Editörün SeçtikleriŞehri alim

Şehri alim

18.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şehri alim

Şehri alim

MilliyetGAP'ın kalbi Atatürk Barajı'nı geride bırakıp, önce tarih boyunca çeşitli kültür ve medeniyetlere beşiklik eden Harran, ardından "peygamberler şehri" Urfa'ya geliyoruz.
Anadolu ile Mezopotamya arasında köprü görevini de üstlenen Harran'ın geçmişi 5 bin yıl öncesine dayanıyor. Hz. İbrahim'in burada yaşamış olması, Emevi devletinin başkenti ve ilk İslam üniversitesinin bu yörede kurulması, 4 bin yıldır adı değişmeyen Harran'ı haklı bir üne kavuşturmuş.
Başta devrin en büyük matematikçi ve tabiblerinden, Yunan filozoflarının eserlerini Arapça'ya çeviren Sabit bin Kurra, dünyadan aya uzaklığı doğru hesaplamayı başaran Battani, atomun mucidi sayılan Cabir bin Hayyan olmak üzere bir çok ünlü alim de Harran'daki okullardan yetişmiş.
İslam taş sanatının zirveye ulaştığı Ulu Cami, üç katlı kalesi, surları ve külah biçimindeki konik evleri ile ünlü Harran'a son olarak 3 ay önce gidip, yöre kızları ve töre cinayetleriyle ilgili bir yazı hazırlamıştım. Her gittiğimde etkilendiğim bu tarihi dokuya neden yıllardır sahip çıkılmadığını düşünüp durmuşumdur. Kimbilir, belki GAP harekatından sonra bu anıt şehir, tümüyle ele alınıp onarılır diye umuyorum.
Harran'a varınca konik evler arasından geçip, M.Ö. 800 - 900 yıllarında Hititler tarafından yapılan İç Kale'ye geliyoruz.
Birden etrafımızı küçük çocuklar çeviriyor. Hepsi de yörenin tarihini sular seller gibi bildiği için, birbirleriyle yarışırcasına anlatmaya başlıyorlar. Tam bu sırada küçük öğretmenlerim Mahmut ve Ali kardeşleri safdışı etmek için ağır çelme atan, kaymakamlıktan izinli, İngilizce ve Fransızca da bilen genç rehber Taha Özyavuz söze giriyor. Cümbür cemaat Harran'ı dolaşmaya başlıyoruz.
Hititler döneminde iki katlı olan kalenin ikinci katı Ay Tapınağı olarak kullanılmış. M.S. 150 - 200 yıllarında Romalı'ların gelişiyle ikinci kat kiliseye dönüştürülmüş. Harran'ın çevresi de yüksekliği 90 metre, uzunluğu 4 km. olan surlarla çevrilmiş. Ayrıca Halep, Rakka, Bağdat, Musul, Anadolu kapıları, beş de gözetleme kulesi yapılmış. M.S. 744 - 750 yıllarında bölgeye gelen Emeviler kiliseyi camiye çevirip, kervansaray olarak kullanılmak üzere kaleye üçüncü bir kat daha ilave etmiş. 150 odalı kervansaray bölümünde duvarlarda hayvan bağlamak üzere açılan deliklere rastlıyoruz. Şimdi viran olan yerler arasında dolaşırken, Bağdat kapısının bulunduğu kısımda da bazalt taşın üzerine zincire bağlanmış hayvan rölyefleri ile karşılaşıyoruz.

Gezintimiz bizi kalenin hemen yanında, şimdi çay ocağı olarak kullanılan 120 yıllık Harran evine sürüklüyor.
Masada kasketli bir adam bizi görünce seviniyor. Ocağın sahibi, üç eşli Mustafa Özyavuz (46), sabah bir otobüs dolusu hepsi de sarışın kadın geldiğini söylerken yüzünde güller açıyor. "Bir eş daha alacağım, ama o sarışın olacak! Onu güneşe çıkarmayacağım" derken benim bekar olduğumu öğrenince gözlerinden sevinç kıvılcımları saçılıyor. Ancak "kör talihim" kıskanç şöförümüz Mehmet tarafından engellendiği için aniden masadan kalkıyoruz. Yeniden gelme sözü verdiğim Harranlı talibim Mustafa Özyavuz arkamdan, "Allahını seversen beni iyi yaz" diye sesleniyor. Ben de bu kırsal kesim çapkınına, "Kıyar mıyım?" yanıtı vererek uzaklaşıyorum.
Harran tuhaf bir yer. Kubbeli evler arasında gezerken her seferinde zaman tünelinden geçmiş gibi hissediyorum kendimi. Toprak yollar, renk renk giysili allı pullu güzel genç kızlar, evinin bahçesinde ekmek yapan kadınlar, koşuşan minikler, koyunlar, keçiler. Ve az ötede büyük alimler yetiştiren dünyanın ilk üniversitesinin silüeti; az kalan parçalarıyla bile dünyaya meydan okuyor.

Şimdi müze, otel ya da cafe olarak kullanılan en bakımlı, 17 odalı Harran Evi'ne geliyoruz. Bahçenin ortasında büyük, mermerden yapılmış bir dibek taşı ve tokmaklar. Çevresi minik tahta taburelerle çevrilmiş. Odalarda sedirler ve renk renk yastıklar. Etraf tertemiz ve düzenli...
Bir kırgınlığı, bir ürkekliği var Harran Evi'nin sahibi misafirperver Halil Özyavuz'un. Birkaç yıl önce gazetecilerin gelip çocuklara şeker attığını anlatırken o günleri tekrar yaşamanın öfkesini taşıyor sanki.
"Minikler birbirleriyle yarışırcasına yerdeki şekerleri topladı. Sonra o fotoğraflar gazetelerde anti propaganda olarak kullanıldı. Çocuk şeker görünce kapmaz mı? Biz misafirdir diye onlara meyva suyu da ikram ettik. Onlar ise şişeleri yere attı."
Belli ki gazetecilerden korkusu var Halil Bey'in, ama sohbetimiz koyulaşınca bu korkunun yerini karşılıklı dostluğun aldığını hissediyoruz. Gün batımına yakın saatlerde türlü medeniyetlere ev sahipliği yapan Harran'dan ayrılıp, bu kez Şanlıurfa'ya yol alıyoruz.

Ertesi günü tarihi Urfa Kalesi'nin alt kısımlarında kurulu, efsaneleriyle ünlü Balıklı Göl'e geliyoruz. Belki binlerce, belki milyonlarca balık o tertemiz suda cirit atıyor.
Şu talihe bakın ki, aşağıdaki efsanenin altından da yine "ben" çıkıyorum.
Mezopotamyalı Azer isimli bir beyin oğlu olan Halil İbrahim, Babil'de Nemrut'un krallık yaptığı dönemde yaşarmış. Kahinlerden biri, yeni doğacak erkek bir çocuğun kavmini dinlerinden ayıracağını söylemiş. Buna öfkelenen Nemrut, tüm hamile kadınları hapse attırmış. Bu kadınlardan biri bir mağaraya sığınıp çocuğunu doğurmuş. Halil İbrahim adı verilen bu çocuk, 16 yaşına geldiğinde Nemrut'un putlarını kırmak isterken yakalanmış. Nemrut ateş yaktırıp Halil İbrahim'in idam edilmesini emretmiş. Genç adam ateşe atılınca o dev ateş yığını göl olmuş ve Halil İbrahim kurtulmuş. Küller de balık haline dönüşmüş. Bu nedenle 'Aynzeliha' adı verilen göldeki balıklar kutsal sayılmış.
Yöre halkının İslamiyet'i kabul etmesinden sonra da özellikle Balıklı Göl ve çevresinde birçok cami, medrese, tekke, zaviye, hamam gibi anıtsal yapılar yapılmış. Çok bakımlı, güller içindeki bahçede Rızvaniye Camii ve medresesi, Halil - ür Rahman Camii ve külliyesi, Hasan Paşa Camisi ve Halil İbrahim'in doğduğu mağarayı geziyoruz. Caminin duvarlarında renk renk tabaklarla dolu.
Urfa sivil mimarisinde Mezopotamya ve doğudan gelen Selçuklu - İran kültürlerinin birleşiminin izlerini taşıyan kalın duvarlı, avlulu, küçük pencereli tarihi evler arasında geziniyoruz. Hepsi küçük bir saray büyüklüğündeki evlerin insana ve doğaya saygı duyularak yapıldığını görüyoruz.
Ardından Kazaklar Çarşısı'nda bir 15. yüzyıl yapısı olan ve Gümrük Hanı adıyla anılan kervansaray, kapalıçarşıdaki renk renk kilimler, kumaşlar satan dükkanlar arasında gezinip, bu tarihi şehre veda ediyoruz.
Yolumuz bizi büyülü şehir Mardin, Midyat, Hasankeyf'e sürüklüyor.

* CÜZDANINIZA güveniyorsanız, İstanbul The Marmara'nın şubesi Urfa Edesa Otel'de konaklayabilirsiniz. Balıklı Göl'e bakan tesiste odalar çok konforlu. 'Eşkıya' filmindeki gibi "sıra geceleri" yaşamak isterseniz en iyi adres de beş kişilik "Çekirge Saz Ekibi." Otelde yemeğinizi yerken grubun lideri Kazım Kiriş'in billur sesi sizi duygu seline sürükleyebilir. Tabii benim gibi türkü seviyorsanız. Tel: 0 414 215 99 11. Köran Otel (313 18 09) ve Harran Otel'de de (313 28 60) kalabilirsiniz.
* Harran'daki konik evlerde gecelemek istersiniz, "Harran Evi"nde yer yataklarında yatabilirsiniz. Tel: 441 20 20.
* Urfa'da bir taksi kiralayıp çevreyi dolaşmak isterseniz, bu iş için biçilmiş kaftan Mehmet Bozkurt. Tel: 0 542 313 62 36.

* Urfa ve Harran'dan başka, bölgede Şuayip Şehri ve Soğmatar Harabeleri de var. Harran bucağına bağlı Özkent adıyla anılan tarihi Şuayip Şehri'nde arkeolojik bir kazı yapılmamış, ancak mevcut kalıntıların Roma devrine ait olduğu tahmin ediliyor. Bölgede Şuayip Peygamber'in makamı olarak adlandırılan bir mağara da var.
* Şuayip'den kuzeye doğru devam eden yol 16 km. sonra tarihi Soğmatar kalıntılarına ulaşıyor. Bugün Yağmurlu köyü olarak bilinen Soğmatar'ın orta yerinde bir höyük var. Esas ününü putperestlik ve bu dinin tanrısı Marilaha'nın merkezi olmasından alan bu antik şehrin "Kutsal Tepe" olarak adlandırılan açık hava mabedinde zemine oyulmuş Süryanice yazılar ve kayalara oyulmuş kitabeli rölyefler var. Ayrıca "Kutsal Tepe"nin batı ve kuzey batısındaki tepelere Güneş, Ay, Mars, Jüpiter, Satürn, Venüs ve Merkür tanrılarını temsil eden 7 tapınak yapılmış.
* Höyük, yani kalenin 250 metre uzağındaki Pagnon Mağarası'nda da insan boyunda rölyefler ve aralarında süryanice yazılar bulunuyor. Ayrıca bölgede çok sayıda kaya mezarı da var.


EN ÇOK OKUNANLAR

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama

Sağlığınızı kontrol altında tutmak için Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplama aracını deneyin!

VKİ HESAPLA
KEŞFETYENİ

İlgili Haberler