BU NASIL DAVRANIŞ BİLİMLERİ UZMANI?

Haberin Devamı

Gün geçmiyor ki ülkemizdeki kadın-erkek eşitsizliği tüm çıplaklığıyla yüzümüze vurulmasın.
Bu haftaya da, kendini ‘davranış bilimleri uzmanı’ olarak tanıtan Aşkım Kapışmak’ın Eser Yenenler’in televizyon programındaki talihsiz açıklamaları damga vurdu.
‘Davranış bilimi uzmanı’ programda, kadınların Instagram hesaplarında paylaştıkları fotoğraflarına göre, onlara DM’den yürünür mü, yürünmez mi analizi yaptı. Kendine bu kadar ağır bir titri layık gören bir ‘uzman’, televizyonda aynen bu hafif ve basit cümleleri kullandı.
İş bu kadarla bitse “Kadınlara yürümek ne kadar çirkin bir tabir” diyecek, ayıplayacak ama konuyu kapatacağız. Maalesef bitmedi. Kapışmak bunun üzerine, dudaklarını büzen, bacak bacak üzerine atarak poz veren kadınları ‘davetkar’ olarak nitelendirerek, bu tip kadınlara ‘yürümemek’ gerektiğini söyledi. Hatta daha da ileriye giderek, bu kadınların tek hedeflerinin, daha fazla takipçi ya da zengin bir adam bulmak olduğunu açıkladı.
Kendini ‘davranış bilimleri uzmanı’ olarak tanımlayan birinin bu açıklamaları karşısında şok oldum ve Kapışmak’ın son senelerde verdiği röportajlarını okudum.
Aşkım Bey bu açıklamalarından önce verdiği röportajlarda; “Erkek elde ettiği değil, keşfedeceği kadını sever. Kadın erkeğe cepte duygusu vermemeli. Erkek kadının yerini, konumunu bilirse mücadeleyi bırakır. Keşfetmeye devam ettikçe bağlanır”,
“Güzellik ilişkiyi başlatır. Ama çoğu zaman güzel kadın egosundan sıkılıyor erkek. Çok da güzel olmayan ama cazibeli, cilveli kadınlarla aldatıyor” ve “Kadın, erkeği sakinleştirmeli ama onu güçsüzleştirmemelidir” gibi ‘analizlerde’ bulunmuş. Ne kadar cinsiyetçi, kadını bireylikten uzaklaştıran cümleler değil mi? Sanki biz kadınların tek derdi, kendimizi erkeklere beğendirmek ve onları elimizde tutmak!
Sayın ‘davranış bilimleri uzmanı’, bence siz siz olun kimseye ‘yürümeyin’, mesaj atmayın ve hatta mümkünse konuşmayın. Kadın-erkek ilişkilerini analiz edecek kadar yetkin olmamakla birlikte, sergilediğiniz davranışlar da oldukça yanlış.
İnsan analize önce kendinden başlamalı.
Ve sevgili gazeteci, televizyoncu meslektaşlarım; kadına şiddetin, cinsiyet eşitsizliğinin bu kadar ciddi boyutta yaşandığı bir coğrafyada, böyle insanlarla röportaj yapmaya, televizyon programlarına davet edip, prim vermeye gerçekten gerek var mıdır?
Devir cahil ve yetkin olmayan insanların büyük bir özgüvenle ekrana çıkıp fikirlerini paylaştıkları devir, kabul ediyorum ama özellikle böyle hassas konularda, “Bir dur!” dememiz gerekmiyor mu?
Çalışmadan başarılı olunur mu?
BU NASIL DAVRANIŞ BİLİMLERİ UZMANIÇalışmadan, yeterli bilgiye sahip olmadan ahkam kesmek Aşkım Kapışmak örneğinden de görebileceğimiz gibi çağımızın hastalığı.
Gazeteci Tuba Kalçık da geçtiğimiz hafta benzer bir konuya ilgi çekmiş ve gençlerdeki ‘çalışmadan zengin olma’ hırsını yazmış. Hatta Tuba Hanım, sosyal medya fenomenleri Şeyma Subaşı ve Kerimcan Durmaz’ı eleştirerek, gençlerin yozlaşmasında etkileri olduğunu söylemiş.
Bu tip fenomenlerin şaşaalı hayatını gören gençlerin, ‘Ter dökmeden, üretmeden böyle hayat sürülebiliyorsa biz niye üniversite okuyup dirsek çürütelim ki’ diye düşündüklerini, öğrenmek, araştırmak ve kendini geliştirmek yerine kısa yoldan zengin olmanın hayalini kurduklarını anlatmış.
Kısa yoldan zengin olmak, para mevhumu çıktıktan beri herkesin hayali. 20’li yaşlarında başında, herkes biran önce başarılı olmak istiyor, biraz olgunlaşınca başarıya giden yolun emekten geçtiğini anlıyor.
Tuba Hanım’ın düşüncelerinin bir kısmına katılmakla birlikte, bu durumun faturasının tamamının Subaşı ve Durmaz’a kesilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Dünya sosyal medyayla birlikte korkutucu bir dönüşüme girdi, doğru. Hiç olmadığı kadar kendimizi başkalarıyla kıyaslıyor, bizden daha iyi yaşayanlara özeniyoruz, o da doğru.
Ancak ben sonunda yine de, çalışanın, emek verenin, kendini geliştirenin kazanacağını düşünüyorum. Bütün gençlerin emekten gelen başarıyı deneyimlemesi dileğiyle.
Haftaya görüşürüz.