17.07.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
İki merkezde yatan bağımlıların hikâyeleri de aslında birbirinden pek farklı değil. Hastaların büyük bölümü uyuşturucuya çocuk yaşta alışıp, tedaviye bağımlılığın son aşamasında başlıyorlar. Aile, tedavi başarısındaki en önemli etken ve tedaviye karar verseler de bağımlılığı kabul etmeleri zaman alıyor.Balıklı Rum Hastanesi Madde Bağımlılığı Servisi Şefi Uzm. Dr. Gültürk Köroğlu, 80 yataklı servislerinin tam kapasite ile çalıştığını ve yurtdışından tedaviye gelen hastalar nedeniyle de yoğunluk yaşadıklarını belirtiyor. 2003 ve 2004 yıllarında servise başvuran bağımlı sayısının 1362 olduğunu aktaran Köroğlu, madde kullanımına bağlı ölümlerin yeniden gündeme gelmesi nedeniyle hastanede yoğun bir telefon trafiği de yaşandığını söylüyor: "Aileler son günlerde sık sık arayarak, 'Çocuğum madde kullanıyor olabilir mi? Kullanıyorsa nasıl anlarım?', 'Siz ne yapabilirsiniz?' gibi sorular yöneltiyor" diyor. Uyuşturucu piyasasındaki korkutucu hareketliliğin önemli bir göstergesi de bağımlılarının tedavi gördüğü merkezlerin dolup taşması. İstanbulda madde bağımlılarına hizmet veren Balıklı Rum Hastanesi tam kapasiteyle çalışırken, Kıbrıs'taki özel bir merkez de Türkiye'den gelen çok sayıdaki hastasıyla dikkat çekiyor. Hastane kapsamında 2003 ve 2004 yıllarını kapsayan madde bağımlıları araştırması yapıldığını anlatan Köroğlu, kullanma yaşının ortalama alkolde 43, maddede ise 31 olduğunu söyledi. Hastaneye 15-16 yaşlarındaki hastaların da başvurduğunu, mobilyacıda çalışıp, tiner koklamaya başlayan küçük bir çocuğun da gelebildiğini dile getiren Köroğlu, tedaviye geç başlandığı için hastaların yaş ortalamasının büyük gözüktüğünü söylüyor: "Başladıkları yaş aralığı genelde 17-25. Ancak bağımlılık aşamasında bize başvuruyorlar. İlk kez denedikleri yerler genellikle arkadaş çevresi ve mahalle ortamı. Lise çağındaki bağımlıların sayısında büyük artış var. Nedenini sorduğumuzda 'arkadaşlarından görüp merak ettiklerini' söylüyorlar." Yarısı ilkokul mezunu Madde bağımlılarının yüzde 46'sının ilkokul, yüzde 1'inin ise üniversite mezunu olduğunu açıklayan Köroğlu, çoğunluğu işsizlerin oluşturduğunu, evlilerin de bekârlara nazaran daha fazla olduğunu belirtiyor. Köroğlu, "Madde kullanımı çalışmaya engel oluyor. Evli olanlarda aslında daha önce kullanmaya başlamış oluyorlar" diyor.Maddenin, alkol ve sigaraya göre daha düşük bağımlılık oranlarına sahip olduğunu ifade eden Köroğlu, liselerde yapılmış başka bir araştırmanın sonuçlarını ise şöyle aktarıyor: Br kez esrar deneyenlerin oranı yüzde 4 iken, bu oran sigarada yüzde 55, alkolde ise yüzde 45.Bağımlılarda 'bana bir şey olmaz' düşüncesinin hâkim olduğunu belirten Köroğlu, zamanla 'tolerans artışı' görüldüğünü ve madde miktarında artışlar yaşandığını vurguluyor. Köroğlu, "Bağımlılar, zamanla sürekli alınan miktarı artırır. Son noktaya gelebileceğini kimse kestiremiyor. Madde kullandığında bir gün kötü duruma düşeceğini, beyinde ve fiziki zararlar oluşacağını düşünmüyor" diyor.Bağımlılığın tedavi edildiğini vurgulayan Köroğlu, ailenin çeşitli yöntemlerde çocukların madde kullanıcısı olup olmadığını anlayabileceğini söyledi. Köroğlu, çocuğun yalan söylemeye, hırçınlaşmaya ve içine kapanmaya başlamasının belirti olabileceğini, mutlaka bir psikiyatrist ile bağlantıya geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Bağımlılarda görülebilen diğer belirtiler de iştahsızlık, uykusuzluk ve kilo kaybı. Bana bir şey olmaz demeyin Hastanede 16 yaş ve üstü bağımlıların tedavi gördüğünü söyleyen Köroğlu, tedavi konusunda en büyük sorumluluğun ailelere düştüğünü belirterek, "Çocuklarınızla iyi iletişim kurun. Kiminle arkadaşlık kuruyor dikkat edin" diyor.Ailelerin bilinçli olmasının tedavi sürecini kolaylaştığını da vurgulayan Köroğlu, eğer bağımlı kişi ailesiyle sorun yaşıyorsa, kontrol edilmiyorsa, madde kullanmasının fark edilme oranın düşük olacağını söylüyor: "İyi iletişimi olan ailelerde tedavi daha kolay oluyor. Anne arıyor, oğlu için randevu alıyor, birlikte geliyorlar. Aile içi iletişim yoksa, görüşmede 'Kullanıyorum, sizi hiç ilgilendirmez' diyor. Görüşmeye ancak madde bulamadığında geliyor. Hiç madde kullanmayan ergenin, aile tarafından bilinçlensin diye getirildiği de oluyor. İyi bir aile dayanışması, başka maddelere geçişleri de engelliyor." En etkin faktör: Aile Lefkoşa Psikiyatri Merkezi (LEPİM) Pembe Köşk Uyuşturucu Alkol, Sigara, Kumar Bağımlılığı Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Direktörü Doç. Dr. Mehmet Çakıcı, bağımlılığa ilişkin sorularımızı yanıtladı... Türkiye'den 100 bağımlı Kıbrıs'a gitti Türkiye'den 100, Rum tarafından 70, KKTC'den 200'e yakın hastayı tedavi ettik. Şu anda Türkiye'den iki hastamız var. Biri 21 yaşında İstanbul'dan, diğeri 26'sında Bursa'dan. Merkezinize bugüne kadar kaç bağımlı başvurdu? Kişinin yaptığı en büyük hata bunun bir hastalık olarak görmemesidir. Bu, bir kanserdir. Sosyal ve aile hayatınızı yiyen bir kanserdir. Bir beyin hastalığıdır. Bu çok ciddi ve uzun süreli bir tedaviyi gerektirir. Maalesef, 15 günde kurtulunabilecek bir şey değildir. En büyük hata da, hastaların iyileştiğini düşünerek kısa bir süre sonra tedaviyi terk etmesidir. Kişinin kendisi aynı, arkadaş ortamı, çevre ortamı da değişmediyse başlamaması için yine bir neden kalmaz. Bağımlılık nedir? Bilimsel araştırmalar, merak ve arkadaşları gösteriyor. Aslında her çocuk merak etmez, özenmez. Aslında aile sorunları, dayak, küfür, hareket nedenler arasında... Ayrıca çocuğa çok ilgi gösteriliyorsa da risk oluşuyor. Gençler uyuşturucuya nasıl alıştırılıyor? 11 yaşın altında denemeler başladı. 13-16 yaş arasında yoğunluk olduğunu gözlüyoruz. Gençlerin lise dönemleri en riskli dönemler, yurtlar, disko ve barlar en yoğun risk alanlarının olduğu yerler. Bağımlılık yaşı düştü mü?