Hissettiğimiz duygular, tam da oldukları halleriyle var olmaya layıktırlar. Kaygılı, korkan, üzülen, öfkelenen hallerimiz aynı mutlu ve huzurlu hallerimiz kadar bize ait ve kabul etmemizin sağlıklı ve iyileştireceği olacağı duygularımızdır. Olumsuz diye etiketlediğimiz duyguları dışlamak, varoluş yolculuğumuzda kendi kendimize ket vurmamızdır çünkü zor olduğu için olumsuz diye adlandırılan duygular aslında birer pusuladır.
Öncelikle kendinize soracağınız sorular: Kaygım bana ne demek istiyor olabilir? Öfkemin altında başka hangi duyguları hissediyor olabilirim?
Öfke daima ikincil bir duygudur, altında yatan başka zor bir duygunun (örneğin; hayal kırıklığı ve incinmek) örtbas edilmeye çalışılmasıdır. Elbette, öfke ve korku gibi yoğun ve yıkıcı olabilen duyguları sürekli deneyimlemek ruh ve beden sağlığımızı olumsuz etkiler. O sebeple, öfkenin sağlıklı ifade edilişini öğrenmek, enerjinin doğru kanallardan boşaltılıyor olması gereklidir. Böylelikle, öfkenin yıkıcılığı yön göstericiliğine dönüşecektir. İyi oluş halimiz için otomatik düşüncelerimizin ve çoğunlukla eşlik eden duygularımızın köklerine ulaşmamız gerekir.
Hissettiğini sev; o sana bir şeyler anlatmak istiyor
Hayatın ve duygularınızın sizinle bir derdi yok. Olan her şey fark ederseniz gelişebilmeniz için oluyor. Böyle zamanlarda molalar verebilirsiniz, yeter ki pes etmeyin. Yaşadıklarınızın sonucunda eskisinden daha özgüvenli, dinç ve kuvvetli de olabilir; hayatınızdaki küçük engellerde yılmayıp ruhsal yolculuğunda kademe de yükselebilirsiniz. Travmaların etkileri her daim yıkıcı değildir. Travma sonrası büyüme denilen kavramda, insanların yaşam yolculuklarında eskisinden daha fazla güçlendiklerine ve psikolojik olarak esneklik kazanabildiklerine de şahitlik ederiz. Kendi gücünüzden korkmayın, hayat yaşamaya, istekleriniz denemeye değer.
Eğer, mental ve ruhsal iyileşme yolculuğundaysanız (ister o yola tek başınıza çıkmış olun, ister bir uzman eşliğinde) lütfen yazacaklarımı kendinize sık sık hatırlatın.
Hayattaki en uzun ilişkiniz kendinizle olacak!
“En sevdiğim, en yakınım” dediğiniz insana karşı nasıl özenli, şefkatli ve sabırlı davranıyorsanız, kendinize de o cömertlik ile özenli, şefkatli ve sabırlı davranın çünkü, hayatta en uzun ilişkiniz kendinizle olacak ve böylesine bir yol arkadaşlığı bu değerleri sunmanızı ziyadesiyle hak eder.
Yolculuğun düzlükleri olduğu kadar engebeleri, inişleri ve çıkışları olabileceğini kabul edin. Ne kadar erken kabul, o kadar erken iyi oluş demektir. Zorlamak, yeni bilgiyi benimseyemeden ruhumuzda yara açılmasına neden olur; en başta bu farkındalıkla kabul için gönüllü olursanız ve aktif gayretiniz olursa gerisi gelir.
Bazen, her şey rayına girip, yaşamınızda güzellikleri ağırlamadan, bazı hazırlıklar yapmak gerekir; (evinize gelecek en ağır misafirlerinize hazırlanır gibi) bazen işler çok kötü gidebilir, böyle zamanlarda kendinizden ve yola neden çıktığınızdan vazgeçmeyin. Vazgeçmezseniz, o hazırlıklarının şanıyla ağır misafirlerinizin de elleri ve kolları dolu gelecek.
Gerçek şu ki psikoterapinin sağladığı ruhsal iyileşme bir daha hiç yaranız olmayacak ya da eskilerin sızısı hiçbir zaman hissedilmeyecek demek değildir. Geçmişinizin, geçmişte kalanların ve olanların bugün sizi kontrol edememeleri ve her seferinde eksilerek değil; güçlenerek yola devam edebilmeniz demektir.
Kalpten kalbe, sevgiyle selam olsun. Aksi varsa niyette, ırak olsun.
Uzm. Psikolog Özlem Nur Tulum
https://www.instagram.com/uzmanpsikologum_