Editörün SeçtikleriGazi'den gizli emir

Gazi'den gizli emir

30.08.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gazi'den gizli emir

Gaziden gizli emir

BÜYÜK Taarruz'a karar verilip, kararın hızla uygulanması ve bozguna uğrayan Yunan ordusunun İzmir'de denize dökülmesi süreci, Nutuk'ta Atatürk'ün ağzından olağanüstü heyecanlı bir öykü olarak anlatılır. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal, 30 Ağustos 1922'de kesin zaferle sonuçlanan "Büyük Taarruz"u o kendine özlü üslubuyla şöyle dile getirir:
"28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra yaptırılan bir futbol maçını görmeleri ileri sürülen ordu komutanları ve kimi kolordu komutanları Akşehir'e çağrıldı. 28 / 29 Temmuz gecesi komutanlarla genel olarak saldırı üzerinde görüştüm. 30 Temmuz 1922 günü Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı'yla yeniden görüşerek saldırının nasıl yapılacağını ayrıntılarıyla saptadık. Ankara'dan çağırdığımız Milli Savunma Bakanı Kazım (Karabekir) Paşa da, 1 Ağustos 1922 günü öğleden sonra, Akşehir'e geldi. Ordu hazırlığının tamamlanmasında Milli Savunma Bakanlığı'na düşen işler saptandı."
Gazi ordunun hazırlıklarının tamamlanmasını ve taarruzun bir an önce yapılmasını emreder ve sonra tekrar Ankara'ya döner.
"Batı Cephesi Komutanı, 6 Ağustos 1922'de ordularına gizli olarak taarruza hazırlık emri verdi. Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı paşalar da Ankara'ya döndüler. Efendiler, taarruz için yeniden cepheye gitmeden önce Ankara'da yapılması gereken bazı işler vardı. Daha taarruz emri verdiğimi Bakanlar Kurulu'na da açıkça bildirmemiştim. Artık onlara resmi olarak haber verme zamanı gelmişti."
Bakanlar Kurulu toplandı... İç ve dış gelişmelerle ordunun durumu tartışıldıktan sonra, taarruz konusunda Bakanlar Kurulu'nda görüş birliğine varıldı. Gerçi birtakım çatlak sesler de çıkmıyor değildi... Ancak altı yedi gün içinde düşmanı yeneceğine inanan Mustafa Kemal, onları da ikna etmeyi başardı ve Ankara'dan ayrıldı.
"Birkaç gün sonra yola çıktım. Gidişimi belirli birkaç kişi dışında bütün Ankara'dan gizledim. Ankara'dan ayrılacağımı bilenler, burada imişim gibi davranacaklardı. Dahası, benim Çankaya'da çay şöleni verdiğimi de gazetelerle yayımlayacaklardı. Bunu elbette o zamanlar işitmişsinizdir. Trenle gitmedim. Bir gece otomobille Tuz Çölü üzerinden Konya'ya gittim. Konya'ya gidişimi orada hiçkimseye telle bildirmediğim gibi Konya'ya varır varmaz telgrafhaneyi gözaltına aldırarak Konya'da bulunduğumun da hiçbir yere bildirilmemesini sağladım."
Bir ulusun kurtuluşuna giden topyekün mücadelenin son adımı, işte böyle atıldı.

Mustafa Kemal, 20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat 16.00'da, Batı Cephesi Karargahı'na ulaştı. Savaş taktiği, yolların düzeltilmesi, yığınak ve gizli hazırlıkların ardından, karargah, 24 Ağustos'ta Akşehir'den Şuhut kasabasına taşıdı. 25 Ağustos 1922 sabahı da, Şuhut'tan savaşın idare edildiği Kocatepe'nin güneybatısındaki çadırlı ordugaha nakledildi. 26 Ağustos'ta, asker Kocatepe'de hazır bulunuyordu. 26 Ağustos 1922 sabahı, beklenen emir Cephe Komutanı'na verildi. Sabah saat 05.30... Topçu ateşiyle Büyük Taarruz başladı.
Büyük Taarruz'un başlamasıyla, iki gün içinde Karahisar'ın güneyinde ve doğusunda düşmanın önemli mevkileri düşürüldü. Büyük Komutan, düşmanın dize getirilmesini şöyle anlatır:
"Yenilen düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustos'a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık. 30 Ağustos'taki savaş sonunda düşman ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık. Düşman ordusunun başkomutanlığını yapan General Trikopis de esirler arasındaydı. Demek ki, tasarladığımız kesin sonuç beş günde alınmıştı. 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir'e doğru yol alırken, diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir ve kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı.

Başkomutanlık Meydan Savaşı'nın sonuna kadar her gün büyük başarılarla gelişen taarruzumuzu, resmi bildirilerde pek önemsiz bir harekattan ibaret gösteriyorduk. Maksadımız, durumu mümkün olduğu kadar dünyadan gizlemekti. Çünkü, düşman ordusunu tamamen yok edeceğimizden emindik.
Bunu anlayıp, düşman ordusunu felaketten kurtarmak isteyeceklerin yeni teşebbüslerine meydan vermemeyi uygun görmüştük. Gerçekten, bizim hareketimizi sezdikleri zaman ve taarruzumuzun ardından bize başvuranlar olmuştur.
Örnek olarak, biz taarruza devam ettiğimiz sırada Bakanlar Kurulu Başkanı olan Rauf (Orbay) Bey'den ateşkes konusunda İstanbul'dan haber geldiğini bildiren 4 Eylül 1922 tarihli bir telgraf almıştım.
Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta da İzmir'deki İtilaf Devletleri konsoloslarına benimle görüşmelerde bulunma yetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta da, 9 Eylül 1922'de Kemalpaşa'da görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de söz verdiğim gün ben Kemalpaşa'da bulundum. Fakat görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız, İzmir Rıhtımı'nda ilk verdiğim hedefe, Akdeniz'e ulaşmış bulunuyorlardı.
Afyonkarahisar - Dumlupınar Meydan Muharebesi'ni ve ondan sonra düşman ordusunu tamamıyla yok eden veya esir eden ve kılıç artıklarını Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekatımızı açıklayıcı ve vasıflandırıcı söz söylemeyi gereksiz sayarım. Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekat, Türk Ordusu'nun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur."

H.C. Armstrong, çok tartışılan "Bozkurt" adlı kitabında "Büyük Taarruz"un öyküsünü şöyle anlatır:
"... ağustos sonlarında, Mustafa Kemal hücum etmeye karar verdi. Ayın 26'sını taarruz tarihi olarak belirledi. İlk hafta kurmay başkanı olarak Fevzi (Çakmak) ve muharebe kumandanı olarak İsmet'le (İnönü) birlikte savaş alanındaki ordunun yönetimini doğrudan ele aldı ve derhal safları sıklaştırarak en basit erin bile kendi kişiliğini hissetmesi ve bir şeylerin çok yakında olduğunun bilincine varılmasını sağladı. Sınırsız bir özen ve ustalıkla, gizlilik ve bu anlamda başarı için her ayrıntıyı tek tek hazırladı. Bir futbol turnuvasının düzenlenmesini emretti. Finali seyretmek için birlikleri ziyaret etti, oradaki tüm kumandanlarla tanıştı, emirlerini bildirip kuşku uyandırmadan Ankara'ya döndü. Ayın 24'ünde, 26 Ağustos gecesi yapılacak bir çay partisi için davetiye bastırdı, evinin çevresindekilerle meşgul olduğunu bildirip, yeni emirlere değin hiç kimsenin eve yaklaşmasına izin verilmemesini emretti. Gecenin tam ortasında, kurmaylarıyla birlikte cephe hattının gerisindeki karargaha doğru hareket etti. Fikriye'yle annesi bile gidişinden haberdar olmamışlardı...
Muharebe saati yaklaşırken, bir savaş bildirisi yayınladı:
`Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!'


Vücut Kitle İndeksi Hesaplama

Sağlığınızı kontrol altında tutmak için Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplama aracını deneyin!

VKİ HESAPLA
KEŞFETYENİ
Sevenlerini korkutmuştu! Kaza sonrası yeni paylaşım
Sevenlerini korkutmuştu! Kaza sonrası yeni paylaşım

Cadde | 14.05.2025 - 07:51

Berk Atan, taburcu olduktan sonra sosyal medya hesabından yeni paylaşımlar yapmaya devam ediyor.

Yazarlar