Yaşam Dünya bile 'Ajda'nın peşindeydi! Tiryakisi olmasa bugün bu bardak yoktu

Dünya bile 'Ajda'nın peşindeydi! Tiryakisi olmasa bugün bu bardak yoktu

08.02.2024 - 06:50 | Son Güncellenme:

Her gün çay içtiğiniz ince belli büyük çay bardaklarının hikâyesini daha önce duydunuz mu? Tasarımcısının, isim anasının adını alan bardaklar için fazla uzağa gitmeye de gerek yok. İşte Süperstar'ın Beykoz Korusu'ndaki yürüyüşüyle başlayarak dünyada bile adından söz ettiren 'Ajda'nın ardındaki gerçek.

Dünya bile Ajdanın peşindeydi Tiryakisi olmasa bugün bu bardak yoktu

Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr - Sabah kahvaltısında, gün içinde ve akşam sohbetlerinde olmazsa olmaz çay, Türklerle özdeşleşmiş olsa da bu güçlü bağ yalnızca tavşankanıyla ilgili değil. Özellikle sunumunun yapıldığı ince belli bardakların yeri de en az kendisi kadar seviliyor. Peki, bu simge bardakların ölümsüz tasarımını kim yaptı? Türkiye’de pek çok sanatçı halka mâl olurken bazı lakaplar aldı. Bu isimleri de onlara hayranları koydu. 'Megastar' Tarkan, 'minik serçe' Sezen, 'diva' Bülent Ersoy ve 'süperstar' Ajda! İşte Ajda Pekkan da tarzıyla, güzelliğiyle ve sesiyle herkesi büyüleyen bir sanatçı olmuş ve kendini milyonlara tanıtmıştı. Öyle ki çok sevdiği ‘çay’ onu daha da dünyaya tanıtacaktı. Bugünlerde her mutfak dolabında yerini alan ince belli büyük çay bardaklarının tasarımı 'Süperstar'ın ellerinden çıktı. Üstelik Süperstar için bile bu durum beklenmedik bir şekilde tüm dünyada duyuldu. Hatta yurt dışından ünlü sanatçılar ismi ‘Ajda’ olacak bu bardaklardan satın almak için İstanbul'un yolunu bile tuttu.

Haberin Devamı

Dünya bile Ajdanın peşindeydi Tiryakisi olmasa bugün bu bardak yoktu

TÜRKİYE ÇAYDA 1 NUMARA

Türkiye’de girdiğiniz herhangi bir dükkânda tezgâhın arkasındaki bir noktada, dumanı tüten bir çaydanlık görebilirsiniz. Trabzon Ticaret Borsası’nın verilerine göre, Türkiye'de günlük 245 milyon bardak çay tüketiliyor. Kişi başına düşen yıllık çay tüketimi ise 3 kilodan fazla. Böylece Türkiye, dünyada en çok çay tüketen ülke oluyor. Türkiye'de en sevilen ve tüketilen içecek de sudan sonra çay. Bu ülke geneline yayıldığında da neredeyse bebekler dışında herkesin her gün çay içtiği sonucunu veriyor. Araştırmalara göre Türkiye nüfusunun yüzde 96'sı her gün çay içiyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Türkiye çay tüketimi konusunda liste başında yer alsa da, en çok çay üretimi söz konusu olduğunda yerini Asya’nın kadim imparatorluğuna bırakıyor. Çay üretiminde ilk sırada 13,8 milyon ton ile Çin yer alıyor. Çin'i 5,5 milyon ton ile Hindistan, 2,3 milyon ton ile Kenya ve 1,5 milyon ton ile Türkiye takip ediyor.

Haberin Devamı

SÜPERSTAR VE İRAN KOMBİNASYONU

Türkiye’deki çay tüketimi dünyanın da dikkatini pek çok yönüyle çekiyor. Tadı, kokusu ve özellikle ince belli bardaklardaki sunumuyla çay, çoktan bir kültür haline gelmiş durumda. Kırmızı-beyaz çay tabaklarının bilinen hikâyesinin yanı sıra ince belli bardaklar da çok özel bir hikayeye sahip.

Kırmızı-beyaz çay tabağının ortasına bulunan çiçek figürüne 'Penç' adı veriliyor. Penç, Türk sanatına ait bir süs deseni. Ayrıca Farsçada ‘5’ anlamına geliyor ve yine bu motif yaprak sayısına göre farklı şekillerde isimlendirilebiliyor. Çay tabağın yan taraflarında yer alan kırmızı desenler ise parmak izlerini temsil ediyor ve 7 adet olması haftanın günlerini sembolize ediyor. Kırmızı beneklerin yanında yer alan figürün adı ise Rumi. Birçok dönemde sıkça kullanılan Rumi figürü 'Anadolu'ya ait' anlamına geliyor. Zamanında İran'a kadar uzanan Anadolu'ya 'Diyar-ı Rum' denildiği için bu figüre verilen isim Rumi oldu. Bu tabaklar da İran asıllı bir tasarımcının hayal gücünün tezahürü.

HER GÜN YAPTIĞI RUTİN YÜRÜYÜŞÜN MEYVESİ

Peki, çay tabaklarından sonra bu ince belli bardakların kökeni nereye dayanıyor? Bu bardaklar hoş bir tesadüf sonucu ortaya çıkmış. Atatürk'ün Türkiye'de cam sanayisini kurma ve geliştirme talimatlarıyla 1935’te Paşabahçe'de kurulan Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Anonim Sosyetesi'nin bugünkü adıyla Şişecam Topluluğu'nun en bilinen markası Paşabahçe’nin Beykoz’daki dükkânını sık sık ziyaret eden Ajda Pekkan hikâyenin başrolünde.

1984-1985 yıllarında Çengelköy’de oturduğu dönemde her gün Beykoz Koruluğu’na yürüyüşe gittiğini söyleyen Pekkan, yol üzerindeki Paşabahçe dükkânına sık sık uğruyordu. Yol üstünde başka gezecek yer olmadığından bu dükkânda kendi deyimiyle ‘keyif yapıp, bardaklara bakan’ Pekkan, ev için bir şeyler lazımsa da oradan alıyordu. Çay içmeyi çok seven Ajda Pekkan’a o dönem piyasadaki küçük ince belli bardaklar yetmiyor, ‘kesmiyordu’. Paşabahçe’nin müdürüne bir seferinde "Bu bardakların daha büyüğü yok mu?" diye sorduğunda aldığı cevapla her şey başladı.

Haberin Devamı

Dünya bile Ajdanın peşindeydi Tiryakisi olmasa bugün bu bardak yoktu

Mağaza müdürü, Pekkan’ın sorusuna "Maalesef" cevabını vermişti. Süperstar ise doya doya çay içmek istediğinden ‘Peki bunların büyüklerinden üretemez miyiz?’ diyerek şansını denedi. Bu kez aldığı cevap kendisini sevindirse de yine de eksik, hatta fazla bir yanı vardı. Bu bardaklardan 10 ila 12 tanesi Pekkan’a yeterdi. Ancak mağaza müdürü en az 20’şer bardaklı 5 koli, yani en az 100 adet üretilebileceğini söyledi. Pekkan o sırada içten içe, ‘Ben bu kadar bardağı ne yapacağım? Eşe, dosta dağıtırım’ diye düşünse de, mağaza müdürüne 'Tamam' dedi. Bu cevapla ilk büyük ve ince belli bardakların üretimi başladı.

TELİF SORUNU NEDENİYLE ADI ARTIK ‘AIDA’

Ajda Pekkan, evine gelen misafirlere bu bardaklarla çay ikram ediyor, yakınlarına bu bardakları hediye ediyordu. Süperstar’ı o dönemlerle patentini almadığı bardaklara ilgili bir sürpriz bekliyordu. Pekkan bardakların meşhur olduğu günleri, “Her gelen giden 'Ajda bardağı' demeye başladı buna. Sonra birkaç sene geçti, ben evliliğimi bitirip tekrar Ajda Pekkan olarak piyasaya döndüm. Bir baktım benim bu çay bardakları Paşabahçe’de Ajda Pekkan bardakları diye satılmaya başlamış” diye anlatmıştı.

Haberin Devamı

Pekkan’ın patentini almadığı bardaklar bir süre sonra telif problemleri nedeniyle ‘Ajda’ yerine ‘Aida’ diye satışa sunuldu. Pekkan ise 2013'te yaptığı açıklamada telif sürecini şöyle aktarmıştı:

"Geçenlerde öğrendim, bu bardaklar bugüne kadar 60 bin lira ciro yapmış. Sonraki yıllarda patent problemi çıkmasın diye Paşabahçe, bu bardakların adını 'Aida' diye değiştirdi. Hâlâ 'Aida' diye satılıyor. Bir başka ünlü firma daha çıkardı sonra, onlar hâlâ 'Ajda bardağı' diye satıyor. Artık bir şey de yapamıyorsun, 'Eşimin dostumun adı Ajda, onun adını koydum' yanıtını veriyorlar. Dolayısıyla bu Ajda bardaklarının yaratıcısı da, 'isim anası' da benim ama bugüne kadar bu işten tek bir kuruş kazancım olmamıştır."

Dünya bile Ajdanın peşindeydi Tiryakisi olmasa bugün bu bardak yoktu

KANADA’DAN İSTANBUL'A ALMAK İÇİN GELDİ

Dünyaca ünlü Kanadalı şarkıcı IMA Mayıs 2012’de Türkiye’ye geldi. Kendisine mikrofonlarını yönelten gazetecilere, "Gelmeden önce burayı çok araştırdım, Atatürk’ü de araştırdım" diyen IMA’ya gelen sorulardan biri de Türkiye’den neler almak istediği üzerineydi. Şaşırtıcı cevap da işte burada geldi. 

Türk müziği konusunda “Biraz araştırma yaptım. Ajda Pekkan ve Sezen Aksu dinledim. Ajda bir diva... Onun da Adamo’nun parçalarını söylemişliği var. Müziği ve çevresi hakkında daha da çok şey öğrenmek istiyorum” diyen IMA’nın bir amacı da  ‘Ajda’ bardaklardı. Gezi rotasını gazetecilere anlatan IMA, dünyanın en eski AVM’si Kapalıçarşı’dan Kanada’ya ‘Burada Ajda diyorlarmış’ dediği bardaklardan alıp götürmek istediğini söyledi. Böylece Beykoz korularından dünyaya, kıtalararası Ajda hikâyesi yazıldı.

Yazarlar