16’ncı Anti-Aging Konferansı, her yıl olduğu gibi bu yıl da Monako’nun Monte Carlo kentinde gerçekleşti. Dünyanın pek çok ülkesinden estetik ve plastik cerrahları, konunun uzmanlarını bir araya getiren organizasyona, ‘Güzellikte Güvenin Önemi’ anketi damga vurdu.
Allergan, tüketicilerin ve sağlık mesleği mensuplarının güven algısını ve bunun medikal estetik sektöründeki rolünü belirlemek üzere dünya genelindeki 12 ülkede, yaklaşık 18 bin tüketicinin ve 360 medikal estetik uzmanının katılımıyla bir anket düzenledi. Çalışma, ocak-mart 2018 tarihleri arasında yürütüldü ve 20-65 yaş arasındakilerle gerçekleştirildi. Allergan Medikal Enstitüsü Direktörü Mark Chaplin’in açıkladığı anketten ortaya çıkan ilginç sonuçlar şöyle:
- Katılımcıların yüzde 75’i doktoruna güvenmenin çok önemli olduğunu söylüyor.
- Yüzde 60’ı güzel görünmenin kendileri için mühim olduğunu belirtiyor ama bunların sadece 7’de 1’i yüz bakımı ürünlerini araştırıyor.
- Kişiler, enjekte edilen toksinlere, diğer yüz estetiği tedavilerine kıyasla daha çok güveniyor.
- Gelecekte yüzlerine enjeksiyon yaptırabilecek insanların yüzde 27’si pozitif klinik çalışmalar ve kanıtlarla desteklenen bir markanın, karar vermelerini sağlayan en önemli üç faktörden biri olduğuna işaret ediyor.
- İşlem öncesinde yapılan konsültasyonda en çok dikkat ettikleri şeyler: Potansiyel yan etkiler ve komplikasyonlar hakkında sunulan veriler, bilgi sahibi doktorla hekimlerin sorulara yanıt verebilmesi.
Sonuç mutlu etmeyebilir
Konferansta hazır bulunan Belçikalı ünlü dermatolojist Koenraad De Boulle, estetikte iki önemli sorun bulunduğuna dikkat çekti. Bunlardan biri, kişilerin trendlere göre hareket etmesi ve bir ünlüyü görüp, ‘Bana da bundan yapın’ demesi. İkincisiyse, hastanın ne istediğiyle, doktorun ne vereceği arasındaki fark. Beklentiler maalesef birbirini karşılamıyor.Boulle, bu problemleri ortadan kaldırmak için hasta ve doktorun herhangi bir uygulamadan önce birbirlerini iyi anlamaları gerektiğini söyledi: “Kişiler doktorlarına güvenmezse, yaptıkları uygulamaya da güvenmez ve sonuçları hiçbir şekilde beğenmez. Hastanın beklentisi, doktorun yaptığını karşılamayacaktır.”
Ünlü doktor, hastaları aşağıdaki üç sorunun doktorları tarafından sorulup, sorulmadığına dikkat etmeleri konusunda uyardı:
- Buraya gelme amacınız nedir? Sizi rahatsız eden şey ne?
- Genel sağlığınız nasıl? Kronik hastalıklarınız var mı? Hangi ilaçları kullanıyorsunuz? Bu sorulara gelen olumsuz yanıtlar sonucunda doktorunuz ‘Hayır’ diyebilmeli.
- Ne kadar zamanınız var? İki hafta sonra bir düğüne mi katılacaksınız yoksa altı ay aralıklarla uygulama mı yaptırmak istiyorsunuz?
Koenraad De Boulle, estetik uygulamalara erken başlanmasını gerektiğini de sözlerine ekledi: “Hastalarıma 20-30’lu yaşlarda küçük dokunuşlar yaptırmalarını tavsiye ediyorum. Adım adım ilerseniz, önünüzdeki 30 yıl boyunca bu halinizi koruyabilirsiniz diyorum. Bu maceraya erken başlarsanız, dramatik değişimlere maruz kalmazsınız. 60 yaşında hekiminize gidip, ‘Bundan 20 yıl önceki halimi istiyorum’ derseniz, o da size ‘20 yıl önce gelseydin’ yanıtını verir.”
Önce araştırın, sonra gidin
Estetik ve plastik cerrahlara giden insanların yüzde 90’ı bilgisiz. Sadece yüzde 10’u görüşme öncesinde araştırma yapıyor.
- Doktorunuza size ne enjekte ettiğini sorun!
- Ürünün paketinden çıktığına, ilk kez açıldığına emin olun.
- Bir şey uygulanmadan önce ne yapılacağını bilin.
- Doktorunuzun özgeçmişini araştırın.
- Uygulayacağı teknik konusunda daha önceden tecrübesi var mı diye soruşturun.
- Tıp çevrelerinde saygın bir hekim mi? Bilimsel yayınları var mı?
‘Amaç küçük dokunuşlar yapmak’
Op. Dr. Alpaslan Topçu
“Son yıllardaki trend, cildin kalitesini artırmak. Dolgu, botoks ve cihazlarla volüm eksikliği ve lifting sağlanabiliyor ama cildin kalitesini artırmak için mezoterapi, PRP ve yeni ürünler ön planda. Amaç, insanları bambaşka birine dönüştürmek değil, küçük dokunuşlar yapmak. Uygulamadan bir yıl sonra aynaya baktığınızda, ‘Geçen seneye göre daha iyiyim’ diyorsanız, amaca ulaşılmış demektir.”
‘Gençleri korumak gerekiyor’
Dermatoloji Uzmanı Dr. Ömür Tekeli
“Anti-aging’i bütünsel bir yaklaşımla ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Sadece cihaz ve uygulamalar yetmiyor, aynı zamanda kişinin beslenme, spor ve duruşunun nasıl olması gerektiği de önemli. Gençleri hem dolgu ve botoks hem güneşten korunma tavsiyeleri hem de beslenme ve spor önerileriyle korumak gerekiyor.”
‘Yenilikler konusunda geri kalıyoruz’
Prof. Dr. Reha Yavuzer
Dünya yaşlanıyor, yaş ortalaması artıyor. Dolayısıyla anti-aging ve estetik işlemlere ilgi artıyor. Teknoloji hızlı gelişiyor ve disiplinler arası bilgi transferi artıyor. Ülke olarak yenilikler konusunda geride kalıyoruz çünkü endüstri ve üniversiteler iç içe değil. Gelişmiş ülkelerde, üniversiteler araştırma ve geliştirme yapıyor, endüstriyle kol kola hareket ediyor. Maalesef Türkiye hep alıcı konumunda.”