Editörün SeçtikleriSarayımda ikinci bir Enver Paşa istemem

Sarayımda ikinci bir Enver Paşa istemem

27.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sarayımda ikinci bir Enver Paşa istemem

Sarayımda ikinci bir Enver Paşa istemem


Kızı Sabiha Sultan ile Mustafa Kemal arasındaki gönül ilişkisine Padişah Vahdettin karşıydı:


İstanbul’dan Köstence’ye ailece göçtükten sonra Avni Paşa’nın yaşamı üzüntüler içinde geçmeye başlamıştı... Dışarda parası pulu yoktu... Çocukları okuma çağındaydı, bir oğlu Almanya’da öğrenim görüyordu ki, onu da geri çağırmaktan başka çareleri kalmamıştı... Altı kardeştiler Avni Paşa’nın çocukları; İstanbul’da, eşyaları, neleri varsa satılıyor geçimleri öyle sağlanıyordu...
Herkesin umudu yine Sultan Vahdettin’deydi... Padişah nasıl İstanbul’a geri döneceğini umuyorsa, tüm yakınları ayni umut içinde bekleşiyorlardı... Eski mebuslar, kumandanlar ve saray erkânı, Malta, Hicaz ve oradan İtalya’nın San Remo sayfiye kasabasına yerleşen padişahın peşindeydiler... Ancak Avni Paşa hiç kimseye padişah dahi olsa el avuç açacak tıynette bir adam değildi...
Bir gün Köstence’de padişahtan çağrı aldı Avni Paşa... Sultan eski başyaver ve saray nazırını yanına çağırıyordu... İhanetten çok uzak olan anneannelerinden vazgeçemeyen Avni Paşa, kısıtlı imkanlarına rağmen çocuklarını Köstence’de bıraktı ve San Remo’ya gitti...
Sultan Vahdettin’in güvenilecek eski adamlarına ihtiyacı vardı... Çevresini yine dalkavuklar, çıkarcılar sarmıştı; bunların hepsi padişahın yine İstanbul’a döneceğini hayal ediyor, birtakım komplolar hazırlarken sultandan para sızdırıyorlardı...
Fitnat Hanım şöyle anlattı San Remo’ya gidişlerini:
- Padişahın Arabistan gezisinden sonra babamı Sultan Vahdettin San Remo’ya çağırdı ve babam 3. mevki bilet ile İtalya’ya gitti ve orada bir otelde 15 gün kaldı...
Sultan Vahdettin demiş ki, Avni Paşa sen de Gürcüsün ben de Gürcüyüm, onun için seni seviyorum, itimat ediyorum..."

Faruk Efendi ve Sabiha Sultan
Bir süre San Remo’da kaldıktan sonra babam bize yol parası gönderdi, biz de yanına gittik... Böylece San Remo maceramız başladı... Bir hafta kadar babamın kaldığı otelde kaldık, Almanya’da öğrenimden parasızlık nedeniyle dönen ağabeyim bir bankada iş buldu çalışmaya başladı...
Altı kardeş, otel çok pahalı geliyordu. İstanbul’dan eşya satışlarıyla gelen para tükenmek üzereydi... Otelden çıktık Menton’a yerleştik... Osmanlı hanedan ailesinin çoğu şehzadeler, hanım sultanlar hep orada oturuyorlardı... Sonradan Halife Abdülmecit Efendi de oraya gelmişti... Babamın bir evi vardı İstanbul’da, onu sattık, bitirdik parasını... Ama Avni Paşa’nın itibarı vardı; mesela Kan’da (Cannes) bir Arap dostu tepelerde olan villasını kira almadan bizim aileye tahsis etmişti... Babam ise hâlâ otelde kalıyordu, padişaha yakın olmak için.. zaten villaya annem ve kardeşlerim güç sığıyorduk...
- Şehzade ve hanım sultanlarla, padişahla nasıl görüşüyordunuz?
- Babam en çok “Şehzade Ömer Faruk Efendi ile Sabiha Sultan ile görüşürdü... Efendi hazretleri, efendi hazretleri der dururdu... Onlar Nis’te (Nice) biz ise Kan’da oturuyorduk... Babam ile Faruk Efendi ve Sabiha Sultan evlerinin balkonunda sık sık görüşür, hararetli tartışmalara girişirlerdi... Bu sırada çoğunlukla cin tonik içerlerdi... Babam şaka olsun diye;
- Sus cinlerim tepeme bindi sus, derdi!..
- Peki efendim bütün bu şehzadeler hiç çalışmayı düşünmezler miydi?.. Hep hazır mı yerlerdi?..
- Hiçbiri hayatında hiç iş görmemiş, çalışmamış ne yapsınlar, nasıl yapsınlar?..

Sultan Vahdettin ile konuşuyoruz
- San Remo’ya gittiğinizde anneniz ve sizler başı açık mı dolaşıyordunuz? Yoksa örtülü müydünüz? Orada nasıldı hanedanın ve sizin yaşamınız?
- Tabii hepimizin başları açıktı... Otelde kaldığımız ilk günlerden sonra dediğim gibi villaya geçtik... Bir gün bir siyahi geldi eve, padişahın yanına bizi davet etti... Ben annem, babam hep beraber gittik. Sultan Vahdettin hiç kimse ile görüşmüyor alt kata bile inmiyordu, ev halkını bile yukarıya çağırmıyor, inzivaya çekilmiş... Köşk’te Sabiha Sultan ve annesi Nazikeda kadınefendi ile oturduk, ben o zaman çocuğum, annem konuşuyor... O arada bir telaş oldu, ortalık karıştı,
- Efendimiz geliyor dediler... Sultan Vahdettin yukarıdan aşağıya indi... Ben o günkü kafamla bunun ne kadar büyük bir olay olduğunu fark edemedim... Padişah yanımıza oturdu, annemle konuşmaya başladı ve ne yaptı biliyor musunuz? Özür diledi, siz buralara benim yüzümden geldiniz, ailenizden evinizden ocağınızdan ayrı düştünüz diye...
Bunun büyük bir iltifat olduğunu sonra öğrendim.

Sabiha Sultan’ın düğünü
Bilindiği gibi Sultan Vahdettin, kendisinden çok küçük yaşta olan son eşini yalvar yakar San Remo’ya çağırmış ve sonunda onun kolları arasında hayata gözlerini yummuştu... Başkadın efendi Nazikeda, kızlarının annesi idi; oğlu Ertuğrul Efendi’nin annesi ise Müveddet Hanım... Onların hayatını şöyle anlattı Fitnat Hanım:
- Nevzat Hanım’ı padişah “sen benim Allah indinde karımsın, gel yanıma" diye ısrarla çağırmış... Kendisi ile beraber San Remo’ya giden Müveddet Hanım ise çok güzel bir kadındı... Sultan Vahdettin’in kızları, Müveddet Hanım’ı çok severlerdi, onlarla kardeş gibiydiler... Müveddet Hanım Paris’e gider gitmez ünlü bir berbere saçlarını kestirmiş öyle güzel olmuştu ki, sanki bir Avrupalı kadındı... Az sonra anlatacağım: Ben Sabiha Sultan’ın düğününde bulunmuştum Yıldız Sarayı’nda... Bahriye Nazırı’nın kızı olarak protokolda yerim vardı... Hatırladığıma göre, odalar yapılmıştı: Birinci kadın, ikinci kadın, üçüncü kadın için... Hanımlar büyük iltifatlarla içeriye alınıyorlar, fevkalade muhteşem karşılanıyorlardı... Ben ise bir çocuk olarak serbestçe dolaşıyordum. Bir ara çok güzel, çok çarpıcı bir kadın gördüm, başı taçlı, üçüncü kadın efendi dediler... Ben öyle dalgın hayran yüzüne bakıyordum ki, niye öyle bakıyorsun, diye güldü Müveddet Hanım, bembeyaz teni simsiyah saçları vardı...
Sultanların hepsi taçlıydı... Bir ara Abdülmecit efendi geldi tantana ile cumba gibi bir yer vardı, oraya oturdular... Faruk Efendi ile Sabiha Sultan yanlarında, eğilip elini öptüler...

‘Vallahi padişahın parası yok!’
- Şehzade Faruk Efendi ile güzeller güzeli Sabiha Sultan peri masallarındaki gibi bir aşkla evlendiler... Ve siz onları sonra Nis’te, Kan’da gördünüz, gurbette dostluk ettiniz... Orada nasıldı yaşamları?
- Evet, Faruk Efendi ve Sabiha Sultan ile çok sık ailece görüşürdük... Şehzade Faruk Efendi çok yakışıklı, çok onurlu bir kimse idi... Parasız olduğu zaman bile asaletinden hiçbir şey kaybetmemişti!. Hatırladığım, daima paraya sıkıştıkları... Babama gelir, padişahtan para istemesi için sıkıştırırdı... Babam “vallahi sultanın parası yok, imkanı yok" der, inandıramazdı, bu yüzden tartışırlardı...
Sonra bir kadeh cin içer “cin tepemize çıkmış" deyip gülüşürlerdi...
- Peki Halife Abdülmecit Efendi’nin mali durumu nasıldı?
- Hindistan’dan önemli bir para gelmezdi ama onun durumu padişahın durumundan daha iyi idi...
- Siz hatırlayacaksınız bunca uzun süre devam eden aşktan sonra Faruk efendi ile Sabiha Sultan’ın ayrılmaları nasıl oldu?
- Şehzade Faruk Efendi bu geçim sıkıntıları arasında Kahire’ye gitmişti... Bu büyük aşk nasıl bitti hayret ediyorum... Orada yine bir Osmanlı olan zengin bir yeğeni ile evlendi, kadın çirkindi, Sabiha Sultan’ın eşsiz güzelliğinden eser yoktu ama oldu işte...

Güzel sultanların kaderi!..
-Hanedanda iki amcazade arasında evlilik yasaktı derler... Sabiha Sultan ile Ömer Faruk Efendi bu kuralı bozdular; Padişah Vahdettin’in istememesine rağmen... Acaba parasızlık mı bozdu aralarını?
- Tabii bu da neden olabilir, çok parasızdılar... Faruk Efendi’nin kızkardeşi güzeller güzeli Dürrüşehver Sultan bir Hint Mihracesi ile evlenince Mecit Efendi paraya kavuştu, rahatladı...
- Kaderleri hep Hindistan’da, Mısır’da.. Neslişah Sultan da fevkalade güzel, kültürlü bir kadın, kardeşleri Hanzade ile Necla Sultan da Mısır’da prenslerle evleniyorlar... Hele Neslişah Sultan’ın eşi Mısır Kral Naibi... Sonra orada da ihtilal oluyor, büyük şanssızlık değil mi? Sabiha Sultan’ın düğününe devam edebilir miyiz?
- Biz beraberce düğüne giderken, annemin çarşafını ipek bir örtünün içine koydular, davetiyeyi de. Sarayın vestiyerine bunlar bırakıldı... Kırmızı, koyu kırmızı elbiseler giyinmiş cariyeler bizi yukarı kata aldı, alçak kanepelerde, sedirlerde misafir hanımlar oturuyorlardı. Sarayın geniş salonunda cumba gibi bir yer vardı ki, oraya iki tane koltuk koymuşlardı... Rulo halinde kırmızı ipek yol halısı yere serilmişti, Ömer Faruk Efendi ile Sabiha Sultan onun üzerinden içeriye girdiler... Yüzleri kapalı değildi, açıktı...

Masal gibi aşk, masal gibi düğün
- Peki bu aykırı değil miydi?
- Hayır. Sabiha Sultan ile Ömer Faruk Efendi evlenmezden önce bizim evin önünden beraberce geçerlerdi... 1922’lerde Rus başı denirdi, modern kadınların sadece saçları örtülürdü...
- Kim dikmişti elbisesini Sabiha Sultan’ın?
- Madam Kalyopi’ydi galiba; Brüksel danteliymiş gelinlik, uzun bir kuyruğu vardı... İkisi de yavaş yavaş yürüyüp padişahın ve Nazikeda Kadınefendinin elini öptüler, onlar ayrılırken paralar atıldı başlarına... Az sonra padişah ile Abdülmecit Efendi başka bir salona girdiler; orada muhteşem bir ziyafet başladı... Masaların üzerinde gayet güzel değerli keten örtüler vardı... Aynı kumaştan peçeteler.. bir hakiki kamelya ile sarılmış altlığın üzerinde ise yakaya takılması için ayrı bir kamelya duruyordu...

Sabiha Sultan ve Mustafa Kemal
-Onlar ermiş muradına bir çıkalım kerevetine derler; yani masal gibi aşk, masal gibi bir düğün Yıldız Sarayı’nda yapıldı demek... Peki, Sabiha Sultan’ın Mustafa Kemal Paşa’ya, Mustafa Kemal Paşa’nın da Sabiha Sultan’a gönülleri olduğu söylenir... Bu iş nasıl gerçekleşemedi ve kısa bir süre sonra Şehzade Faruk Efendi’nin aşkı çıkıverdi ortaya?
- Aslına bakarsanız Sabiha Sultan’ı kimler istemedi ki... İran Şahı’nın oğlu, birçok paşazade... Ama duyduğuma göre Sultan Vahdettin, kızını bir hariciyeci ile nişanlamıştı... Sabiha Sultan, Almanya’dan öğrenimden dönen yakışıklı amcazadesini görünce, karşılıklı bir aşk doğdu aralarında... Padişah “hanedanımızda amcazadelerin evlendikleri görülmemiştir, olmaz böyle şey" dedi... Fakat kızının ısrarını kıramadı. Abdülmecit Efendi kalktı gitti padişaha, oğlu Şehzade Faruk Efendi’ye Allah’ın emri ile Sabiha Sultan’ı istedi... İşte böyle oldu bu evlenme... Hemen ilave edeyim, o zamanlar duyduğumuz Sultan Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa için, “O çok değerli bir kumandan ama sarayımda ben ikinci bir Enver Paşa istemem" demiş!..

Yarın: Vahdettin'in çevresini çıkarcılar alıyor

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama

Sağlığınızı kontrol altında tutmak için Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplama aracını deneyin!

VKİ HESAPLA
KEŞFETYENİ
Ünlü şefi yıkan ölüm! 'Baba yadigarını kaybettik'
Ünlü şefi yıkan ölüm! 'Baba yadigarını kaybettik'

Cadde | 24.05.2025 - 07:42

Şef Mehmet Yalçınkaya, sosyal medyadaki son paylaşımıyla takipçilerini üzdü.

Yazarlar