Dinler arasındaki ortak noktaların geri plana itilmesi insanlar arasında kin ve düşmanlığı artırmıştır
İnsanlığın medeniyette ulaşacağı en yüce nokta, havra, kilise ve caminin Allah yoluna çağıran mabetler olarak kucaklaşıp, Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman, Allah’a inanan tüm insanların barış ve dostluk içinde yaşacağı rutin bir dünya olacaktır. Kan, gözyaşı ve acılarla dolu bütün bir tarihi boyunca insanlık, bu güzel ortamın özlemini çekmiştir.
Kaydetmek gerekir ki, ilahi dinlerin günümüzde de devam eden birçok ortak noktası mevcuttur ve bunların geri plana itilmesi farklı din mensupları arasında kin ve düşmanlığı artırmıştır. Biz bu kısa yazımızda ilahi dinler arasında ortak bazı noktalara işaret etmeye çalışacağız.
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’in en önde gelen ortak noktası, Allah’a iman ve O’nu her şeyden çok sevmektir. Bu büyük dinler, inananlarına, Allah’a şükretmeyi, O’ndan ümit etmeyi, O’na sığınıp, dua etmeyi emretmişlerdir. Bundan sonra ise, bu dinlerin öğretisinde insan sevgisi önemli bir husus olarak göze çarpar. İnsan, yeryüzünde en değerli varlıktır. Tüm ilahi dinler, insana önem verilmesini, insanların birbirini sevmesini istemiştir. Bu sevginin bir göstergesi olarak yardımlaşmayı, dayanışmayı, fedakârlığı, paylaşmayı, insanların sıkıntı ve kederlerini giderip, onları sevindirmeyi emretmişlerdir. İlahi dinlerin gayesi, insanın dünya ve ahiret mutluluğunu temin etmektir. Bu ise, ancak adaletin sağlanıp, barışın temin edilmesiyle mümkün olabilir. Onun için bütün büyük dinler, mensuplarına adaletli olmayı ve barışı korumayı emretmişlerdir. Bu yüzden tüm ilahi dinlerde ahirete iman ve Allah’ın huzurunda hesap verme inancı vardır.
Haklar ve ödevler
Dünya bir imtihan yeridir. Bu sebeple ilahi dinler, Allah’ın razı olduğu hayırlı işlerle, hoşlanmadığı, günah sayılan davranışları açık bir şekilde belirtmişlerdir. Başka ilahlara tapmak (şirk), anne-babaya hürmetsizilik, adam öldürmek, zina yapmak, hırsızlık, yalan söylemek, yalancı şahitlik, komşu haklarına tecavüz, kendini beğenmişlik, cimrilik, kıskançlık, öfke, oburluk, tembellik, zulüm, iftira etmek başlıca günahlardandır.
Buna karşılık anne -babaya itaat ve sevgi, mülkiyet hakkına ve alın terine saygı, dürüst ve çalışkan olmak, sabırlı ve affedici olmak, iffetli ve namuslu olmak, alçakgönüllülük, cömertlik, kanaatkârlık, hoşgörülü ve merhametli olmak ilahi dinlerce övülmüştür. Yine ailenin kudsiyeti ve korunması, eşler arasında anlayış, sevgi ve sadakat, her türlü zor şartlarda vefa ve aile kurumunun devamının sağlanması, eşlerin karşılıklı hak ve ödevleri de önem verilen hususlardandır.
İleri toplumlar ve inanç
Kısacası, insanın ruh ve beden açısından korunması ilahi dinlerin üzerinde birleştiği hususlardandır. Şurası bir gerçektir ki, bilim ve medeniyette ileri gitmiş toplumların çoğunu Allah’a ve ilahi bir dine inanan toplumlar oluşturmaktadır. Günümüzde insanın değeri ve hakları da, inanan toplumlarda gerçek anlamda layık olduğu yeri bulmaktadır. Bu durum, Allah’ın gönderdiği vahyin önderliğinde eğitilen toplumlarla, bundan mahrum bulunanların insana bakış farkını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak geleceğin insanlık için mutlu dünyasını Allah’a inanan toplumların kuracağını ümidt etmek herhalde yanlış olmaz.
Kutsal mabetler: Mescid-i Aksa
Kudüs’te Davut peygamber zamanında inşaasına başlanan bu mescid, Hz. Davut’un vefatı üzerine oğlu Süleyman aleyhisselam tarafından tamamlanmıştır. Peygamber efendimiz zamanında Mekke’ye en uzak mescid manasına gelen Mescid-i Aksa ismiyle anılmaya başlanmıştır. Beyt-ül-Mukaddes de denir. Hz. Süleyman, Hz. Musa’dan beri nesilden nesile intikal eden, içinde Tevrat’ın bulunduğu Ahid Sandığı’nı, yani Tabut-ı Sekine’yi buraya koydu.
Asurluların Kudüs’ü işgali sırasında mescidde bulunan mücevherler Babil’e götürüldü. Daha sonra Keyhüsrev tamir ettirdiyse de, Romalılar yakıp yıktı ve Kudüs’ün Musevilere bağlılığına
son verdi. MS 123’te Bizanslılar Mescid-i Aksa’yı tamir edip, Kudüs’e İlya adını verdi.
Hz. Muhammed (SAV), Mi’raç gecesi Kudüs’e gelerek Mescidi Aksa’da
namaz kıldı. Peygamber efendimiz, “Yalnız üç mescide ziyaret için gidilir. Mescidi Haram, Mescid - i Aksa ve benim mescidim" diyerek övdüğü bu mescid, hicretten 16 ay sonrasına dek Müslümanların kıblesi olarak kaldı.
Depremde yıkılan mescid, Emeviler döneminde bugünkü haline benzer şekilde yenilenmiştir. 638 yılında Hz. Ömer zamanında onarılan mescidde ezan okundu, cemaatle namaz kılındı. Yahudilere mescide girme hakkı tanındı.
1099’da Kudüs’ işgal eden Haçlılar, burayı kiliseye çevirdi. 1187’de Selahattin Eyyubi Kudüs’ü geri almış, eski haline getirmiştir.
1517’de Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı yönetimine geçen Kudüs, 1. Dünya Savaşı sonrası bağımsız hale geldi. Kudüs 1967 Arap - İsrail savaşında Yahudiler tarafından işgal edildi.
Timur’un Yıldırım Bayezid’i yenmesinden sonra Osmanlı devleti haraca bağlanmıştı. Ondan sonra gelen İlhanlılar da Timur’un vârisi olarak bu haracı almayı sürdürdü.
II. Murad döneminde Osmanlı toparlanmıştı, ancak haraç vermeye devam ediyordu. Bu durum üzerine paşalarından biri II. Murad’a, “Niye haraç veriyoruz. Başımızdan defedelim gitsin. Buna gücümüz yeter" dedi.
Sultan, paşaya şu yanıtı verir:
“Onlar şu andaki gücümüzün farkında değiller. Para vermeyi kesersek, sıradan bir ordu toplayıp üzerimize gelirler. Gerçi yenilirler ama, çok Müslüman kanı akar. Para için Müslüman kanı aksın istemem, parayı verin. Yalnız onlara öyle güç gösterisinde bulunun ki, gücümüzün farkına varıp heybetimizden korsunlar, haraç isteme cüretini gösteremesinler."
Gerçekten de kısa süre sonra İlhanlılar haraç istemekten vazgeçtiler.