Editörün Seçtikleri Nefretin ülkesi Kosova

Nefretin ülkesi Kosova

01.03.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Nefretin ülkesi Kosova

Nefretin ülkesi Kosova


Patlamaya hazır bomba durumundaki Kosova'da cinayetlerin, tecavüzlerin ardı arkası kesilmiyor. Sırplar Arnavutlar'ı, onlar da Türkler'i 'doğramak' için doğru anı kolluyor


       "Sen delinin tekisin bre; 10 bin dolar verseler oraya gitmem! Daha dün bir adamı öldürdüler, bir kadına da tecavüz ettiler."
       Yer, Makedonya'nın başkenti Üsküp'teki Adil'in Kahvesi. Sabahın körü. Bağıran ve sinirle kapıyı çekip çıkan, Makedonya'da yaşayan bir Türk. "Orası" dediği yer Kosova. Deli olansa, ben. Yıldızların üzerinde perende atmak, kahvede başıma toplanan Türk erkeklerini bana bir otomobil ve şoför bulmaları konusunda ikna etmekten çok daha kolay görünüyor.
       Yalvarma yakarma derken, sonunda BM çalışanlarına şoförlük yapan Bilgin dayanamıyor: "Tamam tamam; yeter be! Ben seni götürüp hemen geri dönerim."
       Adil Amca, vedalaşırken sıkı sıkı sarılıyor ve tembihler başlıyor: "Sakın Türkçe konuşma. Hintli ya da Malezyalı olduğunu söyle. Tek başına otelde kalma."

Haklıymışsın Adil Amca

       Artık inattan dönmek zor.
       Blatze sınır kapısı iki ülkeyi bıçak gibi kesiyor. Kosova'ya girer girmez tanklar, askerler, KFOR, BM, NATO, AB, AGİT, UNICEF, UNMIK araçları ve adım başı kontrol noktaları başlıyor.
       Kosova, New York olmuş. Ortalığı renk renk, desen desen üniformalar sarmış. Her dil, din ve ırka rastlamak mümkün. Ama nedense Türkçe yasak.
       Bir Türk: "Burada Türkçe konuşmaya ödümüz patlıyor. Sırplar, Arnavutlar'a Arnavutça konuşturmazdı. Şimdi Arnavutlar, Türkçe konuşturmuyor" diyor.
       Birkaç gün önce bir Amerikalı Sırpça bildiği için Sırpça yol sormuş.
       Sokak ortasında silahı çekip öldürmüşler.
       Kosova'da şaka yok. İnsanın ne olduğuna değil, milliyetine bakılıyor.
       Bir Arnavut: "Dün gece bir Sırp karı kocayı öldürmüşler. Haberi duyunca çok sevindim" diyerek duygularını özetliyor.

Kimliksizlerin şehri

       Kosova'daki Türk, Arnavut ve Sırplar, birbirlerinden hiç haz etmiyor.
       Başka bir Arnavut: "Sırplar, babamı öldürdüler. Bunu bana kimse unutturamaz" diyor. Kimi yabancıların varlığından hoşnut. Kimi değil.
       "Bunlar, buraya pastadan pay kapmaya geldi. Biz artık bağımsız Kosova'yı istiyoruz." Ya da; "Bunlar olmasa, insanlar birbirini gırtlaklayacak" Kosova'da insanların ağzından en sık duyulan cümleler.
       Asayişten yönetime her şey şu an uluslararası güçlerin elinde. Bir Fransız olan BM Kosova Misyonu Başkanı Bernard Kouchner, çoğu Arnavut'a göre adeta bir başbakan. Çünkü neredeyse bir başbakanın tüm görev ve yetkilerine sahip.
       Priştina sokaklarındaki otomobillerin çoğunda plaka yok. Plakalar, pasaportlar, kimlikler, diplomalar, yakılmış ya da kaybolmuş.
       Kimi kim olduğunu, kimi evinin kendi evi olduğunu, kimi de üniversiteyi bitirdiğini artık ispatlayamıyor.

KFOR askeri alarmda

       Bir Türk polis: "İnanmayacaksın ama burada her gün İstanbul'dan daha fazla adli suç işleniyor" diyor.
       Kısacası Kosova balon olmuş. Fazlaca şişmiş. Bir nefesle patlayacak.
       KFOR'da görevli Jean Michelle de bu durumu doğruluyor: "Tansiyon yüksek. Savaşın birinci yıldönümü için alarmdayız."
       Gerginlik dolu konuşma baloncukları Kosova'nın gökyüzünü kaplıyor. Baloncuklardan biri sonunda Mitroviça kentine düşüyor. Ölenler, kalanlar, protestolar ortalığı yine karıştırıyor.
       Kin ve nefret, belirsizlik ve korku. Ama yine de hayat sürüyor. Genç kızlar süslenip püslenip silahlı askerlere omuz atıp kafeleri doldurmayı, striptiz bardaki Rus kız, her gece ve tekrar tekrar elbiselerinden kurtulmayı, İngiliz asker Arnavut kızına aşık olmayı sürdürüyor.
       Kosova'da insanlar, sürdürmeyi sürdürüyor..

Kin heryere hakim ama hayat sürüyor

       Savaşın izlerinin silinmediği Priştine'de hava her an gergin. Arnavutlar, katliamlarını unutmadıkları Sırplar'a diş biliyor, Türkçe konuşmayı yasaklayacak kadar Türkler'den haz etmiyor. Bir polisin ifadesiyle, burada her gün İstanbul'dan daha fazla adli suç işleniyor. Ama yine de hayat sürüyor. Sokaklarda ayaklı döviz büfeleri hemen her ülkenin parasını alıyor satıyor, okullarından gençler kafelerin yolunu tutuyor.
       Kosova'ya girer girmez tanklar, askerler, KFOR, BM, NATO, AB, AGİT, UNICEF, UNMIK araçları ve adım başı kontrol noktaları başlıyor. Bazı mevzileri göz alabildiğine uzanan dikenli tellerle kaplayan askerler, savaşın birinci yıldönümünde çıkması beklenen çok ciddi olaylara hazırlanıyor.


Yazarlar