Umuda ihtiyaç olduğunu çünkü umudun mutluluğun önde gelen belirleyicilerinden olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Umut, diğer olumlu duyguları tetikler. Siz umutlu ve iyimser olduğunuzda mutluluk, neşe, sevinç, cesaret gibi diğer olumlu duygular da harekete geçer. Olumlu duyguları sık yaşamanın değeri büyüktür. Pozitif psikoloji alanında önemli çalışmalarıyla tanınan Barbara Fredrickson’un ortaya attığı duygu teorisine göre, olumlu duyguları sık yaşamak, insanların düşünce-eylem repertuarlarını genişletir, olumsuz duyguların etkilerini geri alır ve mutluluğu artırır. Bu modele göre olumlu duygular, dikkat ve bilişin kapsamını genişletmekte, esnek ve yaratıcı düşünmeyi mümkün kılmakta ve kalıcı başa çıkma kaynakları oluşturmaktadır. Böylece kişiler uzun vadeli planlar geliştirebilir, sorunlarla başa çıkmanın farklı yollarını düşünür ve kalıcı psikolojik kaynaklar oluşturabilirler” şeklinde konuştu.
Umudun, mental sağlığın ötesinde iş yaşamında üretkenliği ve yaratıcılığı artırdığını, okul hayatında öğrencilerin akademik başarılarını olumlu yönde etkilediğini dile getiren Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Umut düzeyi yüksek bireyler, sağlıklı davranışları daha sık sergiler. Umutsuz bireyler ise egzersiz yapmanın veya sağlıklı beslenmenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine inanabilir. Umutlu bireyler, sağlıklı beslenirlerse, egzersiz yaparlarsa veya zararlı alışkanlıkları bırakırlarsa sağlıklarının iyileşeceğine inanır ve bu inançla motive olurlar. Yani umut, yaşamın farklı boyutlarında da etkilidir. ‘İnsan öldüren umuttur’ sözü yaygındır, ancak asıl ölümcül olan umutsuzluktur” şeklinde sözlerini tamamladı.