Başarının anahtarı karakteriniz

İyi bir geleceğe sahip olmak için, öğrenmeyi önemseriz. Kaliteli bir eğitim hayatını tercih eder, başarılı bir kariyeri arzularız. Başarılı olmayı her şeyin önüne koyduğumuzda, insani değerlerimizi ikinci plana atmak daha da kolaylaşır. Bir şirkete girip yükselmek, yükseldikçe daralan pozisyonlara ulaşabilmek için kıyasıya rekabeti teşvik eden hiyerarşik şirket yapılanmalarında, oyunun kurallarını bilmek ve bu kurallara ne derece uymak istediğinize karar vermenizle ilgilidir. Salt başarı için hareket edenler, oyunun kurallarını iyi bilir ve oyunu kurallarına göre oynar. Bir iç mücadelesi olup, daha yaşanabilir bir dünya yaratabilmek için hareket edenler, oyunu bilir ancak oyunun kurallarını değiştirmek amacıyla hareket eder.

Haberin Devamı

Kurumsal iletişim alanında başarılı çalışmalara imza atan İstanbul Pozitif Psikoloji Akademisi Kurucu Direktörü Fatmanur Erdoğan ile iş hayatında olanları ve olması gerekenleri konuştuk.

“Karakteriniz, hangi üniversitede okuduğunuzdan daha değerlidir” diyorsunuz. Bu yorumunuzdan ne anlamalıyız?

19 Eylül 2016 tarihli Hürriyet Gazetesi’nden bir cümle ile açıklamak isterim.

“ABD ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki karşılıklı kesilen cezalarla başlayan ‘soğuk savaş’ta gerilim tırmanıyor. Son olarak ABD’nin Deutsche Bank’a 14 milyar Euro ceza kesmesinin ardından AB Komisyonu’ndan karşılık geldi. Komisyonun rekabetten sorumlu üyesi Margrethe Vestager, kendilerini uyaran 185 ABD’li büyük şirketin CEO’suna, “Sizi de araştırırız” tehdidinde bulundu.

AB ile ABD arasındaki Volkswagen’in emisyon cezası ile başlayan Apple’a 13 milyar Euro ve Deutsche Bank’a 14 milyar Euro ceza kesilmesiyle karşılıklı restleşmeye dönüşen ticaret krizi büyümeye devam ediyor.”

Kurumsal İletişim uzmanları, STK’lar ve toplum, uzun zamandır, kurumların etik ve hesap verebilir olması için yoğun bir çaba harcıyor. “İçimiz dışımız bir” demenin güven unsuru olduğunu, bu nedenle yaptıklarımızla söylediklerimizin tutarlı olmasının gerekliliğini şirket yönetimlerine anlatabilmek ve gerekli uygulamaları işleme koymak için büyük emek veriyor.

Haberin Devamı

Ne kadar başarılı oluyorlar, orası tartışılır.

Geçtiğimiz dönemlerdeki kurumsal skandallara baktığımız zaman, bu skandalların oluşmasına etki eden faktörlerin başında başarı uğruna her şey mubahtır anlayışının yaygın olduğunu görüyoruz. Başarı öyle önemli ki, kendi kazancı için çalışanlarına mobbing uygulamak, toplumun sağlığını hiçe sayan yöntemlerle üretim ve satış faaliyetlerini gerçekleştirmek, kabul edilebilir. Oysa bir iç mücadelesi olan yönetimlerde, böyle yaklaşımları görmek pek mümkün değildir. Çünkü onları motive eden başarı, takdir edilme duygusu, statü ya da kazanç değildir. Bunlar hareketlerinin sonucudur. Onları motive eden, etraflarına değer yaratabilmek, sistemi geliştirmek, iyileştirmek ve bunu yaparken değerleriyle uyumlu hareket etmektir.

Şirketlerin yaptığı kişilik envanterleri bu sorunu çözmüyor mu?

“Kişilik envanterlerinin yapılıyor olması, şu anki haliyle, kurumlara ne kazandırıyor?” diye sorgulamakta fayda var. Bu envanterler, konularında uzman kişiler tarafından yapılıp yine konusunda uzman kişiler tarafından mı değerlendiriliyor? Yoksa iki günlük eğitim verdirdiğimiz çalışanlar tarafından mı yürütülüyor? Çalışanları kişilik envanterlerine tabi tutmak etik midir? Şirketlerin böyle bir hakkı var mıdır? Hakkı olmalı mıdır? Bu sorgulamaları yapmadan, kopya yapıştır sistemlerle uygulamaya konan işler, bazen sadece yapılmış olmak için iş yapmanın ötesine geçmiyor.

Haberin Devamı

Peki en zeki çalışanı işe almak şirketin işine gelmez mi?

Görünen o ki, en zeki yöneticileri ve en uyumlu kişilikleri işe almak şirketlerin vergi kaçırmalarına, müşterilerini kandırmalarına, çevre kaynaklarını bilinçsizce tüketmelerine ve toplumun çıkarlarını düşünmeden hareket etmelerine engel olamıyor.

Uluslararası bir araştırma şirketi tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre, kurumlara olan itibarın ve güvenin son beş yılın en düşük seviyesinde olmasına neden şaşırmamamız gerektiği konusunda Hürriyet gazetesinde çıkan haber bize bir mesaj veriyor.

İlginçtir ki, samimiyetsiz insanlarla iletişim kurmayı sevmeyiz, ama samimiyetsiz hareketi oyunun kuralı olarak görmekteyiz. Dürüst olmayanlarla iş yapmayı tercih etmediğimizi söyleriz, ama başarı için her şey mubahtır anlayışının uygulandığına şahit olmaktayız.

Çözüm için neler önerirsiniz?

Kendine yabancılaşmış, ötekine duyarsızlaşmış bireylerin kurumlara ve kendilerine yeniden itibar kazandırabilmesi, insani değerlerini yeniden hatırlayabilmesi ile mümkündür. Gelecek nesillerin ‘karakteri sağlam bireyler’ olarak yetiştirilmesi için erken yaştan itibaren eğitimin desteklemesi, liderliğin bir stil değil karakter meselesi olduğunun bilinciyle hareket edilmesi, sürdürülebilir bir geleceğin inşasında atılabilecek en öncelikli adımlardan olacaktır.

* The Guardian: (Davos 2015) Public trust in business hits five-year low https://www.theguardian.com/sustainable-business/2015/jan/21/public-trust-global-business-government-low-decline

* CEO’lar uyardı AB tehdit etti. Hürriyet gazetesi. 19 Eylül 2016.