17.07.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:
LİKYA ve Karya medeniyetlerinin iç içe yaşadığı, zamanında Akdeniz'in bir körfezi olan, yeşille mavinin el ele tutuştuğu bir yer Köyceğiz.
Akdeniz'in çılgın dalgaları, dağların tepelerinden kopup gelen Dalaman Çayı'nın hırçınlığı da yok Köyceğiz Gölü'nde. Durgun, suskun, sanki terk edilmiş gibi yapayalnız. Gölün ortasındaki adacıklar, sazlıklar içindeki Sultaniye Kaplıcaları, gölün sonundaki Kaunas Harabeleri ve Akdeniz'le kucaklaşan son. Antik şehir Dalyan'ın kıyısında 95 milyon yıldır Carettaları da barındıyor.
Volkanik yapıdaki Ölmez Dağı, yalçın tepelerinde dünyada çok ender rastlanan kartal türlerine de sevgiyle sarılıyor. Köyceğiz'den 15 km. uzaklaştığınız zaman Çiçekbaba Dağı'nın eteklerindeki Ağla Yaylası'nın yeşillik ve serinliği size kol kanat geriyor. Ya mandalina ormanlarının içinden geçip, ulaşılan alabalık cenneti Yuvarlak Çay, yalçın kayaların arasına sıkışmış olan, altından Dalaman Nehri'nin aktığı Akköprü'ye ne demeli? Güllük, okaliptüs ve çam ağaçlarının dostluk kurduğu Köyceğiz, 30 km uzağında cennetin anahtarı Ekincik'e de el uzatıyor.
Köyceğiz bölgesi, sayfalarımıza sığmayacak güzelliklerle dolu olduğu için onu iki haftaya yayarak size anlatmaya çalışacağım. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte Köyceğiz'den çıkıp, Fethiye'ye doğru yol alırken bir kilometre sonra sola sapıp, toprak bir yoldan dağlara tırmanıyoruz.
15 kilometre sonra ulu çınar ve güllük ağaçları ile kaplı olan Ağla Yayla'sındayız. Köy meydanındaki kahveye girdiğimiz zaman bir serinlik kaplıyor gövdemizi. Bahçenin bir köşesinde işlemeli antiktaş. Dostluk kuruyoruz hemen köylü ile ve yanımıza orman yangın ekibinden Ali Rıza Sürpüt'ü aldığımız gibi Gökçeova göletinin yanına geliyoruz. Göletin bekçisi doğa hayranı İlyas Koparan fideler ekmiş suyun yanıbaşına, zirvedeki Kartal Gölü'nden 500 tane çay balığı da getirip salıvermiş göle. Kuşlara, geyiklere kıymasınlar diye kayalara da yazılar yazmış. Çadır kuranları da gölü kirletmemeleri için uyarmış. Gövdesi 1 metreye ulaşan çam ağaçlarının arasında dolaşarak yeniden anayola inip Fethiye istikametinden Beyobası'na geliyoruz. Binlerce dönüm mandalina ormanları arasından süzülüp, yuvarlak çayın yanındaki lokantaya giriyoruz. Hava inanılmaz sıcak ve buz gibi suya ayaklarımızı uzatarak alabalıklarımızı yedikten sonra okaliptüs ormanları içinden geçip Roma döneminde yakılan inanılmaz zarafetteki Akköprü'nün tarihi taşları üstünden yürüyüp, Dalaman Nehri'nin kıyısına iniyoruz. Köprünün üstünde Yunanca yazılar; birden kırmızı giysileri ve sarı şapkaları ile bir rafting ekibi önümüzden geçiyor. Çığlık çığlığa bağıran raftingcileri keyifle izledikten sonra yeniden Akköprü köyüne dönüyoruz ve baraj yüzünden köyün boşaltıldığını, ormanların kesildiğini, tarihi köprünün de sular altında kalacağını öğrendikten sonra derin bir hüzne sürükleniyoruz.
Ormanların içinden geçip Köyceğiz'e geldiğimiz zaman bir yandan güneş batarken, bir yandan da yeni çıkan Ay'a bakıp dileklerde bulunuyoruz.
Haftaya sizlere cennetin anahtarı Ekinci, Sultaniye Kaplıcaları ve Anatolia kampından selamlar getireceğiz.