YENİ ÇIKAN DVD: EJDERHA DÖVMELİ KIZ...

Severek izlediğimiz nefes kesici uyarlama olan “Ejderha Dövmeli Kız” ın Dvd’si çıktı. Eğer izlememiş olanlar varsa Dvd’den rahatça seyredebilirler. Hem sıcak yaz günlerinde başka yapacak ne var ki? Koltuğunuzun arkasına yaslanın ve filmin tadını çıkartın. Zaten Dvd sona erdiğinde eminim ki, Dvd’yi yeniden başlatmak isteyeceksiniz çünkü izlediğiniz Dvd adeta sivrisinek gibi kanınızı emmek isteyecek. Siz de kanınızı son damlasına kadar akıtacaksınız.

Stieg Larsson'un aynı adlı romanından, Niels Arden Oplev tarafından sinemaya uyarlanan "Män som hatar kvinnor" sadece İsveç'te değil birçok ülkede izlenme rekoru kırdı. Orijinal versiyonu tutunca, remake olarak yapıldı ve filmin yönetmenliğini en güçlü isimlerden biri olan David Fincher üstlendi. Ama şunu hatırlatmakta fayda var, filmin Dvd’sini satın almadan evvel, orijinalini seyretmeniz çok daha verimli olacaktır. Çünkü iki film arasında çok büyük farklar var. Hem orijinalini hem de remake’ini seyrederek kıyas yapmanız mümkün.

Haberin Devamı

Filmin hikâyesi şu şekilde gelişir: Asparagas bir haber ile suçlu konumuna düşen Mikael Blomkvist (Daniel Craig), kendini temize çıkartmak için elinden gelen her şeyi yapar. İsveç’in zengin endüstri patronları arasında yer alan Henrik Vanger ise, çok sevdiği ve uzun zamandır kayıp olan yeğeni Harriet’ın ortadan kaybolmasının ardındaki gerçeği aydınlatması için gazeteci Blomkvist'i görevlendirir. İki yakasını bir araya getirmekte zorlanan Blomkvist, yeğeninin ölümünden sorumlu olan aileyi ziyarete gider. Bunun yanı sıra, Milton Güvenlik adına çalışan gotik görünümlü ‘hacker’ Lisbeth Salander (Rooney Mara) Blomkvist’in geçmişini araştırmakla görevlendirilir. Orta noktada buluşan ikili, geçmişten bugüne uzanan cinayetleri çözmeye çalışırlar. Ama öyle bir noktaya gelirler ki, aralarında çok büyük bir aşk başlar.

Önemli bir not:Orijinal filmde Michael Nyqvist ve Noomi Rapace'in yer alırken, filmin remakindeyse Daniel Craig ve Rooney Mara boy gösteriyor. Christopher Plummer’ın bu filmde yer alması da bizi bir nebze olsun mutlu ediyor.

Haberin Devamı

“Fight Club”, Seven”, “Social Network”, "The Curious Case of Benjamin Button", “Zodiac”, “The Game” gibi kült filmlerin yönetmeni olan David Fincher’ın filmin devamı niteliğinde olan “The Girl Who Played With Fire” (Ateşle Oynayan Kız) filmini çekip çekmeyeceğini bilmediğimiz için sizler için serinin ikinci filmi olan “The Girl Who Played With Fire”ı çözümledik. Buyrun hep beraber okuyalım.

Kötülerin, iyileri ezmek için savaş vermeleri, iyilerin çoğu zaman umutsuzluğa kapılmaları ve sırf bu neden yüzünden, hayata küserek daha da hırçın olmaları, onlara yapılan en büyük haksızlıktır. Bu haksızlığa göz yummak istemeyenler için serinin ikinci filmi “Ateşle Oynayan Kız” ideal bir seçim… Günümüzde siyasi mücadelelerin ve intikam duygusunun insanları yanlış yönlere sürükleyip, demagojik söylemlerin ön planda yer alması, ya da alacak olması, manipülasyona dayalı oyunların işlenmesi için hazırlanan zeminin kaygan olduğunu ortaya koyuyor. Ve bu oyunların kilit noktası haline gelen devlet sırlarının komplo teorisine dönüşmesi; internet korsancılığının gündemini hızlandırmakla kalmayıp, önceden hazırlanan tuzağa düşmelerinin en önemli müsebbibi… Tıpkı bir balığın yem olarak oltaya takılması gibi… Zaten etraflıca incelediğimizde bazı gizli dokümanların mahremiyetinin korunamaması bunu doğrular nitelikte. Buradan anlaşılıyor ki, aramızda bir casus var!

Haberin Devamı

Casusluğu iyi bir şey olarak tanımlamak her ne kadar doğru olmasa da, bunlara olanak sağlayan kaynakların, haksız yere atılan iftiraların, şişirme haberlerin, yerden yere vurulan yazıların ve hayatları karartılan insanların gırla gittiği milenyum çağında casusluk ön plana çıkarılmıyor da ne yapılıyor? Bilgisayar casusluğu haricindeki ‘casusluk’ bile, her zaman ağlarını koza üzerine örüyor. Hükümeti ele geçiren ‘kan emiciler’ bir yana dursun, şiddete dayalı olaylar, medyaya objektif olarak yansıtılmadıkça o olayların gerçek yüzünü aydınlatmaya çalışan bilgisayar casusları her daim varlığını sürdürmeye devam edecekler. Bunun en iyi örneği “Ejderha Dövmeli Kız” filminin devamı olan “Ateşle Oynayan Kız” filminde saklı…

“Ateşle Oynayan Kız”; şiddetle, cinselliği harmanlayarak erkeklerde sapkınlığa yol açan travmaların ve buna neden olan cinsel dürtülerin alevlenip bilgisayar casusu Lisbeth’in yaşamını köreltmesini öykülüyor. En ince ayrıntısına kadar işlenen hikâyede yer alan Lisbeth karakterinin önceden bize şiddeti seven biri olarak gösterilmesinden tutun da uzaktan yönetilen çarpık bir sistemin paranoyaklığına kadar birçok şey izleyici şaşırtmak için düzenlemiş. Tüm bunlar bir kenara; yönetmemenin ters köşe yaparak ilgiyi ayakta tutması; bizi sürpriz bir sona mı hazırlıyor…? sorusunu hafızalarımıza kazıyor. Tabi hemen aklımıza ilgiyi ayakta tutmasının başka bir sebebi var mı diye ikinci bir alternatif geliyor. Çünkü film dur durak bilmeyen temposuyla oldukça başarılı. Ayrıca film boyunca beyazperdeye yansıtılan bazı sahnelerin “Crow” filmindeki sahnelerle örtüşmesi ‘intikam’ duygusunun en büyük düşmanımız olduğunun önemli bir yansıması bence.

Hazır laf Crow’dan açılmışken ilginç bir detaya açıklık getirelim. Eric Draven’ın intikam almak için mezarından çıkıp yüzünü siyah-beyaza boyaması adeta Lisbeth’in boyanmış yüzünün Eric Draven ile olan bağlantısını ortaya koyuyor. Koyuyor koymasına ama birinci filme göre daha yalın bir şekilde aktarılan “Ateşle Oynayan Kız”, pusulanın ibresinin 360 derece dönmesiyle tamamıyla farklı bir boyuta geçiş yapıyor. Sanki film kaldığı yerden devam etmiyor da yeni bir konuyu gündemine oturtuyor. Aslında bunun çok da bir önemi yok. Zaten film çoktan rüştünü ispat etmiş.

Yazıyı toparlayacak olursak, “Ateşle Oynayan Kız”ateşe yaklaşma yanarsın” sözünden hareketle yola çıkıp, Lisbeth’in kendini nasıl yaktığını gözler önüne seriyor. Ne demişler ateşle fazla oyun oynanmaz!

Bakalım yönetmen David Fincher serinin devamını nasıl getirecek. Bekleyip göreceğiz artık.

www.arzucevikalp.com