Editörün Seçtikleri Altın Portakallı ŞABAN

Altın Portakallı ŞABAN

06.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Altın Portakallı ŞABAN

Altın Portakallı ŞABAN


İnek Şaban tiplemesiyle kariyerinde başarı basamaklarını hızla tırmanan Kemal Sunal, ilk Altın Portakal ödülünü “Kapıcılar Kralı" isimli filmiyle 1977 yılında 14. Antalya Film Festivali’nde aldı. Sunal filmde biraz saf, biraz dik kafalı bir kapıcıyı canlandırıyordu


       Yer Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi. Soğuğun insanın içini titrettiği, kış karanlığının erken bastırdığı günlerden biri. Kitle iletişim teorilerini yüksek lisans öğrencilerine masalsı söylemiyle anlatan Prof. Dr. Ünsal Oskay’ın sınıfında hepimizin ailesinin ortak bir üyesi oturuyor. Kim derdi ki, geçmişimin, bugünümün ve geleceğimin en temiz yürekli kahramanı İnek Şaban’la bir gün aynı sınıfta, aynı sıraları paylaşacağımı... Ve kim derdi ki, bir gün sinemanın halk kahramanının ölümünün ardından, onun yaşamını kaleme alacağımı...

       Hababam’dan Altın Portakal’a
       Hababam Sınıfı sinemalarda gişe rekorları kırıyor, sinemanın ünlü isimlerinin canlandırdığı tiplemeler maceraları ile milyonları kahkaya boğuyordu. Sınıfın köylü İnek Şabanı’ydı o. Damat Ferit’in (Tarık Akan) en iyi arkadaşı, Güdük Necmi’nin (Halit Akçatepe) kızdırmaktan en çok zevk aldığı, Kel Mahmut’un (Münir Özkul) yaramazlıklarına kızmaktan çok, güldüğü. Çoğu zaman saflığı ile arkadaşları dalga geçti. Babasının köyden gönderdiği tereyağını dolabına kilitleyen, ertesi gün tereyağının yerinde patates püresi bulunca dünyası yıkılan, ya da arkadaşlarının oyunu ile edebiyat hocasına aşık olan Şaban, Hababam Sınıfı’nın sanatsal anlamda en aktif olanıydı da. Mezuniyet törenlerinde sahneye çıkıp, Hafize Ana (Adile Naşit) ile şarkılar söyleyen bu saf öğrencinin ruhu sonsuza dek beyaz perdedeki okul koridorlarında dolaşacak.
       Bu başarı ile aynı serinin ikinci filmi “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldıönın çekilmesine karar verildi. Yönetmen yine Türk Sineması’nın ünlü ismi Ertem Eğilmez’di. Ekipte Münir Özkul, Adile Naşit, Tarık Akan, Halit Akçatepe, Semra Özdamar vardı. Senaryosu Sadık Şendil’e ait olan film, 1976’da Antalya Film Festivali’nde “En Başarılı Müzik" ödülünü kazandı. Bestecisi Melih Kibar’dı.
       Kemal Sunal, 1972’den 1975’e kadar yönetmen Ertem Eğilmez’in sahibi olduğu Arzu Film’e bağlı kaldı. Hababam Sınıfı serisi o kadar çok ilgi görmüştü ki, filmin oyuncularına diğer film şirketlerinden teklifler yağıyordu, tabii ki Sunal’a da. Ünlü oyuncuya “Bize de film çek" diye gelen teklifler karşısında yönetmen Ertem Eğilmez büyük bir olgunluk ve anlayış gösterip izin verdi. İşte bu nedenle “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldıönın ardından Cem Film’den Yahya Kılıç adına, Zeki Ökten yönetiminde “Hanzo" çekildi. Meral Zeren, Adile Naşit, Ayşen Gruda, Mümtaz Ener ve Atilla Ergün filmdeki rol arkadaşlarıydı. Ardından Örnek Film’den Yılmaz Kuzgun adına çektiği ve yine Zeki Ökten’in yönettiği “Şaşkın Damat" geldi. Rol arkadaşı yine Meral Zeren’di.
       1976’da ise Hababam Sınıfı serisinin üçüncü filmi “Hababam Sınıfı Uyanıyor" patladı. Yine yönetmenliğini Ertem Eğilmez’in üstlendiği filmde Kemal Sunal, Münir Özkul, Halit Akçatepe, Adile Naşit’ten oluşan klasik kadrodan Tarık Akan ayrıldı ve Ahmet Sezerel ile Şener Şen kadroya dahil edildi. Ertem Eğilmez okulu star yaratmaya devam edecekti. Kemal Sunal, Zeki Alasya, Metin Akpınar’ın ardından Şener Şen’i de birkaç film sonra başrol oyuncusu yapacaktı. Ahmet Sezerel, Ayşen Gruda, Perran Kutman, Şevket Altuğ gibi isimler de Arzu Film prodüksiyonlarında küçük rollerde oynayıp kendilerini sinemada kabul ettiren ünlülerden birkaçıydı.

       “Altın Portakal hayatımın akışını değiştirdi"
       İnek Şaban tiplemesiyle kariyerinde başarı basamaklarını hızla tırmanan Kemal Sunal, ilk Altın Portakal ödülünü “Kapıcılar Kralı" isimli filmiyle 1977 yılında 14. Antalya Film Festivali’nde aldı. O dönem, toplumun içinde bulunduğu sosyal ve siyasal yapıyı bir apartmanın içinde yaşayan farklı sosyal sınıflar arasındaki trajikomik olaylarla gözler önüne seren “Kapıcılar Kralı" başrol oyuncusu Kemal Sunal’ın en çok sevdiği filmlerinden biriydi.
       Sunal filmde biraz saf, biraz dik kafalı, biraz da uyanık bir kapıcıyı canlandırıyordu. Sanatçı bir röportajında Altın Portakal ödülünün hayatının akışını değiştirdiğini söyledi. Bu bir anlamda oyunculuğunu sadece Hababam Sınıfı’nda değil başka önemli yapımlarda da gösterebileceği anlamına geliyordu. Televizyon’un en uzun yerli dizisi Bizimkiler’in doğuşu da Kapıcılar Kralı ile oldu. Zeki Ökten’e “En İyi Yönetmen" ödülünü kazandıran ve en başarılı ikinci film seçilen “Kapıcılar Kralıönın yazarı ve yapımcısı Umur Bugay’dı.

KURALCI

       Tam 25 yıl sonra bıraktığı noktadan yeniden başladığı üniversite eğitimini tamamlayıp aynı okulda Radyo - Televizyon Yüksek Lisansı yapan Kemal Sunal, ünlü olmasının avantajını yaşamı boyunca kullanmamıştı. Tıpkı üniversitede olduğu gibi. Öğrenciler arası siyasal tartışmaların hız kazandığı bir dönemde fakültenin yabancı öğrencilerin içeri girmesini önlemek için aldığı önlemlerden biri de kapıda kimlik gösterme zorunluluğuydu. Öğrencilerin kimliklerini göstererek geçtiği ve her geçişte de “Ya abi tanımıyor musun beni, her geçişte soruyorsun" diye sızlandığı kapıdan okula kimlikle adım atmak en büyük keyfiydi. Görevlilerin “Kemal Bey lütfen geçin, rica ederiz" şeklindeki itirazlarına karşın gömleğinin cebinden öğrenci kimliğini çıkarıp göstermekten büyük keyif alan, gördüğü herkesi selamlayan bu iyi yürekli kahramanın düzene saygısını Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ünsal Oskay şöyle ifade etmişti: “İçinde yaşadığı düzeni eleştirir ancak iktidar düzenine saygılıdır, itaatkârdır. Kendisini alay konusu yapar. Sıradan bir insan. Biz böyle insanlar olduğumuz için, Kemal Sunal’ın da hayata karşı serzenişleri, eleştirileri, halkın yapabileceğinin en ucuydu. Orada kendimizi gördük."
       Kalabalıktan nefret ederdi
       Dev oyuncu, kendini yaptığı araştırmaların ağzından yüksek lisans tezinde şöyle tanımlıyor: “Kokteyllerde boy göstermez. Gösterişe prim vermez. Medyaya ise hiç yüz vermez. Teklifsiz mikrofonları elinin tersiyle iter geçer, ertesi gün hakkında yazılacaklara hiç aldırmadan. Kalabalıklardan nefret eder. Özel hayatında son derece ketum ve titizdir. Ailesini tanıyan yoktur, çünkü buna izin vermez. 1975 yılında evlendiği eşi Gül, oğlu Ali ve kızı Ezo’yla birlikte oldukça kapalı bir hayat yaşar. İstanbul’un Anadolu yakasında oturur. Stardır ama sade bir vatandaş gibi yaşar. İçkisi, sigarası, kumarı, gece hayatı yoktur. Pek çok kişi gibi uçağa binmekten korkar, hatta vapura binerken tedirgin olur. Bunu da “Hatırlamıyorum, çocukken sallandık mallandık galiba" diye açıklar.

       Yarın:O bir akademisyen

Yazarlar