Güzellik “Örtünüyoruz işte!

“Örtünüyoruz işte!

30.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sertab Erener‘in ‘markalarüstü‘ bir tarzı var. İkinci el mağazalardan aldıkları veya evdeki bir kumaş parçası O‘nun üzerinde en popüler tasarımcının elinden çıkmış, en pahalı şeyler gibi görünüyor. Çünkü sadece kendini iyi hissettiği giysileri giyiyor. Zaten giyinmeyi de medeniyetin dayatması olarak tanımlıyor

“Örtünüyoruz işte

Handan BAYINDIR

“Örtünüyoruz işte

Bu albümün bir kere adı baştan çıkarıcı: Turuncu. İştah açıcı, iyi niyetli, enerjik, bildiğimiz turuncu işte. Şimdi Sertab Erener‘in albümüyle bir de kıpır kıpır dans katıldı, ahenk, melodi katıldı turuncuya. Albümde bu adı taşıyan bir şarkı yok. Olmasın da zaten, tamamına yakışacak daha iyi bir isim bulunamazdı. Moda yazıyoruz ya, nerede ne var, yeni çizgiler, yeni renklerle boğuşuyoruz ya, işte dedik tam bize göre. Sertab Erener‘le konuşmalıyız. Albümüne Turuncu diyen birinin hayata duruşunu yazmalıyız...
Evine gittiğimizde önce küçük çapta bir şaşkınlık yaşıyoruz. Son derece mütevazı bir bahçe, girişte içinde birkaç parça eşya bulunan geniş bir salon, yukarıda da diğer odalar. Lüks, şaşaa, ihtişam, antika veya son mimari trendlerin yansıması olan gözalıcı bir şıklık filan yok. Bu ev olabildiğince sade ve huzurlu döşenmiş. Sertab Erener ortalarda görünmüyor, sadece sesini duyuyoruz. Genizden gelen, masum, çocuksu tınılı sesini... Çekim yapacağız ama bu işte bir tuhaflık var diyoruz. Etrafta ne makyöz, ne kuaför ne de kapris yapacak biri var. Birkaç dakika sonra Sertab Erener salona indiğinde fotoğraf çekimi için hazır olduğunu söylüyor. Bu kadar sorunsuz ve rahat oluyor yani. O, herşeyi kendi halletmiş. Duru teni, fondöten bile kullanmadan far ve rujla yapıverdiği makyajı, dağınık saçlarıyla gerçekten de çekime hazır görünüyor.
Çocuklukta ‘Burda‘ elbiseleri
Sertab Erener‘in çocukluk görüntülerini içeren klibi hatırlarsınız. Orada dikkatinizden kaçmamıştır herhalde, annesi, babası ve kendisi son derece şıklar. Sertab Erener‘e bunu hatırlattığımızda o günlere geri dönüyor ve başlıyor anlatmaya; "Özellikle babam giyimine kuşamına çok dikkat eden biriydi. Özel bir terzisi vardı, orada ben de çok zaman geçirdim. İngiliz kumaşları alınır, modeller seçilir, çeşit çeşit takım elbise dikilirdi. Bende oradaki üç tarafı aynalı odada pozlar verip şarkıcılık oynardım. Sonra, annem o dönemde Burda dergisi alırdı. O dergiden çıkardığı modellerle kendisine ve bana elbiseler dikerdi. Ne heyecanlıydı o dikiş zamanları. Ben annemin gösterdiği kırmızı çizgileri takip ederek elbisenin kalıbının çıkarılmasına yardım ederdim. Sonunda kimsenin üzerinde olmayan çok cici elbiselerim olurdu. Bakın bunlar şimdi aklıma geliyor. Demek ki ailenin giyim - kuşam konusundaki özeni bana da geçmiş. Lüks değil, iyi giysiler seçiyorum ben de şimdi."
Pop müzikten dönüş yok
kadin261.jpg
Sertab Erener‘in aldığı müzik eğitiminden kaynaklanıyor olsa gerek, acaba farklı birşey sunacak mı beklentisi var. Bu konuya değindiğimizde etraflıca anlatıyor, farklı bir müzik denemeyeceğini, yoluna ‘pop‘la devam edeceğini. Erener, "Geri kalmış, üçüncü dünya ülkesi kompleksinden kurtulduğumuz anda bu ülkede müthiş şeyler olacak. Yaratıcı zekası olan bir toplumuz. Fakat bunu ortaya koymak, yeni bir önerisi olan işler çıkarmak için biraz konfora ihtiyacımız var. Nedir o konfor; eğitim, ekonomik güç, geleceğe güvenle bakmaktır. Bu ortamı yakalayan insanlar yaratıcı olabilirler ve sundukları, ekonomik engelleri aşmış bir toplum tarafından beğenilir. Türkiye‘de içinde yeni bir önerisi olmayan, birbirinin tekrarı işler yapılıyor. Ben Sertab Gibi albümünde mesela, biraz daha farklı bir sound yakalamaya çalıştım, başka birşeyler denedim. Ticari başarısızlıkla sonuçlandı denilebilir ama kariyerim açısından ‘Vay be, hatuna bak!‘ dedirtecek noktaya geldim. Bu deneyimle gördüm ki söyleyeceğim sözü müziğimle, Türk toplumunun beğeni sınırlarını küçük küçük zorlayarak, adım adım birlikte yürüyerek söylemeliyim. Yoksa tamamıyle avangart şeyle üretebilecek kapasiteye sahibim ama o, sadece arkadaşlarımın dinlediği birşey olur. Oysa ben geniş bir kitleye hitap etmek istiyorum. Bu durumda da pop müziğin kitlelere ulaşmak ve hep birlikte bir adım öteye gitmek için doğru bir dil olduğuna inanıyorum" diyor.
Sertab‘ınki markasız moda
O kadar yalın bir tarzı var ki, ‘Efendim modaya bakış açınız nedir?‘ gibi saçma bir soru sormak gelmiyor içimizden. Çünkü herşey ortada... Yine de modadan konuşuyoruz. Sahne giysilerini üç yıldır Arzu Kaprol hazırlıyormuş. O giysilerde ‘trend‘ yakalanıyor. Mesela turuncu tişört ve asker desenli pantolonu, bir TV çekimi için Arzu Kaprol yapmış. Her detayına kadar ‘trend‘ bir giysi bu. Diğer fotoğraflardaki etekleri Derishow‘dan. Üstlerin ise biri öylesine bir mağazadan aldığı bluz, yeşil olanı ise aslında bir fular, üzerine dolayıp büstiyer yapmış giyinirken. Sahne dışında giysilerinde marka, özel tasarım gibi takıntısı yok. "Kendimi iyi hissedebileceğim herşeyi giyerim" diyor. Önce pek inandırıcı gelmese de çekim bittikten sonra minik çiçekli incecik kumaştan hani neredeyse ‘basma bir etek‘ diye tanımlanabilecek rahatlıkta bir etek ve beyaz askılı bir tişört giyip geldiğinde ‘doğru söylüyormuş‘ diye geçiyor aklımızdan.
Sertab Erener‘in tercih ettiği markalar diye birşey yok. "Herkes nereden alıyorsa ben de oralardan alıyorum. Yalnız yurtdışında ikinci el mağazalar ve adı - sanı duyulmamış genç stilistlerin mağazalarında kendime uygun birşeyler bulmayı seviyorum" diyor. Zaten Sertab Erener giyinmeyi medeniyetin getirdiği bir zorunluluk olarak görüyor, ‘Örtünüyoruz işte. Çıplaklığın olduğu kültüre sahip bir toplum da olabilirdik. Bu açıdan bakınca her şeyin çok saçma olduğunu anlıyorsunuz. O yüzden sakin olup, mantıklı, fazla lüks olmayan, ihtiyacın kadar olanını alıp insan gibi yaşamak lazım" diyor.
Çıplak ayaklı kontes
Onun bir sürü ayakkabısı var, ayakkabı tasarımlarına bayılıyor. Ama artık ayakkabı giymekten vazgeçmiş. En azından sahnede ayakları çıplak göreceğiz. Sertab Erener, "Uzun dönem hastalıklarla uğraştım ve herkes aman ayaklarını üşütme diye üzerime titriyordu. Artık sağlık sorunum kalmadı ve yere basmak bana inanılmaz güç veriyor. Bir de son dönemde dansa merak saldım. Modern ve caz dansı dersleri alıyorum. Her ikisi de çıplak ayakla yapılıyor. Tabii bir yıldan beri yaptığım ve daha önce niye keşfetmediğime üzüldüğüm Yoga var hayatımda. İnsanın bedenini tanıması açısından, zihnin dinlenmesi açısından Yoga kadar ideal birşey düşünemiyorum" diyor. Sertab Erener takı da kullanmıyor. İlk gençlik günlerinde bir şeyler takıp takıştırıp ağbisi ile gezmeye çıkacağı zamanlar, ağbisinin ‘Bu rüküşlükle seni almam yanıma" türünden söylenmelerinden olsa gerek, minicik bir küpe veya ince bir zincir bile takmıyor.
Yemek seçmek şımarıklık
Sertab Erener beslenmesine çok dikkat ediyor. Ekmeği bile evde yapılıyor. Soyaya bayılıyor. Soya sütü, soya fasülyesi, soya kıyması, peyniri... Soyayla yapılmış her şeyi tercih ediyor. Tutucu bir damak tadı yok. "Bir dönem çok az ve sınırlı yemek zorundaydım. Şimdi bu sınırlar kalkınca lezzetin, yiyeceklerin keyfini keşfettim. Yememenin ne demek olduğunu bildiğim için, bir yiyeceği beğenmemek bana şımarıklık gibi geliyor" diyor. Kozmetik ürünlerini kullanmayı ise insanın kendi bedenine saygısı olarak nitelendiriyor. Çok gelişmiş laboratuvarlara sahip bu sektörün gerçekten de ‘mucize kremler‘ ürettiğine inanıyor. Kendisinin tercihi ise medikal yönü ağır basan, eczanelerde satılan markalar.

Yazarlar