Narsisizm kelimesi mitolojide Narcissus’dan yani nergis çiçeğinden gelir. Kimdir Narcissus? Ne yaşamıştır? Narcissus Yunan mitolojisine göre nehir tanrısı ve su perisinin yakışıklı bir oğludur. Bir gün Echo adında bir peri ormanda Narcissusile karşılaşır. Oldukça yakışıklı Narcissus’a bir görüşte aşık olur. Fakat Narcissus kimseye yüz vermediğinden dolayı peri kızının sevgisine de karşılık vermez. Bu duruma çok fazla üzülen Echo zamanla yok olur öyle ki vücudundan arta kalan parçalar kayalıklara, sesi ise günümüzde “eko” olarak nitelendirdiğimiz ses yankısına dönüşür… Bu duruma kızan tanrılar duruma el koyarlar.
Narcissus günlerden bir gün ormanda yürürken çok yorulur ve nehirden su içmek ister. Nehirden su içtiği anda kendi yansımasını gören Narcissusadeta büyülenir. O da kendi güzelliği karşısında yerinden kalkamaz, kendisine aşık olmuştur. O günden sonra asla nehirdeki yansımasından kendini alamaz günden güne erimeye başlar. Ne su içebilir ne de yemek yiyebilir. Kendisini izleyerek ömrünü tüketir. O öldükten sonra nergis çiçeğine dönüşür. Nergis çiçeğine adını veren Narcissus’un öyküsü kitaptan kitaba değişebilmektedir. Sudaki yansımasına aşık olup ona ulaşmaya çalışan Narcissus kendi sonunu hazırlamış ve klasik çıkarıma göre “narsisizm” hastalığına da adını vermiştir.
Narsisizmin özellikleri nelerdir?
Narsisizm, toplum içerisinde bulunan bazı kişilerin abartılmış özgüven ile kendilerini sürekli bir biçimde diğer insanlardan üstün görmesidir. Başkalarının düşünce ve isteklerine önem vermeyen bireyde bencillik, kıskançlık, diğerlerinden yararlanma çabası, her ortamda ilgi odağı olma isteği görülebilir. Kendini çok önemli gören bu bireyler ile başa çıkmak zor olabilir çünkü diğerlerinin ihtiyaçları çoğu zaman önemsiz görülür ve şefkat gösterme becerileri yoktur. En büyük meşguliyet onlarındır. Bu bireylerin başkaları ile derin bağ kurma kapasiteleri düşük olsa da farkında olmaksızın bu bağı kurabilmek için üstün bir çaba harcarlar.
Bireyde üstünlük duygusu, beğenilme ihtiyacı, kıskançlık ve olağanüstü olduğu düşüncesinin egemen olduğu bu bozukluk türünü narsistik kişilik bozukluğu olarak adlandırabiliriz. Narsistik kişilik bozukluğunun DSM-5 tanı kriterlerine göre bireylerin büyüklendiği, başarılarını ve yeteneklerini abartabildiği belirtilmiştir. Aynı zamanda bireyler sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşabilir, özel, eşi benzeri olmayan biri olduğuna ancak özel ve üstün kişilerle anlaşabileceğine inanabilirler. Bu birey çok beğenilmek ister ve bu beğenilmeyi hak ettiğini düşünür. Kendi çıkarı için başkalarını kullanır ve onların duygularını, gereksinimlerini anlamak istemez. Başkalarını kıskanabilir, hatta başkalarının kendisini kıskandığına inanır. Saygısız davranma, kendini beğenme gibi tutumlar sergileyebilirler. Sözü edilen bireyler, kendilerine ait düşünceler ile aşırı meşgul olmanın yanında yoğun şekilde güç ve başarıyı arzulamaktadırlar. Kibir, öfke, eleştirilere karşı hemen savunmaya geçme, emredici ve talepkar olabilirler.
Narsistik kişilik bozukluğunun sebepleri nelerdir?
Narsistik kişilik bozukluğu küçük yaşlarda bireylere gösterilen ebeveyn tutumları ile oluşabilir. Katı ve sert bir ebeveynlik tutumu ve sadece çocuğun performansına dayalı bir sevgi gösterisiyle meydana gelebilecek bir bozukluktur. Bu anlayışa göre narsistik bireylerin kendilerini çok seven kendilerine güvenen bireyler olarak görülseler de aslında gerçek durumun tam tersi olduğu söylenebilir.
Peki, nasıl oluyor da kendisini çok sevdiğini her an belli eden bireylerin altta yatan nedeni kendilerini sevmemeleri olabilir?
Narsistik bireyler temelde kendilerini sevmeyebilir ve saygı duymayabilirler. Bu durumu telafi etmek amacıyla sevgi ve saygınlıklarını ön plana çıkaracak bir tutum sergileme ihtiyacı hissederler. Kendilerini sürekli övmeleri ve büyük başarılara sahip olduklarını tekrar tekrar dile getirerek, şahıslara bunları aktararak kendilerini kanıtlamaya çalışabilirler. Narsistik kişilik bozukluğunun etiyolojisinde küçük yaşlarda ebeveyn kaybı ya da bakım veren tarafından reddedilme önemli bulgulardandır. Bir başka yaklaşıma göre bu bozukluğun ortaya çıkmasında bireylerin küçük yaşlarda gördükleri aşırı hoşgörü ve ilgi sonucunda gerçekçi olmayan inanışların meydana geldiği söylenebilir. Narsisizmin çocukluk sürecinde gelişmesinde psikolojik etkenlerin rolü olduğu gibi genetik ve sosyal faktörlerin de rolü önemlidir. Çalışmalara göre bu bozukluğun görülme sıklığı yüzde bir olarak belirtilmiştir. Erkeklerde daha sık görülmektedir.
Narsistik kişilik bozukluğunun tedavi süreci nasıldır?
Narsistik bireylerin tedaviye gelme nedenleri yaşamlarındaki stres kaynaklı problemler, çevresel etmenler ve depresyon gösterilebilir. Problemin nedeni dış etkenlerden kaynaklıdır. Genelde terapiye gelme gereksinimi hissetmeyecekleri gibi kabullenme süreçleri zorlu olabilir. Narsisizmin tedavisinde bilişsel teknikler kullanılabilir. Bilişsel tekniklerde bireylerin becerileri ve kendilerine yönelik algıları üzerine çalışılabilir. Burada amaç bireyin gerçekçi bir bakış açısı edinmesini, diğerlerinin ihtiyaçlarına yönelik daha hassas olmalarını sağlamaktır. Son yıllarda bilişsel davranışçı yaklaşımlardan olan şema terapinin de etkili olduğu görülmektedir.
Psikolog Dilek Memnun