TANSİYON TEDAVİSİ EN BÜYÜK SORUNUMUZ!

Türkiye’de sık görülen kalp-damar hastalıklarından tansiyonun tedavisinde, sorunlar yaşanıyor. ‘İlaç vermeyen doktor iyidir’ diyen bazı hastalar, kendi başlarına doz azaltıyor ya da ilacı tamamen bırakıyor.

Kronik bir sorun olan tansiyonun tedavisinin bir ömür boyu devam etmesi gerekiyor. Bunun nedeni, hastada felç, enfarktüs ve ani böbrek yetmezliği gibi geri dönüşümsüz zararların ortaya çıkmasını önlemek. Ancak pek çok insan, arkadaş tavsiyesi ve hastalık hakkında toplumda bilinen yanlışlar nedeniyle, sağlığını riske atıyor, hatta hayatını kaybediyor.

Haberin Devamı

“Türkiye’de kronik hastalıkların tedavisinde çok zorlanıyoruz” diyen Kalp-Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Melih Us, sağlığımızı tehdit eden hastalıklar hakkında sorularımızı yanıtladı, tanı ve tedavideki son gelişmeleri anlattı.

- Türk toplumunda en sık hangi kalp-damar hastalıklarına rastlıyoruz?

Ateroskleroz, halk arasındaki adıyla damar sertliği, ilk sırada. Damar sertliği, vücudun tümünü etkileyen ve bazen ölümcül olabilen ciddi bir sorun. Kalpteyse kalp krizine, şah damarındaysa felce yol açıyor. Böbrekte ortağa çıkarsa, böbrek yetmezliğine, eğer bacaklardaysa yürüyememeye sebep oluyor. Yavaş gelişen bir hastalıktır ve çoğu zaman tanıda geç kalınır. Maalesef bu konuda halkın farkındalığı da düşük.

TANSİYON TEDAVİSİ EN BÜYÜK SORUNUMUZ

İkinci sık görülen sorun, kapak hastalığı. 1990-2000 yılları arasında, kalp ameliyatlarının yarısı kapak operasyonuydu. Şimdiyse bu oran yüzde 5 civarında. Bunun nedeni, son 20 yılda ülkemizin kardiyoloji ve kalp-damar hastalıkları konusunda çok gelişmesi.

Kalp kapağı vakaları azaldı ama tansiyon problemi var! Çoğu hastanın tedavisi, kalp-damar ve kardiyoloji uzmanlarına danışılmadan düzenleniyor. Tansiyonun normal seyretmesi tek başına yeterli değil, kalp-damar sisteminin zarar görüp görmediği çok önemli. Bu hastaların bizim tarafımızdan takibi gerekiyor.

Ülkemizde tansiyonun tedavisinde başlangıç olarak hastalara kuvvetli ilaçlar veriliyor. Bir süre sonra bunlar etki etmiyor ve kontrolsüz hipertansiyonla karşı karşıya kalıyoruz. Tansiyonun bir anda yükselip, düşmesi hastayı sarsıyor. Felç, enfarktüs ve ani böbrek yetmezliği gibi geri dönüşümsüz zararlar ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı

Riskler yüksek ama önlem almıyoruz. Tansiyon tedavisi, bir ömür boyu devam ediyor ancak hastalar değerler iyi gittiğinde, ilacı azaltabiliyor hatta bırakabiliyor. Bu, kronik bir sorundur. Bir ömür boyu ilaç veriyoruz ki, geri dönüşümsüz hasar olmasın... Türkiye’de kronik hastalıkların tedavisinde çok zorlanıyoruz çünkü hastalarımızın çoğu, ‘İlaç vermeyen doktor iyidir’ diye düşünüyor.

TANSİYON TEDAVİSİ EN BÜYÜK SORUNUMUZ

- Günlük rutinde kalp-damar sağlığına zarar veren hangi yanlışları yapıyoruz?

Biri, spor... 35 yaşından sonra çok zararlı olabilir hele ki, bilinçsiz yapılıyorsa... Nabzı 150-160-170’lere çıkartıp, ‘Yağ yakımı gerçekleşiyor’ demek, riskli. Kalbin dakikada çalışma sayısı arttığında, organın dolup boşalması gerekiyor. Yani kalp dolmadan boşalıyorsa, vücuda yeterli kan veremiyor. Sayı artıyor ancak performans düşüyor. Nabız, 130’un üzerine çıktığında, sporun kalbe faydası değil zararı oluyor. Üstelik kişinin hipertansiyon ya da ritim bozukluğu varsa, ailesinde kalp hastalığı bulunuyorsa, daha da tehlikeli. Yürüyüş, yüzme ve kas uzatan pilates gibi sporlar daha faydalı. 35 yaşın üzerinde, vücuttaki kas kitlesini korumak ve metabolizmayı çalıştırmak için yaş skalasına uygun spor yapmalıyız.

Haberin Devamı

Diğer yanlış, suyla ilgili... ‘Fazla su tüketmek, kişiyi zehirler ve böbrekleri yorar’ deniyor. Damarın içindeki kanın yoğunluğu birçok hastalık açısından önemli. Kanın damardan geçerken yoğunluğu düşük olmalı. Az su içtiğimizde, kan yoğunluğu yükseliyor. Reçel kıvamında oluyor, oysaki kanın yüzde 38-40’lık bölümünün kan, gerisinin su olması lazım. Bu oran, bazı insanlarda yüzde 40-45’lere yükseliyor. Kanı sulandıran tek yöntem sudur. Toplumda kan sulandırıcı olarak bilinen ilaçlar, sadece kanın pıhtılaşmasını önlüyor, sulandırmıyor. Sağlıklı bir kişi, kışın kg. başına 35 ml. yazınsa 40 ml. su içmeli. Bu, yaklaşık 70-80 kiloluk bir insan için günde 3-3.5 litreye denk geliyor.

TANSİYON TEDAVİSİ EN BÜYÜK SORUNUMUZ

- Bir kalp-damar uzmanına giden hasta hangi kontrollerden geçiyor?

30 yaşını geçen herkesin beyninden, parmak ucuna kadar bütün damarları incelenmeli. Eğer tedavi gerektirecek bir sorun varsa, müdahale edilmeli. Mesela damar yüzde 30-40 oranında tıkalıysa, önleme, bulunduğu yerde tutma ve geriletme teknikleri uygulanmalı. Eğer tıkanıklık plak seviyesindeyse (kalp krizi ya da felç riski taşıyorsa), damarı tıkayacak duruma gelmesin diye uğraşılmalı. En tehlikelisi, yumuşak plaklar, çünkü enfarktüslerin yüzde 75’inden sorumlular. Bunu engellemek için plaklar sertleştiriliyor. Günümüz teknolojisiyle bunların hepsini saniyeler içinde tespit edebiliyoruz. Bilgisayarlı tomografiyle damarın içine girmeden bir saniyede anjiyo yapılıyor. Vücuttaki tüm damarları iki saniyede görmek mümkün. Bunu sağlayan makineler, 10 yıl önce Türkiye’ye geldi ama yaygın kullanılmıyor çünkü hem makine hem de konuyla ilgilenen hekim sayısı az.