Yeni Sayfa / Ahmet Sever
Fatih Altaylı, Türkiye - Belçika maçından sonra, Belçika teknik direktörü ve futbolcuların açıklamalarına yer vermiş ve “Belçikalılar’dan unutmamamız gereken bir ders aldım" demiş. Belçika Teknik Direktörü Waseige, “Bu bir
oyun. Birisinin kazanması gerekiyordu. Türkiye kazandı. Rakibimizi kutluyorum" demiş. Belçikalı takımın kaptanı, “Kazansaydık dört gün sonra bir maça daha çıkacaktık. Kaybettik, tatile çıkıyoruz" diye konuşmuş.
Sabah gazetesi ise Belçikalı bir gazetecinin, Türkiye’nin zaferini televizyonda yorumlarken, “Şimdi Türk olmak vardı" sözlerini manşete çekmiş. Belçika gazeteleri ise kendi takımlarını yermekten çok, Türk takımını övmüş.
Şimdi bir an için maçı Belçika’nın kazandığını ve Türkiye’nin elendiğini varsayalım. Mustafa Denizli’nin, “Bu bir oyun. Birisinin kazanması gerekiyordu. Belçika kazandı. Rakibimizi kutluyorum" dediğini, Hakan Şükür’ün, “Kazansaydık dört gün sonra bir maça daha çıkacaktık. Kaybettik, tatile çıkıyoruz" diye açıklama yaptığını, bir Türk gazetecinin, televizyona çıkıp, “Şimdi Belçikalı olmak vardı" diye bir ifade kullandığını, Türk
spor yazarlarının, Türk milli takımını yermekten çok, Belçika’yı övdüğünü düşünelim. Ben düşünemiyorum. Siz düşünebiliyor musunuz?
Ama, Türkiye, Belçika gibi Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yaparken daha işin başında elenseydi neler olurdu, onu düşünebiliyorum. Türkiye ilk maçında İtalya’ya 2 - 1 yenildikten sonra ortaya çıkan tepkiler, olacakların habercisiydi.
Fatih Altaylı haklı. Türk futbolu müthiş bir atılım içinde. Ancak, saha içinde değil, ama saha dışında alacak daha çok dersimiz var.
Yanlış okunan bir karar
Avrupa Adalet Divanı’nın bir kararı, Türkiye’de bazıları tarafından doğru okunmuyor. Avrupa Birliği’nin merkezi Lüksemburg’ta bulunan Adalet Divanı, Abdülnasır Savaş isimli bir Türkiye vatandaşının şikayeti üzerine, Avrupa’da işyeri kurmuş Türklere vize uygulanmasının, Türkiye ile AB arasındaki anlaşmalara aykırı olduğu yolunda geçen 11 Mayıs’ta bir karar alıyor.
Bazı Türk gazetelerine bu karar bir “devrim" olarak yansıdı. Türkiye’deki işverenlerin, işyeri sahiplerinin de bu karardan yola çıkarak, vizesiz AB içinde dolaşabilecekleri öne sürüldü.
Adalet Divanı’nın bu kararı ne yazık ki öyle sanıldığı gibi, Türkiye’deki işverenleri, serbest meslek sahiplerini kapsamıyor. Sadece, AB içinde işyeri sahibi olmuş Türkleri ilgilendiriyor. Karar, Ankara Anlaşması ile Katma Protokol’ün hakkını teslim ettiği ve hukuki meşruiyeti bulunduğunu kabul etmesi bakımından, içtihat niteliği taşıyor. Bu bakımdan önemli. Ancak, kararın kapsamı sınırlı.
Türkiye’deki işverenlerin, serbest meslek sahiplerinin AB içinde vizesiz çalışabilmeleri ve iş kurabilmeleri için Türkiye ile AB arasında, “Hizmetlerin serbest dolaşımı" adı altında görüşmeler başlıyor. Ancak, bu görüşmelerin sonuçlanmasının ardından, Türk işverenlerinin ve serbest meslek sahiplerinin serbest dolaşımı başlayabilecek.
Belçika niye iade etmedi?
Türkiye’de, Sabancı suikasti faillerinden Fehriye Erdal’ı iade etmedi diye Belçika’ya sert eleştiriler yöneltildi. Belçika’nın iade etmemesinin iki nedeni var:
1) Ankara’dan gönderilen iade talebi, “Sabancı cinayetiöne değil, idam cezasını öngören Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesinin 1. fıkrasını ihlal suçuna dayandırıldı. Yani, Erdal, “Cinayetten yargılanmak" üzere değil, “Anayasa’yı şiddet yoluyla bozmak amacıyla kurulan yasa dışı örgüt üyesi" sıfatıyla yargılanmak üzere iadesi istendi. Belçikalı yetkililer, Ankara’yı, “Bizde böyle bir suç yok. Üstelik bu suç idam cezasını öngörüyor. İade talebini yeniden düzenleyin" diye birkaç kez uyardılar. Ancak, Ankara’dan bir yanıt gitmedi.
2) Belçika’yı Erdal’ın iadesi konusunda tereddüte düşüren bir başka nokta daha var. O da, Sabancı suikastinin bir diğer faili Mustafa Duyar’ın, 1999 yılında Afyon cezaevinde öldürülmesi. Duyar’ın can güvenliğinin hapishanede sağlanamamış olması, Belçika’da, Erdal’ın can güvenliği konusunda da şüphe uyandırmış.