiyor, kaldırıp bir yere atıyor.
Birkaç gün sonra ceset bulunduğunda, kimse onlardan şüphelenmiyor, sonra açığa çıkıyor.
Planlı adam öldürme gibi ağır bir suçtan hapiste olsa da, namusunu temizlediği için ne karısı pişman ne de kendisi.
Birden fazla eşliliği ortadan tam anlamıyla kaldırmadığımız, evlilikleri ve boşanmaları medeni kanunlar çerçevesinde gerçekleştirmediğimiz sürece, birden fazla kadınla olmak, doğal hak biçiminde algılanmaya devam edecek. Birilerine de namusu temizlemek düşecek.
Sahi bu namus ne menem bir şey ki herkesin dilinde? Her türlü eziyete katlanan kadınlarımız, söz konusu namusları olduğunda, nasıl çıkartıyorlar tırnaklarını?
Hayatlarını mahvedeceğini bile bile, şikayet etmek yerine neden kendileri cezalandırmayı tercih ediyorlar? Ve cezaevine düştüklerinde, başları nasıl oluyor da, daha bir dik duruyor diğerlerine göre? Yarına.
Yarın: Namus dedikleri