Editörün Seçtikleri (Pazar Sohbeti)"Bir numaralı hedefiz"

(Pazar Sohbeti)"Bir numaralı hedefiz"

17.05.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

(Pazar Sohbeti)"Bir numaralı hedefiz"

(Pazar Sohbeti)Bir numaralı hedefiz

(Pazar Sohbeti)Bir numaralı hedefiz
       "Türkiye insan hakları tarihinde ilk kez, bir hükümet - Yılmaz hükümeti - sivil toplum örgütleriyle kurulabilecek bir diyaloğun kapısını araladı. Sağırlar diyaloğu şeklinde sonuçlanmazsa, demokratik özgürlükler, toplumsal barış ve huzur adına önemli bir başlangıç olabilir bu. Perşembe günü yapılan ve bir yanda Devlet Bakanı Sami Türk ve Başbakanlık, Dışişleri, İçişleri, Adalet Bakanlığı müsteşarları, diğer yanda İHD, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Mazlum - Der, Ankara, İzmir, İstanbul baroları ve Türk Tabipler Birliği temsilcilerini bir araya getiren toplantının siyasi anlamı kısaca bu..."
       Böyle yazmışım ağustos ayında Akın Birdal'la bu sayfada yayınlanan bir söyleşinin başına. Altına da şunları eklemişim:
       "İnsan hakları olmadan, kurumların demokratikleşmesi ve devletin modernizasyonunu beklemek mümkün değil. Yani demokrasiyi tutturan `maya' insan hakları. Akın Birdal ve derneği bu mücadeleyi veriyor. Üç kapatılma davasıyla, genel başkana açılan 12 ayrı davaya karşın 11 yıldır ayakta kalmayı başaran İHD, üyeler, aydınlar ve AB'nin çeşitli projeler için verdiği maddi destekle yaşıyor."
       Aradan çok değil sekiz ay geçti. Bugün gelinen noktaya bakın! Başka şey eklemeye gerek yok sanıyorum...

       - Olay anını anlatır mısınız?
       - Kapıyı çaycı açıyor. Saldırganlar, Akın Birdal'la görüşmek istediklerini söylüyorlar. "Önemli" diyorlar. Birdal bu kişileri odasına alıyor. Az sonra sekreter arkadaşımızı arıyor. "Ankara şubemizin adresini getirir misin?" diyor. Arkadaşımız adresi içeri götürüyor. Saldırganlar, dışarı çıkıyor. Çıktıktan sonra ani bir hareketle geri dönerek Akın Birdal'ı vuruyorlar. Bir panik oluyor. Arkadaşlar, Birdal'a ancak saldırganlar dışarı çıktıktan sonra bakıyor. Yönetim kurulu üyesi Meral Bekar "Emek" gazetesini arıyor. "Olayı her yere haber verin!" diyor. "Emek" bitişik binadaki UBA'yı arıyor. UBA geliyor. Birdal'ın şuuru açık. "155"i arayın diyor Akın Birdal. Bunu kendisi söylüyor. Polis 5 dakikada, ambulans 25 dakikada geliyor.

       - Ölümden dönmesi kendi kişiliğine de bağlı: Yaşama bağlı, soğukkanlı, direnişçi, seri, hızlı düşünen bir insan portresi çıkıyor ortaya...
       - Sevecen, yumuşak, duygularını gösterebilen bir insandır Birdal. Ama yumuşaklığın ardında kararlı bir kişilik vardır. Bugün yaşıyorsa, yaşamak istediği için yaşıyor. Yaşamak direnmektir derler ya! Öyle. Eşini kaybetti. Çocuklarına çok bağlı. Bu bağlılığının, yaşama asılmasında payı olduğunu düşünüyorum.
       - Olayı nasıl haber aldınız?
       - Bir duruşmadan sonra aldım haberi. Zaten böyle bir şeyden korkuyorduk. Şemdin Sakık'ın ifadeleri diye birtakım ifadeler basına yansıtıldıktan sonra bunu bekliyorduk. "Öldü mü?" diye sordum. "Ağır yaralı" dediler. Hemen Ankara'ya yola çıktım. Saat 3 civarı cebimden, "Başınız sağ olsun Akın Birdal öldü" diye aramaya başladılar. Akın Bey ameliyattaydı o sırada. Cep telefonumun numarası çok az kişide var. Çok garip.
       - Nerede oluyor bu?
       - Havaalanına giderken, yolda.
       - Kaç kişi aradı?
       - Üst üste 2 - 3 telefon geldi.
       - Kim olduklarını söylemediler mi?
       - Hayır. Söylemeden kapattılar. Derneği aradım: "Öldü mü Akın Bey" diye. "Hayır" dediler. "Ameliyatta". Sonra Ankara'ya gittim. Dün akşama kadar oradaydım.
       - Birdal'la bir röportaj yapmıştım. İHD'de ne çelik kapı var, silah kontrolü yapan personel ya da aygıt. Neden?
       - Aslında düşünüldü bu. Ama İHD'nin de açık olması gerekmez mi? Yardıma ihtiyacı olan herkese yardım etmek için kurulmuş bir dernek. Varoluş nedeni bu.
       - Birdal'la o röportajı, Hikmet Sami Türk'le yaptığı bir toplantının (23/8/1997) ardından yayınlamıştım. Başbakanlık, Dışişleri, İçişleri, Adalet Bakanlığı müsteşarları toplantıya katılmıştı. Bakan, "Türkiye'yi insan hakları konusunda gurur duyulacak ülkeye dönüştüreceğiz" sözü vermişti. 8 ay geçti. Sakık itiraflarının ardından, Birdal vuruldu. Şöyle bir soru var ortada: Sakık'ın sözleri, "itimata şayan" bulunuyorsa, devlet sizinle nasıl bir araya geldi? İHD üzerinde PKK şaibesi varsa, bu istihbaratın hükümete çok önceden ulaşması gerekmez mi?
       - Bugün iktidarda görünenler, İHD hakkındaki iddiaların doğru olmadığını çok iyi biliyorlar. İHD'ye ihtiyaçları olduğunu da biliyorlar. Uluslararası düzeyde etkili bir kuruluşuz biz. Söylediklerimizin doğru olduğu kabul ediliyor. Raporlarımız önemli bulunuyor. Ama Türkiye'de gerçek iktidar başka yerde. Birileri, bizi PKK'nın yan örgütü ilan ederken, birileri de toplantıya çağırıyor. Daha bundan 15 gün önce Emniyet Genel Müdürlüğü, İHD'yi kayıplarla ilgili olarak işbirliğine çağırdı.
       - Lüksemburg sonrası sürecin etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
       - Türkiye'nin AB kapısından çevrilmesinin içerdeki sertlik yanlılarını güçlendirdiğini, tabii ki düşünüyoruz. Ama Türkiye'nin AİH Sözleşmesi ve pek çok uluslararası sözleşmenin altında imzası var. Onları uygulasın yeter.
       - AB'den mali yardım alıyordunuz. Hala destek geliyor mu?
       - İHD'nin asıl gelir kaynağı üye aidatları. AB proje bazında destek veriyordu. Ama zaten Mehmet Ağar döneminde çıkartılan bir genelgeyle proje karşılığı gelen o paralara el kondu.

       - Başbakan "iç hesaplaşma", İçişleri Bakanı da "PKK yapmış olabilir. İnsanların zihnini bulandırarak, devlete karşı güvensizliği tesis edecek, huzurumuzu bozmak isteyen mahfiller var..." diyor.
       - Önce Şemdin Sakık'a ait olduğu söylenen ifadelere değinmek istiyorum. Şimdi savcılıkta o ifadeler yalanlandı diyorlar. Bir defa, ifadeler Sakık'ın mı, değil mi bilmiyoruz. Görmedik. Kimse görmedi. Gizlilik içinde her şey. Nasıl, ne gün yakalandığı belli değil. İçişleri Bakanı hazırlık soruşturmasının gizli olduğunu biliyor. Kendisi hukukçu. İfade adı altında yapılan o yayınlara el konması veya durdurulması gerekirdi. Bu yapılmadı. Akın Birdal, Cumartesi Anneleri, KESK hedef gösterildi. Ve hepsi saldırıya uğramaya başladı. Cumartesi Anneleri 3 yıldır eylem yapıyorlardı. 3 yıl sonra yasadışı ilan edildiler. KESK için yeni soruşturmalar başlatıldı. Akın Birdal saldırıya uğradı. Başbakan ve İçişleri Bakanı'nın farklı açıklama yapmasını beklemiyorduk. Yapılan açıklamaları normal karşılıyorum. Hükümetin kontrgerillaya teslim olduğunu düşünüyoruz.
       - Avukatsınız. Hukuki açıdan durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
       - Hukuken hazırlık soruşturması gizlidir. İçişleri Bakanı "PKK yapmış olabilir" diyerek görüşleri nasıl belli bir yöne çekmeye çalışabilir? Zihin karıştırmacı açıklamalar asıl onlardan geliyor. İç hesaplaşma ne demek? Yani biz PKK'lıyız. PKK'nin içinde ayrı bir grup var. Onun hesaplaşması yapılıyor. O demek bu. Bu açıklamaları, taraflı, suçluları korumaya yönelik nitelendiriyoruz. Başbakan devlet kaynaklı olabileceği anlamında "Başka şeylerden korktuk" dedi. Ecevit, "kendilerini devlet yerine koyabilecek birileri yapmış olabilir" dedi. Belki onlar da korkuyor. Ya da hükümet olmak için başka şansları yok. Bizim cenahımızdan işlenen cinayetleri bırakın. Ya diğer faili meçhuller? Birçok Kemalist öldürüldü Türkiye'de. Onlar ortaya çıktı mı? Uğur Mumcu, Tütengil cinayetlerinin failleri bulundu mu? Hadi bizi böyle ilan ediyorlar. Diğerleri ne oldu?
       - Hukuki açıdan...
       - Hukuken mümkün değil bu açıklamaların yapılması. Soruşturma saptırılmaya çalışılıyor. Birdal yerdeyken, polis yardım edeceğine kurşunları toplamaya çalıştı. Kurşun giriş - çıkış yönleri, mermi çekirdekleri talebimiz üzerine 1 gün sonra araştırıldı. Saldırganların giysileri "lacivert takım elbiseli" açıklandı. Oysa biri kot pantolonlu, diğeri açık renk takım elbiseliydi. Görgü tanıkları bu bilgileri vermiş olmalarına rağmen, yanlış açıklama yapıldı. Yalnız Sevgi Hastanesi, üstüne düşeni yaptı.

       - Sakık'ın ifadeleri ve Birdal'ın vurulması arasında tepkiler değişti mi?
       - İfadelerin yayınından sonra İHD'ye yoğun tehdit telefonları geldi. Halkımız olumsuz etkilendi. Ama Birdal'ın vurulmasından sonra, tepkiler değişti. Çok insan, sokakta: "Akın Bey nasıl? Çok üzüldük. Çok acıdık..." diyor. Derneğin faksları ve telefonları bu kez destek mesajları ile kilitlendi.
       - Yani "tehditten desteğe" savrulma yaşandı. İHD'nin sorunlu bir imajı var. Bunun üstesinden nasıl geleceksiniz?
       - Elimizden geldiğince İHD'yi tanıtmaya çalışıyoruz. Ama önümüzde bir medya engeli var. Sadece yöneticileri öldürüldüğünde ya da yaralandığında haber oluyor İHD. Akın Bey'in uğradığı saldırıyla ilk defa 1. haber olduk. Bu çok acı.
       - Saldırı İHD geleceğini nasıl etkileyecek?
       - İHD'nin yaşadığı ilk saldırı değil bu. 11 yılda 14 dernek üyesi ve yöneticisi öldürüldü. Ben, 3 yıl önce Diyarbakır'da silahlı saldırıya uğradım. Sürekli tehdit alıyorum. Çok arkadaş cezaevinde yattı. Derneklerimiz kapatıldı. Ama Akın Birdal'a saldırıyla bir numaralı hedef olduğumuzu çok net gördük. Hak ihlallerine karşı muhalefet yapıyoruz biz ve onların düzeltilmesini istiyoruz. Sonuçta devleti en çok rahatsız eden şeyin bu olduğunu ve dolayısıyla mücadelemizin haklı olduğunu bir kez daha anladık.

       - Genç, güzel, meslek sahibisiniz. Niye bu mücadeledesiniz?
       - On yıldır İHD'deyim. Kendimi en iyi orada tanımlıyorum. Bir kere başladınız mı, bırakamıyorsunuz. Bu bir yaşam biçimine dönüşüyor. Bu şekilde yaşamayı seviyoruz. Yaptığımız işten mutluluk duymasak, yapmayız herhalde.
       - Nedir o mutluluk?
       - Biz insan hakları savunucuları çok konuştuk, çok yazdık. Düşüncelerimiz nedeniyle yargılandık ve hiçbirimiz kaçmadık. Türkiye'de düşünce suçunun varlığını ortaya çıkardık. Pek çok arkadaşımız düşünceleri yüzünden cezaevinde yatmasalardı, böyle bir suçun olduğunu toplum ve uluslararası kamuoyu duymayacaktı.
       - Mücadeleye nokta koymayı düşünmez misiniz?
       - Korkuyla yaşamayı öğrendik. Bu son saldırı, hepimizi daha mücadeleci olmaya itti. İki gündür sokaklardayız. İki gündür yürüyoruz. Saldırıyı kınamaya devam edeceğiz. 13 - 14 Haziran'da "faili meçhuller kurultayı" yapmayı düşünüyorduk, kendi genel başkanımız saldırıya uğradı. Tarihi belki erteleriz ama bu çalışmaları sürdüreceğiz.



Yazarlar