Yıllar önce genç bir kızın uçsuz bucaksız bir coğrafyada tek başına yol aldığı reklam dizisi yayınlanmıştı. Almancadaki “fernweh” duygusunu gerçekleştirircesine bilinmeyene doğru gidiyor arada mega star ya da bölge insanına rastlıyordu. Öyle girmişti hayatımıza Nil. Türkiye’nin pek de alışkın olmadığı türde şarkı sözleriyle kendini ifade eden Nil’in şarkıları, da peşi sıra geldi. Çok geçmeden de genç kızların idolü oldu. Artık tek taş yüzüklerini kendileri alacak, bütün kızlar toplanacaktı.

Hal böyle olunca tabii biz erkeklerde bir duraksama olmadı değil. Gerçi daha önce de benzer şeyleri Sezen Aksu veya Şebnem Ferah şarkılarında yaşamıştık. Neticede Nil’in şarkılarını da kabullendik. Öyle ki yaz konseri, festivaller derken sahne önünde toplananlar arasında erkeklerin de varlığı gözden kaçmıyordu. Bundan cesaret alarak ben de dün gece Babylon Bomonti’de, epeydir canlı dinleyemediğim Nil Karaibrahimgil konserine gittim. Nil’e ilk tebrik sahneye tam da söylenilen saatte çıktığı için olsun. Malum kimi müzisyenler, izleyici bu hususta epey bir yoruyor.

Haberin Devamı

Sahneye çıktığı andan itibaren dansları, hayranlarıyla kurduğu göz temasları ve tabii grubunun enerjisiyle izleyicilere en başından güzel dakikalar yaşatacağı sinyalini verdi. Şarkı aralarında salonu dolduran seyircilere şarkılarının öykülerini, kendi hayatından anekdotları da anlattı.

Reklamlar için yazdığı jinglelar ile de tanınan Nil, konserin bir bölümünde reklamverenler tarafından kabul görmeyen bestelerine yer verdi. Sahnede kaldığı sürece durgunlaştığı belki de tek an bebeği için yazdığı şarkıyı seslendirdiği bölümdü.

Bu arada grubundan da bahsetmemek olmaz. Bir izleyici gözüyle dışarıdan bakarak gözlemlenebileceği kadarıyla şunu söyleyebilirim; Resmen birbirlerini bulmuşlar. Konser boyunca en az seyirciler kadar eğlendiler. Multi-enstrumentalist becerileri de takdire şayandı. Bu enerjilerine gelecek konserlerde de tanıklık etmek dileğiyle…