Editörün SeçtikleriDenizde yürümek

Denizde yürümek

30.07.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Denizde yürümek

Denizde yürümek

TURUNÇ, Bayır Köy ve Turgut Şelalesi derken, bu hafta da Hisarönü Körfezi'nin en temiz denizine sahip, tarih ve doğanın iç içe olduğu cennet köşeler Selimiye ve Orhaniye'ye uzanıyoruz.
Birinci derece SİT alanı ilan edildiği için henüz hunharca yapılaşmanın giremediği, badem ve zeytin ağaçlarının gölgesine sığınan bahçeler içinde az sayıda evle kaplı Selimiye, Akdeniz ve Ege'nin en sakin ve huzurlu köşelerinden. Sadece kuş sesleri, doğal limana bir kuğu gibi süzülerek giren guletler ve balıkçı piyadelerinin motor sesleri bozuyor bu gizemli köşeyi. Küçük iskelenin kenarında dizi dizi tekneler, yolculara karaya çıktığı için temizlik yapan gemiciler...
Ya mavi yolculara ne demeli? Kimi bir bara sığınmış içkisini yudumluyor, kimi yeşillikler içindeki köyde dolaşıyor. Ve biz, otelimize yerleştikten sonra köy içinde tur atıyor, güneşin yerini mehtaba bıraktığı saatlerde Sardunya Lokantası'nda gidip, sohbete dalıyoruz.

Sabah çantamızı ve piknik sepetimizi aldığımız gibi Erkin teknesinin kaptanı Alman Reiner Erwin Seidel'le birlikte koylar ve adalar arasında dolaşmaya başlıyoruz. Deniz durgun, su inanılmaz temiz. Suyun 25 metre derinliğini bile seyrediyoruz. Ufak balıklar suyun yüzüne çıkıp takla atarken, 3 - 4 kiloluk bir sinaritin onların peşinde olduğunu gördüğümde çığlık çığlığa bağırıyorum.
Teknemiz yalçın kayaların tepesinde, Helenistik dönemde yapılan surlar ve kalenin yanından süzülürken, fosforlu gibi kayaların ağladığına tanık oluyoruz. Şarap yüklü batığın olduğu Küçüven bölgesine girdiğimizde, ikaz işaretleri alınca rotamızı Kamelya Adası'na doğru çeviriyoruz. Kıyıya yanaştıktan sonra, bizi karşılamaya gelen eşekle birlikte bin 800 yıllık manastırın olduğu tepeye tırmanıyoruz. Doyumsuz güzellikteki manzaraya sahip manastırın bazı bölümleri yıkılmış ama, taban döşemesindeki beyaz, gri ve siyah taşlardan örülü mozaikler asırlardır kendini koruyabilmiş.
Manastırın önündeki çitlenbik ağaçların dallarını koparıp, mıntıka temizliği yaptıkça, iki siyah panterin bir güneşi tuttuğunu, bazı yerlerin verev verev döşendiğini, bir kısmının anfor şekilleriyle kaplı olduğunu görüp keyifleniyoruz.

Anfor kırıklarıyla kaplı adanın önünde yüzdükten sonra, bu kez Hisarönü Körfezi'ne doğru yelken açıp, volkanik yapıdaki Dişlice Adası'nın yanına geliyoruz. Adanın Bencik Koyu'na bakan yüzü teknelerle dolu. Deniz dibinin iri, insanın eline batmayan deniz kestaneleriyle kaplı olduğunu görünce bir torba çıkarıp, öğlen yemeğinde kaptanımıza ziyafet çekiyorum.
Çam, güllük ve okaliptüs ağaçlarıyla kaplı Bencik, Mağara ve Çökerme Koyları, İnbükü (Emel Sayın koyu da deniliyor), Çubucak, Hisarönü Köyleri'nin önünden geçip, Orhaniye'ye geliyoruz.
Denizin ortasında yürüyen insanlar ve onların yanından süzülerek geçen tekneler. Kızkumu'nu hep insansız gördüğümden mi ne, birden şaşkınlığa düşüyorum ve çıplak ayakla kiremit renkli kumun üstünden, denizin ortasına doğru yürüyorum. Sanki yanımdan geçen teknelere dokunacakmışım gibi...
Kumul hareketleri sonucunda karadan başlayıp, koyu ikiye bölen 600 metrelik şeride Kızkumu denilmiş. Bu ilginç yere bir de efsane yakıştırılmış:
Adadaki sevgilisine ulaşmak isteyen güzel kız, eteğine kum doldurarak denizi doldurmaya başlamış, ancak kum bitince boğulmuş. Bu yüzden de sığlığa Kızkumu adı verilmiş.
Koyun ortasında, Bybassos Karya antik şehrine ait olduğu sanılan adada kale kalıntılarının yanından geçiyoruz. Yöreyi avucunun içi gibi bilen Alman kaptanımız Reiner, Bybassoslular'ın kaleye, Turgut Şelalesi'nden kemerler ve su altına döşedikleri borularla su getirdiğini anlatıyor.
Güneşin kızıllığının, yerini mehtaba terk ettiği saatlerde bu güzel koylara veda edip, hafiften Selimiye'ye doğru yol alıyoruz.
YARIN:Mesudiye ve Knidos

* Sahile sadece 100 metre uzaklıkta, badem ve zeytin ağaçlarının gölgesindeki Selim Han'a bir kez giderseniz, tiryakisi olacağınıza eminim. Zerafet ve usta çizgilerin hakim olduğu bu şirin tesiste, müstakil mutfaklı, bir oda ve salondan oluşan apart dairelerde dört kişi rahatlıkla konaklayabilirsiniz. Marmaris'in merkezine 30 kilometre uzaklıkta, yüzme havuzlu tesiste Neslihan Hanım'ın yaptığı ev yemeklerini tatmanızı öneririm. Girdiğiniz an sigortalı olduğunuz Selim Han'da iki kişi kahvaltı dahil 3 milyon lira. Telefonları 0 252 446 40 69 - 446 41 82.
* Selimiye Köyü'nde denize sıfır şipşirin ve tertemiz bir tesis var. Adı da kendi gibi güzel; "Begovina". İki kişi kahvaltı dahil 3.5 milyon lira olan Begovina'ya gitmek isterseniz, önceden yer ayırtmanız şart. Telefonu 446 42 02.
* Selimiye Köyü'ne girmeden, yolun alt tarafındaki Emin Otel, sığ deniziyle özellikle çocuklu ailelerin tercih edeceği bir tesis. Çatısı düz olduğu için odalar bir hayli sıcak ama, manzarası çok güzel ve servisi hızlı. Telefonu 446 40 87.
* Orhaniye'deki en iyi tesis, deniz kenarındaki Doğan Motel. Telefonu 487 10 74. Kızkumu'nda ise Kaya Lodge (487 12 50), Palmiye Motel (487 11 34) bulunuyor.
* İnbükü ve Çubucak'ta Orman İçi Dinlenme Tesisleri'nde dört kişilik çadır, elektrik dahil 650 bin lira. Lokanta, manav ve bir büfenin olduğu tesislerde öğrenciye yüzde 50 indirim de yapılıyor.

Selimiye Köyü deniz kenarındaki Sardunya Lokantası'nda balığın ve deniz ürünlerinin hasını yiyebilirsiniz. Halis zeytinyağı, defne yaprağı ve sarmısakla birlikte pişirilen lagos buğulama enfes. Tüm soğuk ve sıcak mezelerin yanısıra, özellikle kalamar tava, Ege usulü patlıcan salatası ve kabak çiçeği dolmasını yemenizi öneririm. Telefonu 446 40 03.
* Orhaniye çıkışında, Keçibükü mevkiinde teknelerin konakladığı Bay Marina'nın yanında manastır kalıntıları ve bahçesindeki mozaikleri görmeden geçmeyin.
* Bay Marina'nın hemen dibinde (girişi ayrı yerden), suyun yanıbaşında çam ağaçlarının altındaki Zühal Restoran'a mutlaka uğrayın, çünkü Zühal Hanım'ın elinden çıkan özel yemeklerin tadı bir başka güzel. Yıllarca Viyana'da yaşayan "Bayan Gurme"nin yaptığı krep, kahveli parfe ve özel tatlıların tadını en şık pastanede bile bulamazsınız.

Denizin her zaman çarşaf gibi olduğu bir koy Orhaniye. Bir yanda irili ufaklı tekneler koya süzülüyor, bir yanda da denizin üstündeki kumda insanlar yürüyor. Sanki, o dev guletleri tutuverecekler gibi...

Selimiye Köyü'ne yarım saat mesafedeki Kamelya Adası, hem konumu hem de antik kalıntılarıyla çok hoş bir görüntü sergiliyor. Bin 800 yıllık manastırın tabanında siyah, beyaz ve gri taşlardan döşenerek yapılmış iki panterin tuttuğu güneş mozaiği görülmeye değer.

Hisarönü turumuzun en güzel görüntülerinden biri de volkanik yapıdaki Dişlice Adası'ydı. Girintili çıkıntılı kayaların arasında yanlız kalmak isteyen aşıkların saklanabilecekleri yerin fazlalığından olsa gerek, Dişlice'nin bir adı da Aşk Adası oluvermiş.

EN ÇOK OKUNANLAR

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama

Sağlığınızı kontrol altında tutmak için Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplama aracını deneyin!

VKİ HESAPLA
KEŞFETYENİ

İlgili Haberler