07.03.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:
1980'lerde güçlenen kadın hareketi, Türkiye'nin çehresini değiştirdi. Feministler kimi zaman sokaklarda yürüdü, kimi zaman erkeklerin mekanlarını bastı. Onları sevenler de oldu, kızanlar da. Şimdi feministlerin rüzgarı esmiyor, ama kadınların günlük yaşama damga vuran eylemleri bitmiyor.
Ankara'da "şeriata karşı yürüyüş"ten, İstanbul Taksim Meydanı'ndaki "Çiçek Eylemi"ne kadar kadınlar her yerde "biz varız, buradayız" diyor.
Peki sokakta günlük yaşamın koşuşturmasına katılmış, çalışan, üreten kadınlar kendilerine, çevrelerine nasıl bakıyor, neler düşünüyor, yaşamdan ne bekliyor? Bu soruların yanıtlarını almak için, çeşitli işyerlerinin kapısından içeri girip, teybimizin mikrofonunu Türk kadınına uzattık.
Bir mağazada tezgahtarlık yapan 23 yaşındaki Serpil Balak, daha 16 yaşındayken evlendirilmiş. Şimdi 6 yaşında bir kızı var. Ailesinin karşı çıkmasına rağmen boşanarak yalnız yaşamaya başlamış. Hayatını tezgartarlık yaparak kazanıyor. Durumunu, "Ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyorum" diye özetliyor. Neslihan Takır 19 yaşında. "Ancak çok seversem evlenirim" diyor. Okulu bırakmış, ama çalışmamayı hiç düşünmemiş. O da bir mağazanın tezgahtarı. Yıldız Taş, ise 50 yaşında bir doktor. Üç çocuğu var. Sabahtan akşama kadar uzanan bir çalışma temposu var. "Eşime bağımlı bir kadın olsaydım, bu kadar mutlu olamazdım. Pek çok kadın dayak yediği halde evliliğini bitiremiyor." dedikten sonra kendi evliliğini anlatıyor:
"30 yıllık evlilik sonunda eşimle hala kadın - erkek çatışması yaşıyoruz. Eve ikimiz de yorgun geliyoruz. Kocam gazetesini alıp, televizyonun karşısına geçiyor. Ben yemek yapıyorum, masa kurup, topluyorum. 30 yıldan sonra tek kazanımım, misafir geldiğinde eşimin yardımcı. Hepsi bu."
Safiye Turan, çok sık karşılaştığımız, öyküsünü bilmediğimiz temizlikçi kadınlardan. Çocukluğundan bu yana çalışıyor. Kocasını kaybedince çocuğunu tek başına büyütmek zorunda kalmış. Yıllardır çalışmasına karşın hiçbir sosyal güvencesi bulunmuyor. Yaşını soruyoruz, hatırmalıyor.
Çiğdem Daşdanoğlu, 18 yaşında. Radyolarda DJ'leri dinledikçe, o da program yapmak istemiş. "Neden olmasın?" diye düşünmüş. Diksiyon kurslarına katılmış ve bir yerel radyonun kapısını çalmış. İşini çok seviyor. "Beni çalışmaktan hiçkimse vazgeçiremez" diyor. 8 Mart'ta yaptığı programda kadınlara seslenerek haklarına sahip çıkmalarını isteyecek.
Konfeksiyon atölyesinde gün boyunca elinde makas tişört diken 18 yaşındaki Fatma Birtek, üç yıldır çalışıyor. Geleceğe umutla bakıyor, ancak Dünya Kadınlar Günü'nü ilk kez bizden duyuyor.
Serpil Demir de henüz 18 yaşında. Bir konfeksiyon atölyesinde beş yıldır sigortasız çalışıyor. Okula hiç gönderilmemiş. Belki de bu yüzden "Gelecekten ne bekliyorsun?" sorumuza "Kardeşlerimin okuması" yanıtını veriyor. Kadın - erkek eşitliği olduğuna inanmıyor ve erkek egemenliğinden nefret ediyor.
SOKAKTAKİ kadına "hayatı nasıl yaşamak istediğini" sorduğumuzda, özetle şu yanıtları aldık:
* Kadınlar çalışmak, ekonomik bağımsızlıklarını kazanmak ve bunun için kocalarından, babalarından izin almak zorunda kalmamak istiyor.
* Evlilikte mal mülkiyetinin ortak olmasını, boşanmaları halinde kapı önüne konulmamayı; kocalarıyla yalnızca kazançlarını değil, evin yükünü de bölüşmeyi istiyor.
* Ne giyeceklerine erkeklerin karışmamasını; cinsel özgürlüklerini yaşamayı, ama "kötü kadın" olarak anılmamayı istiyor.
* Yalnız başlarına tatile çıkabilmek istiyor.
* Yönetim kademelerinde hemcinslerini daha fazla görmek istiyor.
* Sigortasız çalıştırılmak istemiyor, sosyal güvence istiyor.
* Erkeklerle eşit ücret almak istiyor.
* Her akşam yemek yapmak zorunda kalmamak istiyor.