Editörün Seçtikleri Cennete kimler girer?

Cennete kimler girer?

15.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cennete kimler girer?

Cennete kimler girer


"Rabbimiz Allah'tır, deyip sonra doğru olanlar; onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennet halkıdır, yaptıklarına karşılık orada ebedŒ kalacaklardır." (Ahkaf: 13-14)


       Cennet tek bir peygamberin veya dinin tekelinde değildir. Allah'a şirksiz, ahirete şeksiz inanıp, salih amel yapan her din mensubu cennete girecektir

       Kur'ƒn, peygamberler ve İlƒhŒ dinler arasında bir ayırım yapmaz. Son din ne ise, ilk din de odur. Peygamberin misyonu, yeni din Œcƒdetmek değil, İbrƒhŒm'in getirdiği tevhŒd dinini aslŒ safvetine kavuşturmaktır.
       Cennet tek bir peygamberin, dinin veya kavmin tekelinde değildir. Bundan dolayı Kur'ƒn, Allah'a, ƒhirete inanıp salih amel yapan Müslümanların, Yahudilerin, Hıristiyanların, ve SƒbiŒlerin cennete gideceğini vurgulamıştır.
       Yüce Allah, Kur'ƒn'da Cennete gitmenin şartlarını açıklamıştır ki bunlar da Allah'a şirksiz, ƒhirete şeksiz iman ve sƒlih ameldir. Yah–dŒler, cennetin, sadece kendilerine özgü olduğunu sanmışlar, kendilerinden başka kimsenin cennete gidemeyeceğini söyleyedurmuşlardır. Daha sonra gelen Hıristiyanlar da kendilerinden başkasına cennet vizesi vermemişlerdir. Kur'ƒn, onların bu tekelci düşüncesini şöyle reddetmektedir:
       "Yah–dŒ yahut Hıristiyan olandan başkası cennete girmeyecek," dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: "Doğru iseniz, delŒlinizi getirin." (Bakara: 92/111)
       Sonra da özünü Allah'a teslŒm edip güzel davranan, yani salih amel yapan herkesin, Rabbi katında ödüllendirileceğini vurgulamıştır:
       "Hayır, kim güzel davranarak özünü Allah'a teslim ederse, onun mükƒfƒtı Rabbinin yanındadır. Öylelerine korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." (Bakara: 92/112).
       "Müslüman günƒh işleyip cehenneme gitse de cezasını çektikten sonra cehennemden çıkacak, ama Müslüman olmayanların hepsi, sonsuzca cehennemde kalacaklardır!" düşüncesi, suçlu Yah–dŒlerin, suçları kadar cehennemde kaldıktan sonra çıkacaklarını, diğer insanların ise sonsuzca cehennemde kalacaklarını düşüncesinin aynı değil midir? Onların tekelci düşüncesini reddeden Kur'ƒn, kendi inanırlarına aynı tekelci inancı mı aşılamıştır?
       Kur'ƒn-ı KerŒm, bir milleti topyekün azƒba mahk–m etmemiş, indirilen Hak Kitƒbı'nın ruhuna bağlı kalanların ödüllendirileceğini; onun yolundan ayrılanların da cezƒlandırılacağını belirtmiştir. Bu, Allah'ın genel yasasıdır. Son Peygamber'e inanmış olduklarını söyleyen herkesin de cennete gideceğini söylemez, ancak Allah'a ve ƒhirete inanıp sƒlih amel yapanların cennete vƒris olacaklarını vurgular.
       Kur'ƒn'a göre Œmƒn, sadece kuru bir söz değildir. Güzel eylemler biçiminde görünen kesin düşüncedir. Ra'd S–resinin 19-24'ncü ƒyetlerinde cennetlik olan mü'minlerin vasıfları anlatılmaktadır:
       Bunlar sadece "İnandık" diyenler değil, fakat sözlerinde duran, Allah'ın buyruğunu yerine getiren, Allah'a saygılı, ƒhiret hesabına inanıp bundan korkan, Hak yolunda çekilecek eziyetlere sabreden, namazlarını kılan, Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan gizli ve açık olarak sadaka veren, kötülüğü iyilikle savan kimselerdir.
       Yalnız müslümanlar değil, bütün insanlar O'nun kullarıdır. Ve O'nun merhameti, boldur. İnsanların dar düşüncesi, egoizmi O'nun geniş rahmetini daraltmak istemi, dar düşünce ile yapılan yorumlar, İslƒma destek değil, köstek olmuştur.Tekrar vurgulayarak belirtmek isteriz ki, Kur'an'a göre Allah'a şirksiz, ahirete şeksiz inanan ve salih amel yapan her ilahi din mensubu cennetle müjdelidir. Öyle ise peygamberlerin getirdiği dinler arasında ayrıcalık yapmak İlƒhŒ irƒdeye aykırıdır.
       Bu üç dinin özde birliğini vurgulamak üzere Kitap ehlinin kesip pişirdiklerinin birbirlerine helƒl olduğu; müslümanların, Kitap ehli kadınlarıyla evlenebilecekleri bildirilmiştir (Mƒide: 110/55).

Fatih Camii

       Yeni Çağ'ın mührü
       İstanbul'un tam ortasında 1462 - 1470 yılları arasında inşa edilmiştir. Camiin inşa edildiği yerde, Bizans döneminden kalma ve Ayasofya kadar önemli olan Havarriyun kilisesinin bulunduğu ve depremde yıkıldığı bilinir. Çağ açan Fatih Sultan Mehmet, bu kilisenin enkazını temeli dahil temizlettikten sonra buraya camii yaptırmıştır.
       1463 Şubat ayında başlatılan yapım çalışmalarından önce, külliyenin yakınındaki Karaman Çarşısı'nda 40 gün içinde bir hamam inşa ettirilmiştir. Amaç, çalışacakların sağlığıdır. İnşaat işçileri, her gün boy aptesti alıp işe başlayacaklardır. Irgat Hamamı adıyla bilinen bu yapı 1916'daki büyük yangına kadar dayanabilmiştir.
       16 medrese, darüşşifa, tabhane, imaret, kervansaray, mektep, kütüphane ve hamamdan oluşan külliyenin birçok kısmı günümüze ulaşmamıştır. Mimarı Atik Sinan'dır. 11 Mayıs 1765 günü sabaha karşı meydana gelen depremde büyük zarar görmüş, kubbesi de dahil yıkılmıştır. Caminin yapımına, aynı yıl içinde III. Mustafa döneminde Mimar Mehmed Tahir Ağa tarafından başlanmış, 46 ayda tamamlanmıştır.
       Merkezi kubbe, dört fil ayağı üzerinde yükselir, dört yarım kubbe ile desteklenir. Eskisinin ise, iki fil ayağı üzerinde önden tek yarım kubbeyle destekli olduğu rivayet edilir.
       11 hektarlık alana kurulu camiin doğu ve batısı medreselerle kaplıdır. Şehzade, Sultanahmet, Yenicami zincirinin son halkasıdır.
       Cami mihrabının ön tarafında Fatih Sultan Mehmet'in ve karısı Gülbahar Sultan'ın türbeleri yer alır.

YUNUS

       Bana namaz kılmaz diyen, ben kılırım namazımı
       Kılar isem kılmaz isem, ol Hak bilir niyazımı

       Hak'tan gayrı kimse bilmez; kafir, Müslüman kimdir
       Ben kılırım namazımı Hak geçirdiyse n^azımı

       Ol naz dergahından geçen mana şarabından içen
       Hicabsız can gözin açan ol bilür benim sözümü

       Dost isteyen gelsin bana göstereyim dostu ona
       Budur sözüm önden sona ben bilirim kendimi

       Yunus şimdi söyle Hakkı münkir sana tutsun dakı
       Pişüpdurur Hakkın honı arifler tatsun tuzumu
       -----------------------
       dakı tutsun: İtiraz etsin
       Hakkın honı: Hakkın sofrası

İnanmak ve düşünmek

       Büyük İslam alimi İmam-ı Gazali çarşıdan geçerken herkesi kendisine büyük saygı ve hürmet göstermesini merak eden yaşlı bir kadın, çevreden birisine bu zatın kim olduğunu sorar. Yaşlı kadın, "Bu zat, Allah'ın varlığını yetmiş türlü delille ispatlayan bir alimdir" yanıtını alınca, gülerek şöyle der: "Şüphesi varmış ki, ispat etmek için uğraşıyor."
       Bu yaşlı kadının cevabı karşısında herkes susarken, onun sözlerini dikkatle dinleyen büyük mütefekkir Gazali etrafındakilere şöyle seslenir:
       "Onun gibi inanın, benim gibi araştırın."

Yazarlar