"Aşkı unut"

Henüz daha proje aşamasındayken bile çok konuşuldu. Çekimleri boyunca ortaya çıkan fotoğrafları iyiden iyiye merak uyandırdı.

İhsan DİNDAR

Henüz daha proje aşamasındayken bile çok konuşuldu. Çekimleri boyunca ortaya çıkan fotoğrafları iyiden iyiye merak uyandırdı. Aslında Lars von Trier’in ta Dogma 95 yıllarından beri hep yapmak istediği bir şeydi. İlk adımı da Antichrist filmiyle de atmıştı zaten. İlk gösterimi Berlin Film Festivali’nde yapılan ve sinemalarda birbirini tamamlayan iki bölüm halinde gösterime girmesi planlanan Nymphomaniac, ülkemizde yasağa takılmış olsa da festivaller aracılığıyla sinema izleyicileriyle buluşmuş oldu. İlkin İf İstanbul Bağımsız Film Festivali’nde gösterilen yapım şimdi de 33. İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek.

Haberin Devamı

Devamlılık açısından olmasa da fikri açıdan birbiriyle yakınlık içeren Antichrist (Deccal) ve Melancholia’nın ardından Nymphomaniac’ta da Charlotte Gainsbourg filmin başrolünde. Her ne kadar kışkırtıcı, sarsıcı işler çıkarmayı sevse de Trier’in bu filmi içinde epey erotik sahneler barındırsa da konusu itibariyle erotik bir film değil. Nymphomaniac ya da Türkçeye çevrilmiş haliyle “İtiraf” orta yaşlarına gelmiş Joe isimli bir kadının ilk gençlik yıllarından bu yaşına kadar yaşadığı ve kendisine zarar verecek raddeye gelen seks bağımlılığını konu ediniyor. Filmde Joe’nun ilk çocukluk yıllarından itibaren arkadaşları ve özellikle babası ile olan ilişkisine odaklanıyoruz. Babası (Christian Slater) ile parkta dolaşmaktan, onunla konuşmaktan kısacası ona hayran olan bir Joe çıkıyor karşımıza. Freudyen Yaklaşım ile Elektra Kompleksi olarak da adlandırmamızın mümkün olduğu bu dönemden sonra filmin ilk bölümünün başrolünde Joe’nun gençliğini canlandıran Stacy Martin bayrağı devralıyor. İlk ciddi oyunculuk deneyimini Trier’in filminde yaşayan Stacey Martin filmin en cüretkar sahnelerinde rol almış. Benzer bir durumu Lolita’nın yeniden çekilen versiyonunda rol alan Dominique Swain ve Bertolucci’nin “The Dreamers” filmindeki rolüyle Eva Green’den hatırlıyoruz. İlk ciddi oyunculuk tecrübelerini bu denli sarsıcı yapımlarda yaşamaları üçünün de ortak yönü.

Filmin bu bölümünde bir yandan genç Joe’nun karşı cinsle olan ilişkileri yer alırken öte yandan gençlik yıllarında bu yaşadıklarını anlatan orta yaşlarındaki Joe’nun (Charlotte Gainsbourg) yanına sığındığı ihtiyar bilge Seligman (Stellan Skarsgard) ile onun evinde aralarında geçen diyaloglara şahitlik ediyoruz. Başından geçenleri dinleyen Seligman, Joe’nun trajik hikayesini ve arayışlarında ona fikir vermeye çalışmaktadır. Yaşadıkları onda rahatsızlık yaratsa da Joe’nun pişmanlıktan ziyade kendisiyle ve erkeklerle bir çatışma halinde olduğunu görmekteyiz. Bu sorgulayışın içinde toplumsal değerler ve ahlak gibi kavramlar da yer alıyor. Bu yönüyle baktığımızda filmin Türkçeye çevrilmiş hali olan “İtiraf”ın ne kadar doğru bir tercih olduğu tartışılır. Çünkü film boyunca başından geçenleri Seligman’a anlatan Joe, bunu bir pişmanlık içgüdüsü ile değil de bir sorgulama dürtüsüyle yapmakta. Dolayısıyla filmin birinci ve ikinci bölümünü bir bütün olarak okuduğumuzda tıpkı Antichrist’te olduğu gibi izleyici entelektüel bir sorgulayışa yönelttiğini söyleyebiliriz. Bunu da ikili diyaloglardan kullanımı tercih edilen müziklere kadar birçok yerde görmemiz mümkün. Bu özellikleri Trier’i günümüzün auteur yönetmenlerinden bir olmasında önemli bir unsur.

Haberin Devamı

Lars von Trier’in filme slogan olarak seçtiği “Aşkı Unut” mottosu da film süresince bize aslında Joe’nun da her ne kadar seks bağımlısı bir kadın olsa da aşkı da tamamen yok saymadığını gösteriyor. Bunu filmin ikinci bölümünde daha iyi sezebiliyoruz.

Haberin Devamı

İlki 110, ikincisi de 130 dakika süren -ki bu halinin “director’s cut” olmadığını hatırlatmakta fayda var- filmin senaryosu da Lars von Trier’e ait. Charlotte Gainsbourg, Stacy Martin dışında filmin diğer önemli rollerindeki oyuncuları Uma Thurman, Shie LeBeouf, Christian Slater ve Stellan Skarsgard.