Öncelikli olan ilişkidir. Her ilişki bir alışveriş sürecidir, başlar ama bitmez. Sadece kullanılmıyor olabilir. Ve ilişkilerde hiçbir şey rastgele değildir
Türkiye’de çok bilinmemekle birlikte, aile, ilişki ve evlilik terapisi dünyanın gelişmiş ülkelerinde çok sık kullanılan bir yöntem. Türkiye Aile ve Evlilik Terapileri Derneği Başkanı Dr. Murat Dokur, aile ve çift ilişkileri üzerine sorularımızı yanıtladı. Dokur’un araştırmalarına göre çiftler arasında ilişkinin ömrü en fazla 1.5 yıl. Sonra mutlaka bir mod değişikliği gerekiyor.
Siz aileyi ve işleyişini nasıl tanımlıyorsunuz? Birbirleri ile kan bağı olan insanların doğal oluşumu. Evlilik ise sonradan oluşan ve aileye göre yapaylık gösteren bir sistem. Ailenin sistem olması ile birlikte bu sistemin kendini oluşturan parçaları, kendi aralarındaki ilişkileri bizim için önemli. Buralarda bir olumsuzluk gündeme gelirse, kendi içindeki hiyerarşisi ve ilişkilerdeki denge bozulursa, bunun dışındaki hayat olayları dediğimiz hastalıklar, kayıplar söz konusu olursa işleyiş olumsuz olarak etkilenmekte.
Aile, sorunlarını kendi içinde çözebilir mi?Çoğunlukla hayır. Çünkü aksayan bir ilişki içinde o ilişkiyi düzeltmeye yönelik bir girişim genellikle faydasız olur.
Aile terapistinin görevi ve sorumluluğu nedir?Karmaşık problemleri ortaya çıktığında kişiler nasıl davranacaklarını kestirememekte. Bu noktada bireyin ön yargısız bir şekilde ve normlar dahilinde problem çözme çabaları söz konusudur. Ancak bu yeterli olmadığında, bir problemi düzeltmek için çabaya girdiklerinde ortaya başka problemler çıkmaktadır. Aile terapisti de bu noktada devreye girmektedir. Sisteme katılıp, birey ya da bireylere eşlik etmekte, problemin tanımını yapıp, nasıl ortaya çıktığıyla birlikte nasıl ortadan kaldırılabileceği ile ilgili çalışmaktadır. Kozmik bir kural vardır. Önce yapılar oluşur sonra açılmaya başlar. Kişiler ya, açılmanın getirdiği korkukaygıları yaşamakta ya da açılamamanın getirdiği sıkıntıları yaşamakta. Bu noktadaki sıkışmışlığa da aile terapisti müdahale eder ama ilişkinin seyrine göre öncelikle bireylerin sağlıklı hareket edebilemelerini sağlamakla yükümlüdür.
Yani terapist evliliği kurtarmak yönünde mi çalışır?Evliliği kurtarmak diye bir şey yoktur. Çünkü evlilik kurtarılması gereken bir şey değildir. Önemli olan burada ilişkiyi kurtarmaktır. İlişkinin kurtarılamayacağı noktada ise bireyleri kurtarmaktır.
Aile ve çift terapisi denildiğinde, bireylerin kendi psikodinamiklerinde yorumlandığı bireysel psikoterapinin içinde geçerli olan normların da kullanıldığı bir süreç söz konusudur. Bu noktada terapi eşlik etme sürecidir. Genellikle belirti veren bireyler gelmekte ya da belirti veren eşlerini, çocuklarını getirmekte.
İdeal zamanlama ilişki aksamaya başladığı noktada başvurabilmektir. Bir de devam etmesi ve etmemesi gereken ilişkiler var. Bu noktada ilişki kişilerin iç ruhsal dengelerini ya da diğer insanlarla kurdukları başka ilişkilerinin etkilenmesine yol açmaktaysa, bu ilişki içinde çatışmalar ortaya çıkabilir ve ilişkinin sürekliliği mümkün olmayabilir. Bu noktada da terapist eşlik eder ve yol gösterir.
Toplum yapımızda aile kutsaldır ve “kol kırılır yen içinde kalır" felsefesi var. O sebepten aile terapisti bizim ülkemizde kabul görür mü? Aile ve evlilik kutsal değil, doğaldır. Kutsallık sadece, sistem özelliğini ağır ve daha otoriter kılmak için bu kimliği beslemeye yönelik bir ifadedir. Çünkü aile toplumun bir alt sistemidir ve kendi bütünlüğünü muhafaza etmesi gereklidir. Aile içinde esneklik yoksa, değişim istenirse, bu noktada başkalarının ne söyleyeceği çok önemli olmakta ve buna karşı çıkılmaktadır.
Aileler, gelenek görenek adını verdiğimiz daha önce belirlenmiş olan ve kendi içinde kural barındıran süreçlerden geçmektedir.
Bireysel varoluş dengesi ve ilişki içinde varoluş dengesi birbirinden farklıdır. Bu ikilem bizim varoluş ikilemimizdir. Doğal olmayan ve sosyal normlarla belirlenmiş evlilikte de belirli bir devinim içinde bu dengeyi sağlamak durumundayız.
Öncelikli olan ilişki o zaman. İlişki nedir peki ve ilişki nerede başlar? İlişki iki kişinin arzu, istek ve ihtiyaçları dahilinde davranışta bulunmalarıdır. İlk ilişkimizi annemizle kurarız. Her ilişki bir alışveriş sürecidir. İlişki başlar ama bitmez. Sadece kullanılmıyor olabilir. Ve ilişkilerde hiçbir şey rastgele değildir. İlişkinin her evresi tanımlanabilir. Zaten ilişkiyi ortaya çıkarttığımızda müdahaleye hazır hale gelmiş oluyoruz.
Bebek-anne ilk ilişki dediniz. O halde doğumdan itibaren ilişki içindeyiz ve yaşadığımız her şey ilerki yıllar için bir basamak. İlk çocukluk yıllarında alınanlar daha sonraki yıllarda geri dönüşlere sebep olabilmekte. Dört-beş yaşa kadar maruz kalınanlar ve sonra da dış dünyaya açılmaya başladığında, 7 - 11 yaş arası ve bluğ çağı önem taşımaktadır. Kişinin ergen olduğu dönemde ve ergenlik sonrasında kendisinin bir sistem oluşturmaya yöneldiği durumlarda problemler ortaya çıkabilir. Ve orada kişinin ailesinden getirdiği davranış kalıpları ile karşı tarafın kendi ailesinden getirdiği davranış kalıpları bağdaşmadığı ve örtüşmediği ya da karşı karşıya geldiği noktalarda problemler yaşanabilir. Şartlar bize uygun değilse, ruhsal ya da bedensel tepkiler verebiliriz. Aileler de, tepkiler verebilir. Aile içindeki uyumsuz davranışlar, karşı gelme ve bu karşı gelinmeyle sürdürülen bir hayat tarzı, bir yerlerde aksamanın çıkması problemlerin devamlılığına da zemin hazırlamaktadır.
Çift ilişkisine bakarsak bunun bir ömrü var mı?Yıllardır bu işle uğraşan biri olarak söyleyebilirim ki, eğer bir ilişkide ortak amaç yoksa (Çocuk, iş birlikteliği, mekan birlikteliği...vb) ortalama ilişki süresi 1 - 1.5 yıl kadardır. Eğer varsa, ortalama 4 - 4.5 yıl kadardır. Sonrasında ilişkinin modu değişmelidir. Yoksa çiftler bir süre sonra “Bu ilişki gitmiyor, aşk, heyecan kalmadı" şikayetlerinde bulunuyor. Ve bu tür ilişkiler en ufak bir problemde kullanılamaz duruma gelebiliyor. İlişki içinde rutinleşme denilen ve bir alışkanlığa dönüşen eylemler silsilesi vardır. Bunlardan uzak durmak gerekir. İlişki içinde samimiyet olmalı. Samimiyet ve sözde samimiyet birbirinden farklı şeyler. Sözde samimiyet iki kişinin bir arada olmayı sağlama çabası içinde bulunmaları
Yani açıklık şart?Birbirini anlamayan ve 15 yıl sonra “Sen bunu mu kastediyorsun" diye soran bireyler oluyor. İki kişi bir araya geldiğinde ortaya çıkan kontrol çabası, davranışsal gereksizlikleri doğurur. İki ayrı aileden gelen insanların örtüşmeleri gerekir. Kişilerin kendilerine bile açık olamadıklarını göz önüne alırsak, ilişkide ne kadar açık oldukları tartışılır.
Boşanma sürecinde en çok ne tür şikayetlerle karşılaşıyorsunuz? Mutsuzluk, üzüntü, yalnızlık duygusu, akıl karışıklığı, hayal kırıklığı, artan sorgulamalar ve duygusallıkda artış görülür. Boşanma öncesi davranışlar, tepkisellik, kavga, tartışma, anlaşılmadığından yakınma ve kişinin kendisini mağdur hissetmesi. Boşanma döneminde kişinin yaşadıklarını yadsıması, kararsızlığı, duygu yalıtımı, donuklaşma, dikkat dağınıklığı, gelecekle ilgili plan yapamaması, kararsızlık görülür. Kaoslar, ikilemler, depresif özellikler boşanma döneminden sonra çok etkili olmaz. Mümkün olduğunca akıl karışıklığından uzak durmak gerekir. Aksi takdirde bir kısır döngü içine girilir. Bu noktada insanlar belli bir çaresizlik yaşar. “Olmadı, yapamadım, tek boşanan ben miyim" gibi cümleler ancak yoluna devam edebilecek insanlarda sıkça duyulur. Diğeriyle ilgili ilişkisi içinde, önceden hissediyordum ama şimdi bir şey hissetmiyorum diyebilir, Bu anlaşılır bir şey, tabii eğer tepkisel bir söylem değilse.
Dr. Murat Dokur KİMDİR?
1982’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı fakültede psikiyatri ihtisasını yapan Dokur, yurtdışında çeşitli
eğitim programlarını tamamladı. 1997 yılında kurulmuş olan Aile ve Evlilik Terapileri Derneği’nin Başkanlığını yapan Dokur, aynı zamanda İstanbul Aile ve Terapileri Enstütüsü (IFTI) ve Karizma Psikoterapi’de Aile ve Çift Terapisi, Boşanma müdahalesi, Seks Terapisi, Klinik psikiyatri, Çocuk Merkezli Aile Terapisi, Kısa Psikoterapi, Grup Psikoterapisi konularında çalışıyor.