Bir hanımefendi ofisime geldi.

-Burnumdan çok rahatsız oluyorum. istiyorum.

Tam içimden, bu yaşa kadar neden beklediniz diye düşünüyordum ki devam etti.

-55 yaşımdayım. Burnumdan hep rahatsızdım ama günah diyorlardı. Geçen gün televizyonda günah değil dediler. Bende geldim.

İçim sızladı. Çok istiyorsunuz ama günah diye yaptırmıyorsunuz.

Allah fikrini mi değiştirdi?

Artık, estetik günah değil mi?

Allah, estetik günah mı demişti zaten?

Ertuğrul Özkök’ü hatırladım.

-Allah hep sessizdir.

-Hep birileri onun adına konuşur.

Haberin Devamı

-Kendi politik düşüncelerinin önüne ve sonuna “ALLAH” ekleyerek, kendi düşüncelerini, Allah’ın düşünceleriymiş gibi söylerler.

Televizyon ne kadar etkili bir araç, dedim kendi kendime. Aklıma katıldığım bir program geldi.

Habertürkten aradılar. Sizde çok estetik ameliyat yapan bir cerrahsınız. Burada çalışan arkadaşlarımızdan bazıları size burun estetiği oldular. Sizi bu nedenle de biliyoruz. Estetik konusunu tartışıyoruz sizi de davet ediyoruz. Gelir misiniz?

Tecrübelerim gösterdi ki, doktor olarak medya konusunda son derece seçici ve dikkatli davranmak zorundayız. Medya da önemli olan reytingdir. Medyanın reyting öncelikleri nedeniyle, bir televizyon programında, karısını dövdüğü için, karısı 4 defa evden kaçan ama onsuz yapamadığı için televizyonlara çıkıp eve dönmesi için yalvaran bir kocayı, sizin yanınıza oturturlar. Bu adam ilgi odağı, doktor da yanında süs olur.

-Kimleri davet ediyorsunuz ve konu tam olarak nedir söyler misiniz?

-Her yönü ile estetiği konuşacağız. İzmir’den bir psikiyatrist, Ankara’dan bir ilahiyat profesörü bağlanacak, İstanbul’dan TPCD başkan yardımcısı Dr. Murat Topalan gelecek, 2 medikal estetik uzmanı katılacak.

-Din adamı mı? Estetik günahtır derse geçmiş olsun.

-Hayır, hayır öyle bir adam değil. Çok bilgili, ileri görüşlü biri

-Lütfen 1 saat müsaade edin. Murat hoca ile konuşayım size döneceğim

-Tamam, sizden haber bekliyoruz.

Katılsan bir türlü katılmasan bir türlü. Dr. Murat Topalan’ı aradım.

-Murat abi senide aradılar değil mi?

-Evet haberim var. Çıkarız, konuşuruz güzel olur gidelim

Haberin Devamı

-Abi, önemli olan televizyonun tavrı ne olacak. Tuzağa düşebiliriz.

-Yok be yavrum ne düşeceğiz.

-Ankara’dan bir ilahiyatçı bağlanacakmış, günah bütün bunlar derse, ne senin profesörlüğüm kalır ne benim uzmanlığım. Konu mankeninden farkımız kalmaz.

-Yok be Barış boşa endişe ediyorsun, ben konuştum öyle bir olmaz.

-Tamam abi gidelim.

-Gidelim.

Stüdyoya girdim. Programın yapımcısı, Didem Arslan bizleri büyük nezaketle karşıladı. Beni hemen yanına oturttu. Diğer yanında Prof. Dr. Murat Topalan. Benim sağımda Dr. Mustafa Karataş ve Dr. Ali Kerim Diler oturuyor. Programda, bir modacı, bir de gazeteci var. Murat Topalan’ın yanında manken Çiğdem Savaş ve manken Başak Emre oturuyor.

Konuşmaya başladık ama “Estetik TERÖRÜ” deyimleri cümle içinde kullanılıyor. Neden mankenlere benzemeye çalışıyoruz deniyor. Allah’ım ne işim var diyorum içimden.

Dr. Topalan ilk konuştu. Güzellik nedir? Kısa bir tanımlama yaptı.

Dr. Ali Kerim’e söz verildi. Kendisi Medikal estetik uzmanı. Botoks dolgu gibi cerrahi dışı estetik işlemler yapıyorlar.

Haberin Devamı

Maneviyat, ruh diye bir başladı. Tamam dedim Ankara’dan bir ilahiyatçı bağlanacak ama yanımızda da bir ilahiyatçı var diye düşündüm.

Manken olan iki hanımefendi de birazdan büyük bir tuzağın içine düştüklerini hissedeceklerdi. Onlarda bir tartışma programına katılmanın meslekleri için faydalı olacağını düşünerek gelmişlerdi belki.

Çiğdem Savaş, Tansu Çiller’e benzemek için ameliyat oldu diye gündeme gelen manken. Başak Emre’nin dudağında şimdi yasak olan kalıcı dolgu silikon yapılmış.

Dr. Karataş, çok mantıklı doğru estetik müdahaleler ve estetiğin psikolojisinden bahsetti.

Ve sıra bana geldi. Herkes güzel olursa çirkin kalmazsa ne olacak diye bana söz verildi.

-Estetik neden bu kadar talep görüyor dedim. Peşine 4 cümle daha kurdum. Günümüzde iyi bir şarkıcı olmak için önce güzel olmanız lazım sonra sesiniz.

Dr. Ali Kerim, sözümü kesti,

-Kusura bakmayın, buna acayip karşıyım dedi ve devam etti. Önemli olan ruh güzelliği...

Ah dedim ah. Bir durun konuşalım. Modacı başladı. Gazeteci devam etti.

Konu dudak dolgusu üzerine dönmeye başladı. Mankenler hedefe koyuldu. Neden Tansu Çillere benzemeye çalıştınız diye sorular soruldu. Dudaklarınızı kime benzettiniz. Pişman mısınız?!!!.....

Canım sıkıldı. Ne için gelmişlerdi. Ne duruma düştüler.

-İlahiyatçı profesör, insanın, bedeni üzerindeki haklarının sınırı nedir? Dedi. Bedenim benimdir. Sloganına biraz hak verdi ama sınırları vardır dedi. Şeytani dürtülerden bahsetti.

Sağlık problemi yoksa insanın vücudunda estetik amaçlı değişiklik yaptırması doğru değildir dedi ama kompleks yapmışsa estetik yapılabilir dedi.

Tamam dedim, ılımlı bir din adamı en azından.

Reklam arası oldu.

-Ya dedim. 3-4 yaşında çocuğun bedenine, din adına müdahale ediyoruz. Çocuğun adına karar verip, pipisinin ucunu sünnet ediyoruz. Peki dinin, insan üzerindeki haklarının sınırı nedir dedim.

-Barış Bey ne olur, böyle konuşmayın dedi, Didem hanım. Evimize rahat, rahat gidelim.

Dr. Ali Kerim, Rabbimiz insanı en güzel şekilde yaratmıştır. Biz ufak mutlu edecek işlemler yapıyoruz. Ama bu işin sektör haline getirmek yanlış dedi.

Hocam sen ne taraftasın karar ver....

Psikiyatrist, estetik bir sektördür. İnsanları ameliyat olmaya özendiriliyor dedi...

Eve geldim.

Programı banttan izledim. Alttan estetik furyası yazısını görünce canım yandı. Furya ne demek yahu...

Bir ilaç firmasının yemeğinde, Dr. Ali Kerimin elinde içki bardağı, hadi kızlar sahneye, vur patlasın çal oynasın şeklinde görünce sinirlendim. Hani Rabbimizdi, iç güzelliğiydi? Karar ver, ya öyle ol ya böyle. Ortama göre tavır alırım, komik oluyor.

Din ve bilim adamları yüzyıllardır, bir çatışma içindedir. Bilim adamı, din adamının yalanlarını çürütür. Din adamı, bilim adamını dinsiz olarak görür ve yasaklar koyar. Çünkü din adamına göre, bilim adamı Allah’ın işine karışır. Bruno, dünya yuvarlaktır demiştir. Din adamıı, tövbe et kabul et Dünya düzdür demiştir. Bruno, tövbe etmediği için yakılarak öldürülmüştür. Salgın hastalıkların, Allah’ın laneti olarak görüldüğü dönemlerde bilim adamı mikropları ve antibiyotiği keşfetmiş ve insanlığı kurtarmıştır.

Din adamı ve bilim adamı yan yana oturunca insanların çoğu din adamını dinler. Çünkü din adamı, Allah adına konuşur.

Nedense Allah, hep sesizdir, birileri hep onun adına konuşur.

İçimizdeki vicdanı kullanarak, Allah’ımızla direk konuşsak üzerimizdeki baskıları azaltabilir miyiz acaba?

Karamsar mıyım?

-Daha az karamsarım. Ancak 20 yıl önce bir imam, din elden gidiyor diyor diye arkasına cemaati takıp bir otelde 37 kişiyi yaktırdı. Günümüzde de camimize ayakkabılarıyla girdiler laflarından sonra 7 kişi hayatını kaybetmiştir.

Güzel bir hafta dilerim.

www.bariscakir.com