06.02.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:
FOTOĞRAF makinesine objektif ve ses kayıt cihazına pil takmak için bir süre platformun üzerinde oyalanmamız iyi oldu. Platformu tarayan spotlar üzerimizden geçtikçe, bir an için üstümüzde duraladıkça sanki övgü ve ilginin o baştan çıkarıcı eli bizi tutup zaten bir adım ilerimizde bekleyen megalomanilerimize taşıyordu. Büyüklük komplekslerimizi giyinip bütün gece ortalıkta öyle dolaşırdık ama kaçınılmaz biçimde platformun altındaki kalabalığa da gözümüz takılıyordu. Birazdan bizim de yine kaçınılmaz olarak bir ucundan eklemleneceğimiz siyah, simsiyah yığın. Ve bu yığının üzerine çekilmiş siyah ışığı mekanın. Bu manzarayı buradan görmemiz iyi oldu. Aksi halde, zaten ihtiyacımız da var, şu kenarda bekleşen birbirinden güzel insanlar, platforma intikal edip o en kıymetli bakışlarını aşağıya, evet evet bize yani kalabalığa diktiklerinde, üstümüze alınabilirdik. Zaten buna teşneyiz.
Ama bu kritik an, çoktan hakettiğimiz istekli bir bakışın beklentisiyle fazla kilolarımızın kot pantolonlarımızın beline yaptığı baskıyı daha fazla hissedeceğimiz o gelgit henüz gelmedi.
Eski Avrupa Güzelimiz Neşe Erberk'in ajansının mankenlerinin tanıtılacağı "99'a Merhaba" partisi için 2019 adlı diskodayız. Zaten birazdan Neşe Erberk de bunu tarihi bir karar olarak açıklayacak ama, burası moda şovları için biçilmiş kaftan. Son yıllarda Batı'da güzel kadın ve erkeklerin güzel elbiseler sunduğu defileler ve moda fotoğrafları için özellikle 2019 gibi yıkım ve çöküş çağrıştıran, dekadans kültürüne göre tasarlanmış mekanlar seçiliyor. Bu tür mekanların izleyicide uyandırdığı kendisine ilişkin değersizlik, düşmüşlük duygusu onun sunulan elbise ve onun içindeki güzel ve değerli bedene duyduğu gıpta ve hayranlığı besliyor.
Karanlığa biraz olsun alışıp etrafı ve etraftakileri seçmeye başladığımızda mekandaki tek tük mobilyaların kamyon lastiklerinden oluştuğunu, misafirlerinse yolaklanmış saçları ve matem kıyafetleri ile buraya gelmeden önce son kez aynaya baktıklarında kendilerine şiddet uygulamaya karar verdiklerini düşündürecek tarz bir estetiği tercih ettiklerini görüyoruz.
Ajansın 99 kataloğuna giren mankenler henüz huzura gelmeden ya da biz bir onlara bir kendimize bakıp huzurumuzu kaçırmadan Neşe Erberk ajansın idari personelini tanıtıyor. Yani ulaştırma ya da muhasebe gibi departmanlarda çalışan nedim ve nedimeleri. O zaman biz sıradan insanların neden manken olamayacağını bir kez daha anlıyoruz. Ajansın ulaştırma sorumlusunun, üzerine spotlar çevrildiğindeki tezahüratıyla modern ve aşırı beslenme sorunlarıyla didişen günümüz toplumlarının prens ve prenseslerinin o asil bakış ve duruşlarını karşılaştırıyoruz.
Bu tanıtımın ardından plaket dağıtımı geliyor. Neşe Erberk katalog çekimlerine ve partiye omuz veren dostlarını birer birer platforma çağırıp ödüllendiriyor. Fakat bu iş uzadıkça daha çok belde belediyelerinin festival organizasyonlarındaki plaket verme törenlerine benziyor.
Ve o an geliyor. Yeşim Palandüz, Deniz Akkaya, Ella Mengi, Esra Ceyhan, Emine Ün, Gülin Kirpikçioğlu, İpek Tanrıyar, Jessica Campbell, Nefise Karatay, Julia Nitu gibi güzellerimiz, nedense erkek mankenlerin isimlerini pek bilmiyoruz, birer birer platformda zuhur ediyor. Merdivenlere yöneliyor. İnmeye başlıyor. Her seferinde aynı beklentiyle sanki bir adım öne çıkıyoruz. Ama o ufki bir noktaya kışkırtıcı bir bakış atıp, dudaklarını ıslattıktan sonra sırtını dönüyor. Ve tam da zarif gövdesinden bekleneceği gibi elimizden ve arzularımızdan kayıp yukarı çıkıyor.
Bu sihirli anlarda önemli bir şey öğreniyoruz.
Manken olmak sadece çehreyle değil aynı zamanda sırtla da hatta sırtın biraz aşağısıyla da bakabilme yetisini gerektiriyor. Sırtlarını döndüklerinde sanki oralarıyla da bize bakıyorlaşmış gibi geliyor. Zaten kameralar da bunu çoktan farketmiş olmalılar ki, biraz önce yüzlerini çekerken şimdi aşağı kayıyorlar.
Mankenlerin resmi geçitinin ardından Türkiye'nin son günlerdeki ortak ruh haline kulak veriliyor ve platformun üzerinde biraraya gelen bütün mankenler Barış Manço'nun bir şarkısına eşlik ediyor.
Ancak tam da en fazla hüzün ve matem çağrıştırması gereken bu dakikalarda ortalık aydınlanıyor. Biraz önceki donuk bakışların yerini parlak gülümseyişler, biraz önceki süzülür gibi, dantel gibi yürüyüşlerin yerini dans alıyor.
Partinin sonunda manken İlgi Gövsa'nın direkt yüzüne bakarak, "Biraz daha az dikkat çekici olsanız, sunduğunuz elbiseler daha fazla öne çıkmaz mı?" diye soruyoruz.
"Evet ama Türkiye'de durum farklı. İnsanlar daha çok bizimle ilgileniyor. İlgi bu yönde."
İlgi, sana öyle çok ihtiyaç duyuyoruz ki.
İlgi, sana öyle ihtiyacımız var ki