04.10.2010 - 17:02 | Son Güncellenme:
Belli başlı moda haftaları gelip çattığında Tommy Ton, Scott Schuman ve The Street Peeper gibi sokak moda fotoğrafları çeken blogger’ların en çok fotoğrafladığı isimlerin başında geliyor Kate Lanphear. Tarzının bu kadar takdir görmesi de bu blogger’lar sayesinde oldu aslında.
Monokrom renklerin hüküm sürdüğü androjen stili, her fotoğrafla birlikte hafızalarda daha derin izler bırakmaya başlayınca yavaş yavaş ilahe mertebesine yükseldi.
Amerika’nın güneyinden; anne ve babası hakim, ablası ise avukat.. stil anlamında ablasını örnek almadığını anlatmak için “O tam bir Amerikalı gibi giyinir” diyor. Tüm bu normalliğin arasında Lanphear’ın punk stilinin nasıl evrildiği bir muamma..
Yırtık tişörtler, zincirler, zımba detayları, siyah skinny jean’ler, vahşi ayakkabılar ve terzi çıkışlı ceketler gardırobuna bir şekilde sızmayı başardığı için stilinin peşinden koşanların sayısı her geçen gün artıyor.
Ancak bu onun fotoğraf makinelerinden ve kameralardan ürkmesine engel olmuyor. Röportaj vermekten hiç hoşlanmadığını anlatırken yine Güneyliliğinden dem vurarak “güneyliler pek akıllı olmazlar” diyor.
Moda kariyerine Avustralya’da başlayan Lanpkear, orada modayla ilgili akla gelen her türlü işi yapmış. Avustralya Vogue ve Harper’s Bazaar dergilerinde görev aldıktan sonra Amerika’ya dönerek buradaki Harper’s Bazaar’da çalışmaya başlamış.”Avustralya’da çalıştığım ekipler o kadar küçüktü ki dergi hazırlanırken her şeyi yapıyordum” diyor eski günler için.
Amerikan Harper’s Bazaar’ın ardından ELLE’in dikkatini çekiyor ve zaman içinde stil direktörlüğüne kadar yükseliyor. New York ise onun için “bambaşka bir hikaye”, “Ekibimiz o kadar geniş ki iç çamaşırlığı editörlüğü ve güneş gözlüğü editörlüğü gibi pozisyonlar bile var” diyor.