Genel Sağlık Neden dayak yiyorlar?

Neden dayak yiyorlar?

29.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Neden dayak yiyorlar?

Neden dayak yiyorlar


       Devlet Bakanı Hasan Gemici eşleri dayaktan kurtarmak için bir tasarı hazırlamış... Hakimin verdiği “eve girememe, eşine bir metreden fazla yaklaşamama" gibi cezalara rağmen gelip eşini döven kişi, altı ay hapis cezası alacak. Hürriyet Gazetesi, “Arşivden dayak yiyen erkek fotografı çıkmadı, yüzü gözü mor kadın fotografları dolu" diye yazıyor..
       Elbette öyle, çünkü bilek gücü erkeklerde. Onlar da “ayıölar gibi rahatça bu güçlerini, egemenlik kurmak adına kullanıyorlar. Dilerim Gemici’nin bu tasarısı yasalaşır da o “ayıölar da çatır çatır hapse girer.
       Peki eş olmayan kadınlar dövüldüğünde ne olacak? İbrahim Tatlıses gözümüzün önünde adamları ve kadınları döverken, sonra da pişkin pişkin “bunun bir oyun olduğunu iddia ederken", “ünlü sanatçı hanımölar Erdal Acar’mış, Tatlıses’miş, birilerinden habire dayak yerken, bunlara kim ceza verecek? En azından cahil topluma kötü örnek gibi bir suçtan bile ceza verilebilir!

       Neden razılar?
       İbrahim Tatlıses’in yıllar önce dövdüğü Perihan Savaş’ı çürükler içinde Kadınca Dergisi’ne konu etmiştik... Tatlıses şimdiki dayağını niye inkar ediyor, her zaman kadınları dövmekten yana olduğunu da açık açık söylemiyor mu?
       Bu, toplumun kanayan yarası, sık sık değindiğimiz bir konu da... Bu erkeklerle birlikte olan kadınlar da ayrı bir Élem değil mi? Bu kadınlar bu erkeklerden dayak yemeyi neden kabulleniyorlar?
       Mesela Asena, birkaç yıl öncesine kadar işini yapan, cici bir genç kızdı... Sonra bir şeyler oldu ve iğrenç hamam fotografları ve bir Tatlıses köleliği başladı... Neden? O zaten para kazanıyordu, başarılıydı ve ünlüydü... Neden bu durumlara düşüyor, neden razı oluyor? Varsayalım ki Tatlıses’e aşık... Aşk aşağılanmak ve dayak yemek için mantıklı neden midir? Bu bayağılıkları yazmak hiç içimden gelmiyor. Ama Asena’lar, Akkaya’lar bu yaşamlara nasıl razı oluyorlar merak ediyorum.
       “O benim karım, çocuğumun anası" yutturmacasıyla gururlanan “esas kadınlar"ın bu adamlara nasıl ve niçin tahammül ettiklerini anlamak da çok zor. Geçen gün “bu dünyaöya yakın birisiyle konuştum... Dedi ki: “O erkekler, o yanlarından ayrılmayan kadınları öyle bir noktadan aldılar ki, şimdi onlar içinde bulundukları zenginlik ve saygınlığı çok önemsiyorlar, asla terk edemezler." Ben bunu gerçekten çözemiyorum ve yalnızca, gençlere çok kötü örnek oldukları için üzülüyorum.

Lale Manço ve Sevil Demir

       Magazin dünyası pek çok kişiyi sinir ediyor. Ama istemeseniz de bu konulara bir yerinden yakalanıyorsunuz. Lale Manço’nun bir sevgilisi varmış. Geçenlerde, “Karışmasınlar, beni rahat bıraksınlar, düzeyli bir ilişki yaşıyorum" gibi sözler sarfetmişti... Şimdi de eşinden miras kalan villayı sevgilisine sattığı için eleştiriliyor... İstediğine satar, kime ne? Ömür boyu yas tutamayacağına göre, sevgilisi de olacaktır, evlenecektir de, bundan daha doğal bir şey olamaz...
       Ama Lale Manço “sıkıldım, bıktım" demeden önce şunu düşünmeli: Sevil Demir herkesin gözleri önünde yerin dibine sokulurken, neden bu durumu keyifle izledi de çıkıp o kızı savunmadı... Şimdi Lale’ye Sevil’e yapılanların binde biri bile yapılmazken bu kadar üzülüyor... Barış Manço ile beraberken evlilikleri bitmişti ya da sürüyordu. Bunun önemi yok ama Barış’ın ölümüyle yer yerinden oynarken Demir bir yıl sustu... Sonra dayanamadı konuştu... Belli ki onların arasında da “düzeyli bir ilişki" vardı... Manço ailesi, o kız yerden yere savrulurken neden bunu körükledi? Sanki Barış bir erkek değildi de dünyevi keyiflerden arınmış bir ayrı yaratıktı. O asla karısını aldatamazdı, demek ki öteki kadın iğrenç bir yaratıktı ve yok edilmeliydi...
       Bir adamı sevmekten başka hiçbir suçu olmayan bir kadının mahvedilişine mutlu gözlerle bakanlar, şimdi aynı masumiyetteki davranışları eleştirilince ses çıkarmamalı.

Yazarlar