Editörün Seçtikleri Parolamız: TIK!

Parolamız: TIK!

29.03.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Parolamız: TIK!

Parolamız: TIK


‘Kocalarınızı cezalandırın’ dedi, kadınlar yataklarını ayırdı. Eylem planı yaptı erkekler soyundu. Bankacı Asterix, işin sırrını Milliyet 2000’e anlattı


       Eylemleri kanıksamış meydanlarımız ve emniyet güçleri, dört yıl önce hiç alışık olmadıkları eylemcilerle tanıştılar: Adları çizgili uzun donlarıyla Asterix’e çıkan Bergamalı erkekler ve kınalı elleri havada yumruk olmuş Bergamalı kadınlar! Eurogold’a karşı verilen bu soğuk savaşın ardındaki isim: Oktay Konyar. İtiraf edelim Kaynar, zekice bir plan yapmıştı: Meydanlara, "milletin efendileriyle" yürümek...
       Konyar’a göre bu hinlik değil, "Çağdaş Kurtuluş Savaşı"nın ta kendisi! Peki Asterix onca köylüyü meydanlara sürüklemeyi nasıl başardı?
       Eski banka memuru, yeni halk lideri, namı diğer Asterix Oktay Konyar’ın kırmızı pancurlu ‘örgüt evini’ bulmam zor olmadı. Hareketin ikinci önemli adamı Hopdediks’in yaşadığı Pınarköy’e ise beni Asterix götürdü. Ne de olsa ondan habersiz Bergama’nın dokuz köyünde kuş uçmuyor.

Bir kadeh, bir eylem

       Eylemlerinizi nasıl planlıyorsunuz? Denize karşı iki kadeh atarken planlıyormuşsunuz gibi bir his var içimde...
       İki değil bir kadeh! Bir kadeh bittiğinde eylemi de planlamış oluyorum. İkinci "tek"i eylemin başarısına kaldırıyorum.
       Neden Bergama’da bir köy evi değil de, Dikili’de denizüstü bir ev?
       Burası benim çalışma mekanım. Plan ve projelerimi burada oluşturuyorum. En önemlisi buradan her şeyi rahatlıkla kontrol edebiliyorum.

Provokasyon var

       Dürbününüz bunu anlatıyor zaten! Ama neden; her tarafı kontrol etmek zorunda mısınız?
       Kurtuluş Savaşı’ndan beri köylü, ilk kez, yaşamıyla ilgili taraf oldu. Zor bir olay. Kaçar, korkar, arkanızı dönersiniz, olmayabilir. Provokasyon vardır. Terörle Mücadele vardır, MİT var, rant var, mafya var... Buna sadece Bergama’daki altın madeni süreci gibi bakmak yanlış; hareketin doğru gitmesini sağlamak çok önemli.
       Onun için burada ben siyasi partileri gözlüyorum, köylüyü gözlüyorum, köylü üzerinden dönen oyunları gözlüyorum. Ve bir sabah ya da geceyarısı aniden gidip onları götürüyorum.
       Nasıl götürüyorsunuz; kapılarını çalıp ‘haydi eyleme’ mi diyorsunuz?
       Camı tıklatıyorum! Zaten herkesin sepeti kapının önünde hazır!
       Bergamalı köylüler sizce neden Oktay Kaynar’ı önder seçtiler? İçlerinden birini değil de, sizi?
       Çünkü ben köylüyüm. O psikolojik yapıyı çok iyi biliyorum. Köylünün bir mülkiyet duygusu vardır, toprağı üzerinde. Avradından sonra toprağı gelir. Hayatıdır o. Köylüyü mülkiyet duygusundan yakalarsanız, onunla oturup tartışma olanağınız olur, her şeyi konuşabilirsiniz. Toprağı söz konusu ise, ikna olur. Sadece bir tehlike vardı, o da provokatörler!

Kim onlar?

       Çok. Türkiye’nin her yerinden gelen provokatörler var. Bunu gözlemledim ve oturdum tekrar 22 gün çalıştım. Yeni bir proje ürettim. Bu hareketin altında yalnızca köylü olmalı, dedim. Sadece köylü!
       Saflıktan yakalamak istediniz...
       Tabii. Çünkü 10 bin insan da olabilir, biz de içinde bin tane köylü olabiliriz. Ama bu bir köylü hareketi olmaz. Onun içinde kayboluruz. Yalnızca köylü olmalı ve onları kimse dövememeli, dedim. "Teyze sen niye geldin, amca sen ne arıyorsun burada" diye sormalı, çevik kuvvet. Alacağı cevapla durup düşünmeli. Ne diyor köylüm: "Polis oğlum toprağımı koruyacağım, gavur istemiyorum, onun için geldim".

Kurmayım köylüler

       Sizi samimi bir halk lideri gibi görmeyenler de var; hatta mücadelenizi Bergamalılar için değil de, milletvekilliği düşünüzü gerçekleştirmek için oy mücadelesi olarak görenlerin sayısı az değil.
       Siz buradayken ben size bir eylem hazırlayayım mı, yarım saatte, ister misiniz? Görmeyen görmesin! 10 bin kişi bana bu gücü vermese nasıl eylem hazırlayabilirim... 10 bin kişinin inancı, bu.. Bu inanılmaz bir duygu...
       Ama röportaj yarım kalır, şunu bitirelim de...
       Açın bu akşam TV’de izleyin. Ben Mersin’de darbe yaptım, oradan geldim şimdi. Yüzlerce insan, şeyi bastık, Silifke’ye girdik, korkunç güvenlik önlemlerine rağmen.
       Silifke’ye mi girdik! Silifke zaten sınırlarımıza dahil değil mi? Düşman topraklarına girmiş gibi söz ediyorsunuz...
       Tabii ki darbe diyeceğim, Silifke’ye girdik diyeceğim. ..
       Çağdaş Kurtuluş Savaşı deyince Silifke’ye de girdik diyeceksiniz tabii. Benim sorum abes. Peki kurmaylarınız sadece köylüler mi?
       Köylüler. Kurmaylarım da erlerim de köylüler. Ama öncelikle kadınlar çok önemli, Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi...

Gevrek sattım gazete sattım

       Annem yanarak öldü benim. Çok yoksul kaldık. Babam başka biriyle evlendi, bir daha hiç görmedim onu. Dört kız kardeş ve ben kaldım. Bir de ikizim vardı, erkek. O da trafik kazasında öldü. Gevrek sattım, gazete sattım Cağaloğlu’nda. Sonra banka sınavına girdim, lise terktim. Yine de sınavı kazandım, Bergama çıktı. Bergama’ya öyle geldim. Hiç bayram görmedim. Hani aile toplanır, amcalar, dayılar... Ben böyle bir şey hatırlamıyorum, benim ailem Bergama köylüleri, annemse tüm Bergamalı kadınlar.
       47 yaşında bu mücadeleye soyundunuz, o güne kadar bir banka memuruydunuz. Birden hayatınızı sorguladınız, Nutuk’u bir gecede okudunuz ve ertesi gün bir lider olarak mı uyandınız?
       Ben kısa pantolonlarla, CHP’nin gençlik kolu başkanlığını yaptım. SHP olsun, eski CHP olsun, her dönemde. Ama en önemlisi hayatın en acımasız koşullarını aştım. Bunu söylemek yanlış olabilir ama bugünkü mücadelemin altyapısını soruyorsunuz madem, işte bu acılar ve yoksulluktu. Rahat bir hayattan gelseydim bunları yapamayabilirdim.

Erkekler kabağı çok iri doğruyor

BergamalI anneleri alıp götürüyorsunuz, gecenin bir vakti, çoluk çocuk geride kalıyor. İneği kim sağacak, tütüne, zeytine kim gidecek, beylerden ara sıra çatlak sesler çıkıyor olmalı?
       Benim öyle bir yetkim var ki, istediğim kadını istediğim evden çeker alır, iki otobüse doldurur, götürürüm. Çatlak sesler çıkmadı değil ama ben kadınlarımdan bir eylem yapmalarını istedim; yatak eylemi... Çünkü adamlar tembelleşti bir süre sonra. Onları cezalandırın, dedim. Yataklarını değiştirdiler. 6 ay yataklarına almadılar adamları. Şimdi en önde adamlar gidiyor.
       İnanmıyorum!
       İnanın, inanın. Artık tüm beyler, "Aman ne zaman eyleme gideceksiniz, yakında eylem yok mu" diyorlar. Bu arada bütün işleri kendileri yapıyorlar, gerçi kabakları iri iri, ineği doğrar gibi doğruyorlar ama doğruyorlar.
       Kadınların attığı sloganları da siz mi belirliyorsunuz? Yataklarına kadar karışabildiğinize göre!
       Bizim sloganlarımız ideolojik olmayan şeyler, çevreye, insanlara yönelik.
       Peki soyunmak nereden aklınıza geldi?
       İlk eylemi yapacağız. "Sakın şiddete başvurmayın arkadaşlar. Eyleme hazır mısınız" dedim. "Hazırız" dediler, çıktım masanın üzerine, "Soyunun" dedim.
       Başkan niyetin ne, demediler mi?
       Bakın ben başkan olarak soyunuyorum, dedim. Amaç şuydu: Kurtuluş Savaşı’ndan beri köylünün genel bir yapısı vardır. Kasketi, ceketi, pazen gömleği, iç donu, bunları 50 derece sıcakta bile giyer. Bu onun için yaşam biçimidir. Eğer onu soyunmaya ikna edebilirsem, işte dedim, bu o zaman Çağdaş Kurtuluş Savaşı’nın ta kendisi!

Nutuk’u okurum

       Uzun donlarımız var diyorsunuz, top - tüfek yerine.
       Evet, silahımız uzun don ve direnme hakkımız.
       Peki açık oynayalım. Kurtuluş Savaşı’ndan, köylülerden askerleriniz gibi bahsetmeniz. Dürbününüz, köstekli saatiniz...
       Kesinlikle. Ben Ulu Önder’in öğrencisiyim. Nutuk’u okurum sık sık. Kurtuluş Savaşı’nı Atatürk köylüyle yaptı. O zamanlar biliyorsunuz ülkeyi kuşatmışlardı. Eurogold da Bergama’yı kuşattı. Bu mücadelede akıl hocam Atatürk.

       YARIN
       HOPDEDİKS BAYRAM ÇAVUŞ DEMEÇ VERİYOR

Yazarlar